İlk kez 1973 yılında başlayıp ve 1979 yılında sona eren Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması’nın (GATT) 7. turunda tarımın serbest piyasa içine alınması ciddi olarak tartışıldı. Tarımın serbest piyasa içine alınması, Türkiye’nin de katılımcısı olduğu bu toplantıya katılan tüm ülkelerin oy birliğiyle reddedildi. GATT’ın her turunda tarımın serbest piyasa içine alınması tartışılıyordu fakat insanların temel gıda maddelerine erişiminin sağlanması şirketlere terk edilemeyecek önemde görüldüğünden bu uygulama gerçekleşmiyordu. GATT’ın sekizinci ve son toplantısı olan Uruguay Turu’na gelindiğinde ise (1986-1992) tarım serbest piyasa içine alındı.
Tarımın serbest piyasa içine alınmasıyla bugünlerde tahtlar bir yana şahlar bir yana savrulmaya başladı. Ayaklanan ayaklanana! Ee, ne yaparsın, yeni çağımızın isyanları daha bulaşıcı. Açlığa mahkûm edilenler, yönetenlerin kabusu olacağı bir süreci alenen başlattılar.
Ayaklanmaların önemli nedeni gıda fiyatları
Gıda fiyatının artışında küresel iklim krizinin etkisi var. Gıdanın üretilme tarzı da küresel iklim değişikliğini %47-54 oranında etkiliyor. Küresel iklim krizi ile gıda üretim tarzının birbirini olumsuz etkilemesiyle gıda ve iklim krizi daha da büyüyor. Ancak en önemli neden küresel tarım ve gıda şirketleri.
Gıdanın fiyatını belirleyenler küresel şirketler
Temel üretim girdisi olan tohum, gübre ve mazot sağlayan şirketlerin girdilere yaptığı yüksek zamlar, çiftçileri (maliyeti karşılayamadığı için) üretimden vazgeçmeye zorluyor. Çiftçilerin zor zahmet ürettiği ürünlerin fiyatları dünya borsalarında büyük tarım ve gıda şirketleri tarafından belirleniyor. Yani gıdanın egemenliği büyük tarım ve gıda şirketlerinde. Şu an dünya üzerinde üretilecek olan gıda -üç yıl sonrası dahil- büyük tarım ve gıda şirketleri tarafından satın alınmış durumda. Tarımsal girdinin de, tarımsal üretimde elde edilen gıdanın alım fiyatını da belirleyenler aynı küresel şirketler.
Ülke yönetimleri üzerinde etkili olan bu küresel şirketler nedeniyle gıda üretim tarzı değiştirilemiyor. Sağlıklı ve ucuz gıdaya erişilemiyor, küremizin ısınması engellenemiyor. Çağımızın çelişkisi; küresel şirketler ile emekçi yoksul halk ve doğa arasındaki çelişki. Çelişki her geçen gün derinleşiyor.
Protestolar şirketler için kaygı yaratıyor ama gıda spekülatörlüğü yapmaktan caydırmaya yetmiyor çünkü arkalarında G-8 ile G-20 koruyucuları var. Bazen dünyanın büyük babaları G-8’ler ve babaları G-20’ler toplanıyor ancak yapılan bu toplantılar, temel gıda maddelerinin serbest piyasalarda ticarete konu edilmemesini sağlayamıyor. Çünkü, büyük babalar ve babalar çocukları arasında ayırım yapıyor. Paralı çocuklarını kayırıyorlar. Çözüm için toplanan gelişmiş ülkeler bu nedenle çözümsüzlük üreterek dağılıyorlar.
G-8 ve G-20’lerin desteklediği şirketlerin marifetiyle temel gıda maddeleri olan pirinç, buğday ve bitkisel yağın fiyatı 2006’da %30 arttı. Aynı ürünlerin 2007-2008 artışı % 37. Azgelişmiş ülkelerin yıllık gıda ithalat harcamaları 2000 yılına göre üç misli arttı. Sebep gıda ithalatının artması değil, gıda fiyatlarının küresel şirketlerce yükseltilmesi. Bu durum, 75 milyon insanı daha açlar ordusuna kattı. 125 milyon insanı yoksulluğa mahkûm etti. Artan fiyatlar dünya insanlarını yoksulların protestolarıyla yüzleştirdi
2010’dan günümüze, Avustralya’da ve Güney Amerika’da seller, Rusya’da kuraklık ve yangın, Avrupa’da ve Çinde kuraklık, kuzey yarım kürede kar fırtınaları ve Hindistan’da şiddetli muson yağmurları yaşandı. Küresel buğday fiyatları ikiye katlandı. Mısır fiyatları %73 arttı. Son üç ayda şeker ve zeytinyağı fiyatı %20-22 oranında arttı. Bu yeni artışlar 44 milyon insanın daha da fazla yoksullaşmasına neden oldu.
Küresel ısınmanın nedeni endüstriyel tarım, IMF ve DB
Gıdanın üretim modelinde doğayla uyumlu olmayan tarz ısrarı sürüyor. Engellen(e)miyor. Küresel iklim değişikliği bir yandan, küresel şirketler diğer yandan yoksulları vuruyor.
Tarımın serbest piyasa içine alınmasının baş aktörleri IMF ve Dünya Bankası’nın isyanlar karşısında etekleri tutuşmuş durumda. IMF Başkan Yardımcısı John Lipsky, “Gıda fiyatlarındaki dalgalanma nedeniyle, büyük bir endişe hakim.” Dünya Bankası Başkanı Zoellick, “Fiyatlar tehlikeli seviyelerde. Mısır ve Tunus’taki protestolarda kışkırtıcı bir unsur oldu” diyor. Geçmiş sicillerine göre IMF ve Dünya Bankası’nın dediklerine uyulur mu? TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “yıllardır Türkiye’ye ‘tarımdan çıkın’ diyen IMF’nin şimdi ‘avantaj tarımda’ dediğini, bunun da kendisini güldürdüğünü” söylemişti.
G-20 dönem Başkanı Nicolas Sarkozy, gıda fiyatlarındaki ani yükselişleri ve dalgalanmayı durdurmak için emtia piyasasındaki spekülatörlerin engellenmesi gerektiğini söylüyor ve asıl soruna parmak basıyor.
İthalat vergileriyle oynamak çözüm değil
Gıda sıkıntısı çeken ülkelerin hükümetleri bir yandan G-20’den gelecek kararlara kulak kabartmış bekliyor diğer yandan peş peşe önlemler alıyor. AB, şekerde ve hayvan yeminde ithalat vergisini azaltma ve bazı tahıllarda dondurma kararları alıyor. Brezilya, pamukta ithalat vergisini %10 düşürdü. Hindistan, bazı gıda maddelerinde ithalat vergilerini azaltılıyor ve soğan (Hint mutfağının temel maddesi) ithalatındaki %5’lik ithalat vergisini kaldırıyor. Güney Kore, 67 üründe ithalat vergilerini düşürüyor. Cezayir, şekerdeki KDV ve ithalat tarifelerini donduruyor, gıda fiyatlarını %40 düşürmek için çalışırken bazı ürünlere fiyat kontrolü getiriyor. Fas, şeker ve buğdayda uygulanan ithalat vergilerini aşağıya çekiyor. Bangladeş, yemeklik yağlarda ithalat vergisini düşürüyor. Endonezya, pirinç, buğday, soya fasulyesi ve hayvan yemi için ithalat vergilerini kaldırıyor. Rusya, buğday ve şekerkamışı ithalatında uygulanan tarifeleri indiriyor. Filipinler, buğdayda uygulanan %3’lük vergiyi altı aylığına kaldırıyor. Türkiye’nin elinde, hasat dönemine kadar kullanabileceği 5.5 milyon ton buğday olmasına karşın, ithalatta gümrük vergilerinin sıfırlanması için kararname hazırlanıyor. Bu tür girişimler, isyanları ancak ötelemeye yarar, çözmez. Ülkeler kendine yeterlilik için üretimi arttırmadıkça, küresel iklim değişikliğine neden olan üretim modelini değiştiremedikçe, gıda fiyatlarını dünya borsalarında küresel şirketler belirledikçe, ithalat vergileriyle oynamak sadece küresel şirketlerin kârına kâr katar.
Ülkelerin bu önlemlerine küresel şirketler ellerini ovuşturarak, bıyık altından gülüyor…
*ÇİFTÇİ-SEN (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı
karasaban.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder