İNSANİ GEREKSİNMELER VE YABANCILAŞMA

      Sosyalizmde insani gereksinmelerin zenginliğinin ne anlam kazandığını ve, bunun sonucu, yeni bir üretim biçimi ile yeni bir üretim nesnesinin ne anlam kazandıklarını görmüş bulunuyoruz: insanın özsel gücünün yeni bir belirtisi ve insani özün yeni bir zenginleşmesi. Özel mülkiyet çerçevesinde, şeyler ters bir anlam kazanırlar. Her insan, öteki için, onu yeni bir özveriye zorlamak, yeni bir bağımlılık içine sokmak ve yeni bir yararlanma, ve bunun sonucu iktisadi yıkım biçiçimine götürmek üzere, yeni bir gereksinme yaratmaya çalışır. Herkes, onda kendi bencil gereksinmesinin doyumunu bulmak için, öteki insanları egemenlik altına alan yabancı bir özsel güç yaratma ardında koşar. Nesneler yığını ile birlikte, demek ki, yabancı varlıkların insanın uyruğu bulunduğu egemenliği de büyür ve her yeni ürün, bu karşılıklı aldatma ve karşılıklı soygunu daha da pekiştirir. İnsan insan olarak bir o kadar yoksullaşır, düşman varlığa egemen olmak için bir o kadar paraya gereksinme duyar, ve parasının erkliği de üretim hacmi ile tastamam ters orantılı olarak düşer, yani paranın erkliği arttığı ölçüde, onun yoksulluğu da artar. — Demek ki, para gereksinmesi, ekonomi politik tarafından üretilen gerçek gereksinme ve onun ürettiği tek gereksinmedir. Paranın niceliği gitgide onun tek ve erkli özgülüğü durumuna gelir; her şeyi kendi soyutlamasına indirgediği gibi, kendi öz hareketi içinde kendini de nicel bir varlığa indirger. Ölçü yokluğu ve ölçüsüzlük onun gerçek ölçüsü durumuna gelirler.

