Erivan Radyosu'nun unutulmayan sesi: Aslîka Qadir / hayatı ve Qasimo albümü - Dinle

1945 yılında Yerivan’da Elegez’in merkezine bağlı Axbaranê köyünde dünyaya gelen ünlü denbêj Aslîka Qadir, ilkokulu doğduğu köyde bitirir. 1963-68 yılları arasında Yerîvan Üniversitesinde Doğubilimleri Fakültesinden mezun olur. Yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra, Erîvan’da Ermeni dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapar. Bu dönemde yüksek mevkide görev alır. Ermenistan eğitim Bakanlığı’nda Eğitmen Uzmanlığı sorumlusu olur.
Erivan Radyosun da Egide Cimo, Xelilê Çaçan ,Titalê Apo ve Celila Casim ile birlikte çalışmalar yürütür. Türkiye’de Kom müzikten çıkan ‘Qasimo’ adlı bir albümü bulunmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kürtlere yönelik değişen olumsuz siyasi atmosferden dolayı ünlü dengbêj, 1990 yılının sonundan beri Avrupa’da yaşamak zorunda kalır.
EGİDE CİMO KEŞFETTİ                                                       DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Öğrencilik döneminde tüm Ermenistan Kürtleri gibi o da yurtseverlik duygularıyla dolu. Güney’de Barzani hareketi büyümüş, Ermenistan Kürtlerini de etkilemiş. Aslida Qadir haberleri almak, gelişmeleri takip etmek için Erivan Radyosuna ile gittiği üniversite arasında mekik dokur. Bir gün bir ezgi mırıldar radyoda ve Egîdê Cimo sesini duyar. Duyar duymaz, “Sesin çok güzel ve bizden saklıyorsun. Gel okuman için sana ezgi verecem” der. Onun için artık müzikal yaşama adım atma başlamıştır.

İlkin Ermeni şair Sayat Nova’nın “Kemençe” ve “Hetanî hebin” (Var olana dek) adlı iki parçasını okur, ardından gün gelir yine Egîdê Cimo “Tam sana göre” dediği “Welatê me Gulîstan e” parçasını verir. Verir vermesine ama Ermenistan Türkiye’yle ilişkisini bozmamak için “Gulîstan” gibi kelimelerin geçtiği parçaların radyoda çalınmaısna izin vermez. Parçayı Erivan Radyosunda okuması için izin gerekir ve bir gün o umut ışığı yanar: Bir gün Ermeni ve Kürt ezgilerini derlemek için Moskova’dan bir müzisyen grubu gelir. Egîdê Cimo grubunu toplar, Aslîka Qadir’i de çağırır; “Aslik hazır ol” der. Ermenistan’ın büyük opera salonuna giderler, ilkin Ermeni müzisyenlerin ezgilerini okuyup gitmeleri isterler ve orada “Welatê me Gulîstan e” parçasını okur, kayıtlar Rusya’ya gider. İki ay sonra kayıtlar Merkezden (Moskova) ‘okey’ alıp radyoya döndüğünde artık kimse bir şey diyemez. “Welatê me Gulîstan e” Güney’den gelmiş ama isimsiz bir parça. Asilka Qadir’in sesinden Erivan Radyosundan yankılanan, “bir marş gibi’’ yayıldı ve ünlendi Kürtler arasında.
Kendisi hiç ezgi sözü yazmamış, sadece yorumlamış Erivan Radyosunda. Radyo Qadir gibi birçok Kürt kadın sanatçıya kapılarını açar. Sûsika Simo, Zadîna Şekir, Kûbara Xido, Belga Qado bunlardan bir kaçı. Onlar sesleri, renkleriyle süslerken Kürt illerinden Radyo programının başlaması için zaman iple çekilir.


SOVYETLER YIKILIR, FATURA KÜRTLERE ÇIKAR
Yıl 1992. Sovyetler yıkılır, Ermenistan’daki Kürtler zorluklarla karşı karşıya kalır. Aralarına nifak tohumları ekilir, merkezi hükümetten onlara verilen destek çekilir, halk perişan olur. Böyle bir dönemde Aslîka Qadir de ülkeyi terk eder; Avrupa’ya yerleşir. Gerisini kendisinden dinliyoruz: “Sovyet döneminde biz Kürtler örgütlüydük, Ermeniler bize bir şey diyemiyorlardı. Sovyet döneminde etnik gruplara karşı iyiydiler. Sovyetler dağıldıktan sonra çoluk çocuk iktidara geldi, bilginleri geri çekildiler. Biz Kürtlerin arasına nifak koydular. İlkin Müslüman Kürtleri kovdular, sonra sıra yezidi Kürtlere geldi. Adamlarımızdan Seide İbo’yu öldürdüler, birçok kişiyi öldürdüler. Ermenistan hükümeti bunu biliyor. Ben ile Ermenistan Başbakanı olan Levon Ter Petrosyan 5 yıl aynı sınıfta okuduk. Ben Ermeni dilini, o Arap dilini okuyordu. O Başbakan olduğunda ‘Biz büyük başarı kazandık. 75 yılda yapamadığımızı şimdi yaptık. Diğer halkları içimizden silip süpürdük’ dedi. O, kendi halkını diğer halklara karşı kışkırtıyordu.”
Artık Avrupa’da ve yoğun müzik hayatından uzaklaşsa da yer yer konserlere çıkar, Newroz’larda ezgilerini dillendirir. “Çok şey yapmak istiyorum ama imkan yok” diyor Qadir, yeni albümü hazırmış ama yayımlayacak production bulamıyor.

KURUYAN DENGBEJLİK ÇEŞMESİ
Sovyetler döneminde sayısız dengbêj çıkar, ama Sovyetlerin yıkılışından sonra dengbêjler çeşmesi kurur, yeni nesil yetişmez. Nedenini soruyoruz, “İlginç bir soru” diyor ve devam ediyor; “Eskiden olduğu kadar şimdi imkanlar yok. Eskiden bir buçuk saat bize ayırıyorlardı radyo da, Ermeniler bize yardım ediyordu. Şimdi hepsi faşist olmuş, Kürtlere hiç yardım etmiyorlar. Şimdi sadece yarım saat zaman ayırıyorlar. Yarım saatlik yayında ne yapabilirsin ki? İkincisi ise onların grupları artık bize yardım etmek istemiyorlar. Önce onların en ünlü müzisyenleri gelip bizim parçaları seslendiriyorlardı. Şimdi söylesen bile hiç gelmezler. Finans yönünden de Kürtler iyi değil. Perişanlar. Çoğu oradan kaçtı. Yarısı Kirasnadar’a, yarısı Avrupa’ya, kaçtı, azı kaldı orda. Şimdi ilgilenecek kimse kalmadı.”

ŞIWAN PERWER’E ELEŞTİRİ
Aslîka Qadir, “Şimdi çok müzisyen çıkmış. Bilende, bilmeyende söylüyor. Sesi iyi olanda, olmayan da söylüyor. Şimdi zaman değişmiş, insan anlamıyor. Sesi olanlar da yol göstericilik yapmıyor” diye yakınıyor. Aslîka Qadir eleştirilerini sunuyor: “Mesela bizim bir Şivan’ımız (Perwer) var, çok ünlü, büyük iş yapmış. Ama Şivan Kürtçe için ne yapmış? Bir grup kurmuş mu, öğrenciler yetiştirmiş mi? Sadece ben ve ben, ben ve ben… Öyle olursa müzik nasıl gelişir. Ben ondan korkmuyorum, ona karşıda bunları söylüyorum. Kaç yıldır, sadece o var…”

AYŞE ŞAN’LAR DEVRİMCİYDİ
“Eskiden Ayşe Şan vardı, Meryemxan, klasik müzik yapan çok kişi vardı, Mihmemed diyeyim Mihemed Şêxo vardı, Erivan Radyosunun sanatçıları, Şêroyê Biro, zurnacı Xelîlê Evdile, Egîdê Cimo var, bunlar nasıl çıktılar? Çünkü onlar kendi müziklerinden uzaklaşmadılar” diyor Qadir. Müziğin modernleştirilmesini n doğru olduğunu dile getiren Qadir,“Senin müziğinde ulusal kök, ulusal tat olmalı. Şimdi bazıları Türkçe, Arapçayı müziklerine katıyorlar, ben bunu hiç kabul etmem” şeklinde konuşuyor.
Bir yandan Qadir’in, radyodan sesleri yankılanır, kulakların pası silinir ama diğer yandan toplum onları kabul etmez. ‘Bakın filan kesin kızı kaçmış’ gibi birçok şey söyler. Aslîka Qadir bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Ayşe Şan, Meryemxan, Sûsîka Sûsika Simo onlar devrimciydiler. Çünkü onlar toplumun önündeydiler. Ayşe Şan, Meryemxan için hiç kolay değildi, toplum onları kabul etmiyordu, çünkü onlar çok öndeydiler. Biz onları unutmuyoruz, onları ezgilerini hala söylüyoruz. Ama şimdi ezgilere bak. Bir kere dinliyoruz, ikincisinde artık dinlemiyoruz.”


DİLİM DAĞLARIN DİLİDİR
Eğer imkanlar verilirse bugün de dengbêjlik gelişebilir diyen Qadir, “Aram Xaçeturyan adında Ermeni bir kompozitör vardı, Gaya baletini oluşturdu. Onda bir makam var, ‘Kürt Çobanın Dansı’ adında. Sonra o dünyada ünlendi. Şunu demek istiyorum: Bize çalışkan kişiler lazım. Ermeniler bizi müziğimiz üzerine çalışmışlar, biz niye çalışmayalım. Biz esir bir halkız , gelişmemizi istemiyorlar. Ama imkan olursa her şey mümkün” diye konuşuyor.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder