(Brezilya Topraksız İşçiler Hareketi lideri Janaina Stronzake ile IPS‘den Gustavo Capdevila tarafından 3 Şubat 2011 tarihinde Cenova’da yapılan söyleşi).
Brezilya Topraksız İşçiler Hareketi lideri Janaina Stronzake’e göre, Tunus, Mısır ve Arap dünyasındaki diğer ülkelerde ortaya çıkan halk ayaklanmalarının nedenlerinden biri, yüksek gıda fiyatları ve büyüyen açlık.
Uluslararası Köylü Hareketi La via Campesina’yı da temsil eden Stronzake, açlığın ve temel gıda maddelerindeki kıtlığın birer silah olarak kulllanıldığını, bunların nüfusları belirli şekillerde hareket etmeye zorladığını söylüyor.
Brezilyalı aktivist Stronzake, İsviçre’de Cenova İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün düzenlediği 29-30 Ocak 2011 tarihli toplantıda IPS’ye, gıda krizi döneminde küçük çiftçilerin rolü konusundaki görüşlerini anlattı.
Sizce gıda fiyatları konusundaki bu karmaşanın sebebi nedir?
Gıda fiyatları ve kıtlık ya da açlık sorunu, birçok nedeni olan ve bir dizi faktörün etkilediği karmaşık bir sorundur. Gıda fiyatlarındaki yükselişin nedeni olarak, Çin’de ve Hindistan’da insanların daha fazla gıda tüketmeye başlamış olduğunu söylemek , sorunu fazla basitleştirmek olur. Böylesi bir görüş, “eğer daha fazla para ödüyorsak, bu Çin ve Hindistan halkının bir kabahatidir” demeye benziyor. Ama bu hiç de doğru değil.
Sizce şu an dünyada bir gıda kıtlığı sorunu olduğundan söz edilebilir mi?
Yaşadığımız gezegen, transgenik gibi tartışmalı teknolojilere başvurmaksızın, nitelikli ve herkese yetecek kadar besin üretme yeteneğine sahip.
Şu an Brezilya’nın 120 milyon hektarlık kullanılmayan tarım arazisi var. Diğer bir deyişle, daha fazla üretim yapabilmek için Amazon Ormanları’nı katletmek ve doğanın dengesini bozmak zorunda değiliz.
Bu nedenle ihtiyaç duyulan çözüm, köylülere üretime devam edebilecekleri koşullar sağlayacak iyi bir tarım reformunu hayata geçirmektir.
Öyleyse tüm bunların nedeni nedir?
Gıda fiyatlarındaki artışın temel sebeplerinden biri mali spekülasyondur. Çünkü gıda ürünleri vadeli piyasalarda birer meta olarak görülüyor ve ticareti yapılıyor.
Peki bu spekülasyon kimlerin çıkarlarına hizmet etmekte?
Açlıkla oynayan ve onun üzerinden spekülasyon yaparak kâr sağlayan uluslararası şirketlere.
Bunu anlayabilmek için tek yapmanız gereken, gıda fiyatlarının yükselişte olduğu senelerle büyük uluslararası şirketlerin kârlarını gösteren göstergeleri karşılaştırmaktır. Örneğin, 2004 ve 2008 seneleri arasında, fiyatlarda yaşanan yükselişle açlığa dayalı olarak süpermarketleri yağmalayan çetelerin ortaya çıkışını aynı zaman diliminde gözlemledik.
Bu süreçte dünyanın en büyük tarım şirketlerinden biri olan Syngenta, kârını 6 milyar dolardan 11 milyar dolara yükseltti. Başka deyişle, aç insanların sayısı artarken şirketler ceplerine büyük kârlar indiriyor.
Bu tür şirket politikaları kendilerini ne şekilde gösterir?
Bu politikalar, şirketlerin suyu, tohumları ve ürünler üzerindeki fikri mülkiyet haklarını kontrol ederek çiftçileri tarım yapma yeteneğinden mahrum bırakmaları ve en verimli arazileri ele geçirmeleri yoluyla kendilerini açığa vuruyor.
Ayrıca piyasa kontrolünü de bu politikaların arasında saymalıyız. Bugün neredeyse tüm soya, mısır ve şeker kamışı pazarı sadece on şirketin egemenliği altındadır.
Köylü hareketi gıda fiyatlarındaki bu artışa nasıl bir tepki verdi?
Büyük bir kaygıyla, çünkü köylüler karmaşık ama bütünlüklü bir sistemin parçasını oluşturuyor.
Söz gelimi Polonyalı düşünür Zygmunt Bauman, “işe yaramaz insan’’dan söz eder. Onun deyişiyle, dünyada ‘’gereksiz’’ insanlar varmış gibidir, onlar kurtulunması gereken bir şeydir. Onlardan kurtulmanın bir yolu, açlıktan ölmeleridir. Çünkü bu dünyada herkesi istihdam edecek kadar iş yoktur.
Yeni üretim teknolojileri nedeniyle, artık pek çok işçiye ihtiyaç kalmaz. Dolayısıyla bu fazlalık nüfus yok edilmelidir. Bunun sebebi onların beslenememesi değil, kapitalist sistem içerisinde ne üretim ne de tüketim yapamamalarıdır. Böylelikle onlar yok olmaya yönelir. Ve içinde bulunduğumuz tür kriz dönemlerinde bunun bir yolu şudur : açlıktan ölmek.
Peki ya diğer yollar?
Diğer bir yol da hapishane endüstrisi ve cezaevi sisteminin özelleştirilmesinden geçer.
Ağır kriz dönemlerinde insanlar hayatta kalmak için suç işlemeye yönelebilir. Bugün hırsızlık ve diğer pek çok suç türü ortaya çıkarken, hapishaneler de özelleştirilerek kârlı işletmelere dönüştürülüyor.
Şirketler hapishane kurmak ve işletmek için sübvansiyon alıyor ve mahkûmların çalışmasından kâr elde ediyor. Almanya’daki Nazi toplama kamplarını hatırlatan bir uygulama.
Bu sistem tüm dünyaya yayılıyor. Brezilya’da bazı sağcı eyalet yönetimleri, cezaevlerini nasıl özelleştirebileceklerini araştırıyor.
Başka imha yöntemleri de var mı?
Evet, bir de savaş meselesi var. Söz gelimi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde olduğu gibi insanları zorla yerlerinden eden ve paralı asker olarak çalışmaya zorlayan ‘açlık’ gerçeği olmaksızın, savaşların teşvik edilmesi nasıl sağlanabilir ki?
Öyle ki, orada açlığın ve yüksek gıda fiyatlarının halkı nasıl belirli şekilde hareket etmeye zorlayan birer silah olarak kullanıldığını görüyorsunuz. Buna silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kadın ve organ ticareti gibi diğer suçları da eklememiz gerek. Tüm bunlar, bir avuç şirkete menfaat sağlayan tek bir sistem içinde birbirine bağlıdır.
Gıda ürünlerini de kapsayan uluslararası ticaret anlaşmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
La Via Campesina, gıda ürünlerinin DTÖ’nün (Dünya Ticaret Örgütü) yürürlüğe soktuğu anlaşmaların kapsamı dışında bırakılması için bastırıyor. Gıda herhangi bir malmış gibi kabul edilemez.
Tüm insanlığın gıda ihtiyacı var, ve biz, ekonomik durumlarından bağımsız olarak herkese asgari bir gıda güvencesi verebilmeliyiz. Bu ise UNICEF’in yaptığı çalışmalardaki gibi sadece sosyal yardım ve desteklerle sağlanamaz.
Ayrıca halkın, topluluk ya da taban düzeyinde gıda arzı ve üretimini güvence altına almak için yetkilendirilmesi de gerekiyor. Gıda egemenliği ancak bu şekilde sağlanabilir.
Küresel tarımsal ticaret reformuna ayrılmış bir bölümü de olan DTÖ görüşmelerinin Doha Raundu’ndan nasıl bir sonuç çıkmasını umuyorsunuz?
Bu görüşmeler bizi kapsamıyor. Bizi sadece çiftçilerin yok olmaya başladığına işaret etmek için hesaba katıyorlar.
Fakat sorun şu ki, bu yok oluş gıda kıtlığını da beraberinde getiriyor, çünkü Doha Roundu’nda müzakerede bulunan büyük şirketler ya da endüstriyel tarım, belli bir süre için belirli bir gıda miktarını garantiye alsa da, onların tek düşündüğü şey kendi menfaatleridir.
http://ipsnews.net/news.asp?idnews=54345
Çeviren: Kutlu Tunca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder