Karmate (Seçkiler) - DİNLE

"Lazca’da “su değirmeni” anlamına gelen karmate, nani adlı ilk albümünü çıkardı. karmate; üretimi, emeği, karşılıksız yardımlaşmayı simgeliyor. nani, karmate’nin yozlaşmaya direnen; kültürleri, dilleri özüyle yaşatmak için çabalayan haklı duruşlarının ürünü.
Karmate’nin canlı olarak (hücum kayıtla) hazırlanan ilk albümü nani, z müzik ve kalan müzik ortak yapımı olarak yayınlandı. uzun süredir sahnelerde sergiledikleri canlı performansları ile dikkat çeken grup, karadenizli halk ozanlarının sandıklarda saklı kalmış, tozlu raflarda unutulmuş bant kayıtlarını gün ışığına çıkararak, bu melodileri yeniden harmanlayıp öğüterek dinleyicilerine sunmayı hedefliyor.
Türkçe, lazca, gürcüce, ermenice, rumca ezgilerin bir araya getiren karmate; ‘’karadeniz kültürünün müziğini icra edebilmek, özveri, en önemlisi sorumluluk gerektirir’’ diyor ve akustik enstrümanlarla ezgilerin hassas yapılarını bozmadan yorumluyor.
İlk albümleri olan nani'yi kalan müzik'ten çıkartmışlardır. grup üyeleri;
Resul Dindar ( vokal ) Oktay Üst ( kemençe, vokal ) İsmail Avcı ( tulum )
Gökhan Özkan ( akordion, vokal ) Muhterem Sur ( buzuki, lavta, bağlama )
Eshat Alpkaya ( klasik gitar ) Yıldırım Yalçınkaya ( bas gitar ) Ömür Arslan ( perküsyon )

İNSANİ GEREKSİNMELER VE YABANCILAŞMA

      Sosyalizmde insani gereksinmelerin zenginliğinin ne anlam kazandığını ve, bunun sonucu, yeni bir üretim biçimi ile yeni bir üretim nesnesinin ne anlam kazandıklarını görmüş bulunuyoruz: insanın özsel gücünün yeni bir belirtisi ve insani özün yeni bir zenginleşmesi. Özel mülkiyet çerçevesinde, şeyler ters bir anlam kazanırlar. Her insan, öteki için, onu yeni bir özveriye zorlamak, yeni bir bağımlılık içine sokmak ve yeni bir yararlanma, ve bunun sonucu iktisadi yıkım biçiçimine götürmek üzere, yeni bir gereksinme yaratmaya çalışır. Herkes, onda kendi bencil gereksinmesinin doyumunu bulmak için, öteki insanları egemenlik altına alan yabancı bir özsel güç yaratma ardında koşar. Nesneler yığını ile birlikte, demek ki, yabancı varlıkların insanın uyruğu bulunduğu egemenliği de büyür ve her yeni ürün, bu karşılıklı aldatma ve karşılıklı soygunu daha da pekiştirir. İnsan insan olarak bir o kadar yoksullaşır, düşman varlığa egemen olmak için bir o kadar paraya gereksinme duyar, ve parasının erkliği de üretim hacmi ile tastamam ters orantılı olarak düşer, yani paranın erkliği arttığı ölçüde, onun yoksulluğu da artar. — Demek ki, para gereksinmesi, ekonomi politik tarafından üretilen gerçek gereksinme ve onun ürettiği tek gereksinmedir. Paranın niceliği gitgide onun tek ve erkli özgülüğü durumuna gelir; her şeyi kendi soyutlamasına indirgediği gibi, kendi öz hareketi içinde kendini de nicel bir varlığa indirger. Ölçü yokluğu ve ölçüsüzlük onun gerçek ölçüsü durumuna gelirler.

Korkuya Karşı Özgür Sanat -SÖYLEŞİ

Şehir Tiyatroları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle Şehir Tiyatroları belediye bürokratlarına teslim ediliyor. Sanatçılar, değişikliğin özgür sanat ve özgür tiyatroya bir saldırı olduğunu düşünerek sokaklara çıktı. Onlara binlerce tiyatro izleyicisi katıldı. Kısa zamanda hem sosyal medyada hem sokaklarda en çok konuşulan gündemlerden biri haline gelen sanatçıların direnişini Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Şebnem Sönmez’le konuştuk. 1 Mayıs hazırlıkları, Şehir Tiyatroları için yapılan tartışmalar, eylemler, çalışmalar ve tiyatro oyunları arasında oldukça yoğun bir dönemden geçen Sönmez, Adana’daki “Korkuya karşı özgür tiyatro” eyleminden sonra “Düğün” oyunuyla sahneye çıktı ve Sendika.Org ile Adana’dan telefonla sohbet etti
Şehir Tiyatroları’ndaki “Yönetim, belediye bürokratlarına bırakılıyor” denerek protesto edilen yönetmelik değişikliği genel olarak ne getiriyor?
Yeni yönetmelikle, eski yönetmelikteki genel sanat yönetmenin yetkileri tamamen alınmış durumda. Genel sanat yönetmeninin yerine, Şehir Tiyatrosu’nun yönetim kurulunun başına belediyeden bir bürokrat geliyor. En önemlisi bu.
İkinci önemli konu: Repertuar Kurulu, edebi kurul haline getirilmiş. Repertuar Kurulu’nda da belediyeden atanmış olan genel sanat yönetmeni yetkili oluyor, enteresan bir şekilde. Bundan önceki yönetmelikte Yönetim Kurulu, dört tane şehir tiyatrosu sanatçısı, artı üç tane belediyeden atanan bürokratlardan oluşuyordu. Genel sanat yönetmeni ve üç şehir tiyatrosu sanatçısı bulunuyordu. Fakat Şimdi Yönetim Kurulu’nda sadece bir tane şehir tiyatrosu sanatçısı var. Adı da genel sanat yönetmeni. Yetkisi olmadığı için adını bırakıp fikrinin içini boşaltmışlar diyelim. Bu çok önemli.

Peki belediyenin “Daha demokratik bir işleyiş olacak, tek kişinin değil çok kişinin söz hakkı olacak” gibi bir savunması var. Onu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeraltı - Underground ( 1995 ) - İZLE

Tür: Dram, Nostalji, Romantik, Savaş
Yapım:
1995 Almanya
Yönetmen:
Emir Kusturica
Oyuncular:
Davor Dujmovic, Srdjan Todorovic, Slavko Stimac, Miki Manojlovic, Erol Kadic
IMDB Puanı:
8.1/10
Emir Kusturica’nın ülkesindeki olayları resmettiği ünlü filmi “Yeraltı”, Nazi saldırısından sonra Tito’nun yönetimine geçen ve sonunda parçalanma noktası gelen Yugoslavya’nın 20.yüzyıldaki seyrini anlatıyor. 1941 yılında Belgrad’a atılan bir bombayla başlayan film, Kusturica’nın tüm maharetlerini sergilediği bu sekansta acı içinde kıvranan hayvanları Fellini-vari bir üslupla görselleştiriyor. Nazi belasından kurtulan Yugoslavlar, yer altında saklanıyorlar ve geçen yılların ardından yer üstüne çıktıklarında savaşın başka bir boyutta, aynı zalimlikle devam ettiğini görüyorlar. Bu arada Kusturica kamerasını bir avuç insanın üzerinde gezdirerek filmini yan öykülerle de besliyor.
1995 yılında Cannes’da, aynı yıl gösterilen “Ulis’in Bakışını” geride bırakarak Altın Palmiye kazanan “Yeraltı”, amatör oyuncularla çekilmiş ve özellikle son yarım saatiyle belleklerde yer edinen bir yapım. Filmin Goran Bregovic imzalı müzikleri ise Türkiye’de filmin kendisinden daha çok ün yaptı. 
Filmin Konusu: Yıl 1941 Belgrad. Almanların başlattığı bombardıman komünist Marko’nun önlenemez yükselişi için gereken kaos ortamını yaratır. Marko, arkadaşı Blacky’i ve yoldaşlarını silah üretmeleri için yeraltındaki bir mahzene yerleştirir.Savaş bitince herkesin dısarıya çıkabileceğini garantilemekten de geri kalmaz. Günler geçer, ülkede barış tekrar sağlanır fakat mahzendeki yaşam olduğu gibi devam eder. Marko, yeraltındakileri faşist yönetimin iktidarda olduğuna ve savaşın devam ettiğine inandırmıstır. İyi seyirler dileriz.

Edip Cansever - Bütün Şiirleri

İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu. Aslen Çankırı Atkaracalarlıdır.
 Edip Cansever Bütün Şiirleri kitabına ulaşmak için tıklayınız.

SİNEMA VE DİYALEKTİK

Godard ve Dziga Vertov Grubu
      Jean-Luc Godord yaşamaktadır ve Paris'te yeni bir filmi gösterilmeye başlanmıştır. 1971 Haziran'ında, tehlikeli şekilde yaralanarak ölümden döndüğü bir motosiklet kazasından sonra, hastanede kaygı dolu altı ay geçirmiş, birkaç deri nakli ameliyatı sonunda vücudu neredeyse yeniden birleştirilmişti.
      Jean-Pierre Gorin
'le yaptıkları yeni film, Godard'ın yeni durumuna uygun olarak. gerçekte kazadan uzun süre önce tasarladıkları ve burjuva toplumunun kendini tatmine yarayan iyimserliğini taşlayan, "Tout Va Bien" (Herşey Yolunda) adını taşıyor. Tamamen iyileşip işine döndüğü için, filmin adı Godard'ın durumuna da uygun bir kelime anlamı kazanmış oluyor. “Tout Va Bien", 41 yaşındaki Godard'ın 13 yıl içnde yaptığı yirmibeşinci uzun filmi ve Dziga Vertov Grubu(1) içindeki yedinci filmidir.
      Geçen Sonbahar New-York ve San Fransisco Şenliklerinde merakla beklenen "Tout Va Bien", Dziga Vertov Grubunun tüm yapıtlarına genel bir bakış için iyi bir fırsat yarattı sanıyorum. Böyle bir değerlendirme, Jean-Pierre Gorin'in, birlikte gerçekleştirilecek tasarıları da olmasına rağmen, Godard ve kendisinin yakın gelecekte kişisel tasarıları için çalışmayı amaçladıkları yolundaki açıklamasından sonra tamamen yerinde görünüyor.

The Help (Altyazılı) - İZLE

IMDB Puanı: 8.1/10 "Bu Filmi Tavsiye Ediyoruz.."
Yönetmen: Tate Taylor
Tür: Biyografi, Dram
Süre: 2 saat 17dk.
Oyuncular
Emma Stone, Viola Davis,Octavia Spencer, Jessica Chastain, Onlineizleyin.blogspot.com, Ahna O’Reilly, Allison Janney
Filmin Konusu
1960′lı yıllarda ABD’de siyahi haklar yavaş yavaş gündeme gelmeye başlar. Hor görülen ve aşağılanan siyahi insanlar eşit haklar kazanabilmek için çabalamaktadır. Böyle bir ortamda, zengin beyazların evdeki yardımcılığını yapan siyahi kadınların renkli dünyaları ve özlemleri de günden güne yeşerecektir.
Kadınların gözünden sancılı yılların aktarıldığı ve gerçek bir kişinin biyografisi olan filmde ünlü oyuncu Emma Stone da yer alıyor. Etkileyici ve karmaşık duygular yaşatan bir yapım..iyi seyirler diliyoruz..

'Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın'

CHP'li kadın milletvekilleri 'sezaryane karşıyım, kürtaj cinayettir' diyen Başbakan Erdoğan'a 'kadın bedeni üzerinden siyaset yapma, vajina bekçiliğini bırak' diye seslendi.
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kürtaj” ve “sezaryen” ile ilgili sözlerine, “Başbakan’ın açıklamasını son derece hazin buluyorum. Başbakan’ın kadının bedeni üzerinden siyaset yapmayı bırakması gerekiyor, özetle diyorum ki Başbakan ‘vajina’ bekçiliğini bıraksın” yanıtını verdi.
CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur da, “Artık bırakın Başbakan olarak bu erkek milleti kadınların bedenleri üzerinden ellerini çeksinler. Ben bu tavrın bir zamanlar başörtüsü yasaklarından muzdarip bir parti başkanının ağzına yakıştıramıyorum” dedi.
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “kürtaj” ve “sezaryen” ile ilgili açıklamalarını değerlendirdi. Nazlıaka, şöyle dedi:
“Başbakan’ın açıklamasını son derece hazin buluyorum. Başbakan önce 3 çocuk önerisinde bulundu kadınlara arkasından bunu 5 çocuğa çıkardı. Arkasından kürtaj ile ilgili böyle bir açıklama yaptı. Avrupa ülkeleri içerisinde kürtajın yasak olduğu tek ülke Malta’dır. Başbakan Türkiye’yi bir yandan Dünyanın 16., 17. büyük ekonomisiyiz diye övünüyor ama öte yandan Türkiye’yi Malta’yla aynı kategoriye sokuyor. Ayrıca Başbakan’ın kadının bedeni üzerinden siyaset yapmayı bırakması gerekiyor, özetle diyorum ki Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın.

Mısır'da Seçimler ve Solun Süprizi

Şeriatı uygulayıp geri kalanı aynen korumak isteyen İslamcı aday... Mübarek politikalarını sürdürmek isteyen Mübarek kadrosu... Devrimin hedeflerini koruyacak olan bir değişim planı olan solcu aday...
Hüsnü Mübarek, 30 yıl yönettiği Mısır’da halk tarafından devrildi. Mısır halkı şimdi modern Mısır tarihinin yeni bir aşamasını yazmakla meşgul.
Birkaç gün içinde Mısır’ın yeni bir başkanı olacak. Bu başkan, Mübarek ya da onun oğullarından biri olmayacak.
Halk korku duvarını yıkıp “bu düzeni yıkmak istiyoruz” sloganıyla Mısır sokaklarına çıktı. Politik sistemin başı Mübarek’i devirerek kavganın ilk raundunu kazandı. Ancak bu, eski düzenin yıkıldığı ve yeni bir düzenin kurulduğu anlamına gelmiyor. Şu durumda ancak politik sistemin güçlü bir şekilde sarsıldığından ve sallantıda olduğundan söz edilebilir.
Mısır’da pek çok güç, sürecin karşıdevrimin çıkarları doğrultusunda ilerlemesi için devrime müdahale etti. Bu güçler iki temel gruba ayrılabilir. Birincisi, ordu ve politik İslamcı partiler. İkinci grup ise ABD ve onun müttefiklerince (Dünya Bankası ve IMF dahil) temsil edilen yabancı güçlerdir.

Temiz, iyi aydınlatılmış bir yer çok farklı bir şeydi - Ernest Hemingway


Epey geç olmuştu ve ağacın yaprakları elektrik ışığını kapattığından gölgede kalmış yaşlı adam haricinde, kafedeki herkes gitmişti. Sokak gündüz toztopraktı ama gecenin nemi tozları götürmüştü ve yaşlı adam geç saatlere kadar oturmayı seviyordu çünkü sağırdı ve geceleyin etraf sessizleştiğinden farkı hissediyordu. İçerideki iki garson yaşlı adamın biraz sarhoş olduğunu biliyordu ve iyi bir müşteri olmasına rağmen çok sarhoş olursa parayı ödemeden gideceğini bildiklerinden gözlerini adamdan ayırmıyorlardı.
Garsonlardan biri “geçen hafta intihara kalkışmış” dedi.
“Niye?”
“çaresizlikten”
“Nesi varmış?”
“ Hiç”
“Hiç olduğunu nereden biliyorsun?”
“Çok parası var”
Kafenin kapısının yanında, duvara bitişik bir masada oturuyor ve rüzgarla hafif hafif sallanan ağaçların gölgelesinde oturan yaşlı adam hariç tüm masaların boşaldığı terasa bakıyorlardı. Caddeden bir asker ve kız geçti. Elektrik direğinin ışığı askerin yakasındaki rütbeyi aydınlattı. Kızın başında bere yoktu ve adamın yanında hızlı hızlı gidiyordu.
Bir garson “devriyeler yakalayacak” dedi.

Afet Riski Bahanesiyle Kıyı, Orman, Zeytinlik ve Meralar Talan Edilecek/Levent Tüzel*

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesine dair düzenleme kanunlaştı. Bu düzenlemeyle amaçlanan nedir, yurttaşlarımız nasıl bir tehlikeyle karşı karşıyadır?
Hükümet tarafından, Van depreminin nedenleri, sonuçları, sorumluları sorgulanmadan, üzeri kapatılarak, yerel seçimler öncesinde yeni rant alanları yaratmak için harekete geçilmiştir. Bu düzenlemeyle, afet, risk, kentsel dönüşüm kavramlarının ardına gizlenerek, kentlerden başlayarak ülkemizin zeytinlik, mera, koru ve sit alanları dahil kültürel ve tarihi değerlerine kadar tüm toprak ve doğal kaynakları paraya tahvil edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Belediyelerin eli kolu bağlanacak, belediyeler arası ayrımcılık artacaktır.
Kentlerdeki finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemelerine kadar “şehirlerin marka değerlerini arttırmaya” ve gelişlerine katkı sağlayacak her türlü proje, etüt harita, plan, parselasyon yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerini sağlamak Bakanlığın görevleri arasına sokuşturulmaktadır.
Yerel yönetimleri iktidar olmanın gücü ve olanaklarını sonuna kadar kullanıp, kentlerin rant alanlarını siyasi iktidarın kontrolünde dağıtmanın yasal kılıfı hazırlanıyor. Bu yasayla Muhalefet partilerine mensup Belediyelerin eli kolu bağlanacak, belediyeler arası ayrımcılık artacaktır.
Hükümet için Anayasa ve hukukun temel prensipleri yok hükmündedir. Bu düzenleme açıkça Anayasaya aykırı hükümler içermektedir. Bunlardan bazıları;
*Bu yasa konusu işlemlere dair dava açma süresi 30 gün’e indirilmiş ve İdari Mahkemenin yürütmeyi durdurma yetkisi veremeyeceği düzenlenmektedir.