      — Öznel düzeyde de bu kendini, bir yandan ürünlerin ve gereksinmelerin genişlemesinin, türetici ve durmadan insanlık-dışı, incelmiş, doğaya karşı ve düşsel istekleri hesaplamakta olan köle durumuna gelmesinde gösterir — özel mülkiyet kaba gereksinmeyi insani gereksinme durumuna dönüştürmeyi bilmez; imgelem, keyfe bağlılık, yelteklik (caprice) onun idealizmidir, ve [hiç -ç.] bir harem ağası, efendisini, sınai harem ağasından, [yani -ç.] üreticiden daha büyük bir bayağılıkla koltuklamaz ve ustalıkla göze girmek için, düzenbazlıkla para kazanmak ve çok hıristiyanca sevdiği komşusunun cebinden mangır çekmek için, ondan daha pis araçlarla efendisinin körelmiş yeteneklerini uyandırmaya çalışmaz. — (Her ürün, ötekinin varlığının parasının çekilmeye çalışıldığı bir yemdir; her gerçek ya da olanaklı gereksinme, sineği ökseye çekecek olan bir güçsüzlüktür: — insanın toplumsal özünün evrensel sömürüsü, tıpkı eksikliklerinden herbiri gibi, cennet ile bir bağ, insan yüreğinin rahibe açık olan bir köşesidir; her gereksinme, komşuya en sevimli bir biçimde yaklaşmak, ve ona şöyle demek için bir fırsattır: Sevgili dostum, senin için zorunlu olan şeyleri sana vereceğim; ama sen sine qua non koşulunu biliyorsun; seni bana bağlayan antlaşmayı hangi mürekkeple imzalayacağını biliyorsun; ben sana bir zevk sağlarken seni kazıklayacağım). Sınai harem ağası insanın en pis heveslerine katlanır, onun gereksinmesi ile onun arasında aracılık yapar, ondaki hasta istekleri uyandırır, daha sonra bu aracılıkların ücretini istemek üzere, onun kusurlarını gözetir.
      — Bu yabancılaşma öte yandan, bir yanda gereksinmelerin ve onları karşılama araçlarının aşırı inceliğini, öte yanda gereksinmenin tam, kaba ve soyut yalınlığı olan hayvanca bir yabanıllığa dönüşü üreterek kendini gösterir; ya da daha doğrusu, o, karşıt anlamı ile birlikte kendi kendini yeniden doğurmaktan başka bir şey yapmaz. Temiz hava gereksinmesi bile işçi için bir gereksinme olmaktan çıkar; insan, inine döner, ama o şimdi uygarlığın bulaşıcı ve pis kokulu soluğu ile bozulmuştur ve artık orada, ancak, her gün ondan kaçabilecek, eğer parasını ödemezse her gün atılabileceği yabancı bir erklik olarak, [XV] güvenilmez bir biçimde yaşar. Onun, bu ölüm evini ödemesi gerekir. Ahileus'da Prometheus'un yabanılı insana dönüştürmesini sağlamış bulunan en büyük armağanlardan biri olarak gösterdigi ışık evi, işçi için öyle olmaktan çıkar. Işık, hava, vb., ya da en ilkel hayvanal temizlik, insan için bir gereksinme olmaktan çıkarlar. Pislik, bu durgunluk, insanın bu kokuşması, uygarlığın bu (sözcük anlamında) çirkef kuyusu, onun yaşam öğesi durumuna gelir. Eksiksiz ve doğaya karşı savsama, çürümüş doğa yaşamının öğesi durumuna gelir. Duyularımın hiç biri, sadece insani yönü altında değil, ama insanlık-dışı, yani hayvanaldan da beter yönü altında bile, yoktur artık. İnsanal emeğin en kaba biçimlerinin (ve aletlerinin) geri geldikleri görülür: Romalı kölelerin değirmentaşı, birçok İngiliz işçisi için üretim biçimi, varoluş biçimi durumuna gelmiştir. İnsanın insani gereksinmeleri olmaması yetmez, hayvanal gereksinmeler de ortadan kalkarlar. İrlandalı artık yeme gereksinmesinden, ve üstelik patates yeme, ve hatta en kötüsünden, domuz patatesi yeme gereksinmesinden başka bir şey bilmez. Ama İngiltere ve Fransa'nın her sanayi kentinde daha şimdiden küçük bir İrlanda var. Yabanıl olsun, hayvan olsun, hiç değilse av, hareket, vb., topluluk gereksinmesi duyarlar. —Makinenin, çalışmanın yalınlaştırılması, henüz oluşma aşamasında bulunan insanı, henüz hiç gelişmemiş bulunan insanı —çocuk—, işçi durumuna dönüştürmek için kullanılmıştır, oysa işçi yüzüstü bırakılmış bir çocuk durumuna gelmiştir. Makine, güçsüz insanı makine durumuna dönüştürmek için, kendini insanın güçsüzlüğüne uyarlar (uydurur).— {Gereksinmelerdeki ve onları karşılama araçlarındaki artış, gereksinmeler ve araçlar yokluğunun doğmasına nasıl yolaçar? İktisatçı (ve kapitalist: genel olarak, deneysel işadamlarının kusurları ve bilimsel varoluşlarından başka bir şey olmayan iktisatçılara başvurduğumuz zaman, hep deneysel işadamlarının sözünü ediyoruz) bunu şöyle kanıtlar: l° o işçinin gereksinmesini fizik yaşamın en zorunlu ve en yoksul sürdürülmesine ve etkinliğini de en soyut mekanik harekete indirger, ve sonuç olarak şöyle der: insanın ne başka gereksinmesi, ne başka etkinliği, ne de başka zevki vardır; çünkü bu yaşamı bile, o insani yaşam ve varlık diye gösterir; 2° o olabilecek en yoksul yaşamı (varoluşu) kural olarak ve üstelik evrensel kural olarak hesaplar: insanların büyük yığını bakımından geçerli olduğu için evrensel; işçinin etkinliğini tüm etkinliğin arı bir soyutlaması durumuna getirdiği gibi, işçiyi de duyu ve gereksinimden yoksun bir varlık durumuna getirir; bunun sonucu işçinin her lüksü ona kınanacak bir şey, ve en soyut gereksinmeyi aşan her şey de —edilgin zevk ve etkinlik belirtisi olarak da olsa— lüks olarak görünür. Ekonomi politik, bu zenginlik bilimi, öyleyse aynı zamanda vazgeçme, yoksunluklar, esirgeme bilimidir de, ve gerçekten temiz hava ya da fizik hareket gereksinmesini bile insandan esirgeyecek kadar ileri gider. Bu tansıklı sanayi bilimi çilecilik (ascétisme) bilimidir de, ve onun gerçek ülküsü, çileci, ama tefeci cimri ile, çileci, ama üretici köledir. Sağtörel ülküsü, ücretinin bir parçasını Biriktirme Sandığına götüren işçidir, ve bu kendi gözde delice hevesi (lubie favorite) için, hatta aşağılık bir sanat bile bulmuştur. Bu delice heves, büyük bir duygululuk ile birlikte, tiyatroya taşınmıştır. Öyleyse ekonomi politik —din dışı ve tat almaya dönük yönüne karşın— gerçek bir sağtörel bir bilim, bilimlerin en sağtörel olanıdır. Kendinden vazgeçme, yaşamdan ve tüm insani gereksinmelerden vazgeçme, onun baş savıdır. Ne kadar az yer, ne kadar az içer, ne kadar az kitap satın alır, tiyatroya, baloya, meyhaneye ne kadar az gider, ne kadar az düşünür, sever, kuram kurar, ne kadar az şarkı söyler, konuşur, kılıç oynarsan, vb., o kadar çok biriktirir, ne güvelerin ne de tozun yiyebilecekleri hazineni, sermayeni, o kadar çok artırırsın. Sen ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az belirtirsen, o kadar çoğa sahip olursun, yabancılaşmış yaşamın o kadar büyür, yabancılaşmış varlığından o kadar çok biriktirirsin. [XVI] İktisatçı senden yaşam ve insanlık olarak aldığı şeylerin yerine, para ve zenginliği koyar ve senin yapamadığın her şeyi, senin paran yapabilir: yiyebilir, içebilir, baloya, tiyatroya gidebilir; sanatı, derin bilgiyi, tarihsel ilginçlikleri, siyasal erkliği sınar; yolculuk edebilir; bütün bunları sana verebilir; bütün bunları satın alabilir; gerçek yetenektir o. Ama bütün bunlar olan onun [paranın -ç.], kendi kendini yaratmaktan, kendi kendini satın almaktan başka bir olanağı yoktur; çünkü geri kalan her şey onun uşağıdır ve eğer ben efendiye sahipsem onun uşağına da sahibim demektir, ve uşağına gereksinmem yoktur. Demek ki, bütün tutkular ve tüm etkinlik, zenginlik susuzluğu içinde yokomalıdırlar. Demek ki, işçi, tam yaşamak isteyecek kadarına sahip olmalı, ve sadece sahip olmak için yaşamayı istemelidir.}

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder