Uluslararası durumun birinci etkeni; uluslararası pazarlardaki yüksek metal ve tarımsal ürün fiyatları. Bu yüksek fiyatlar tarımsal-ticaretin gelişmesini teşvik etti. Yüksek tarımsal ürün fiyatları ve tarıma büyük ölçekli sermaye girişi sonucunda çok belirgin olarak toprak fiyatları yükseldi. Aynı zamanda tarım ilacı, kimyasal gübre ve genetiği değiştirilmiş tohum gibi kimyasal girdilerin de fiyatları arttı. Bu etkenler, yüksek tarımsal ürün fiyatları, değerlenen toprak ve büyük ölçekli tarımsal ticaretin gelişmesi sonucu, çiftçi ve küçük üreticilerin büyük çapta tasfiyelerine neden oldu. Aynı zamanda köylünün toprak sahibine ödediği kira arttı. Böylece uluslararası fiyatların artışı büyük toprak sahiplerinin yararına olurken, tarımsal işçiler ile kiracı köylüler için yıkım oldu. İlk defa Wall Street, Londra Borsası ve diğer büyük borsalar büyük ölçekli toprak mülkiyeti için yatırım yapıyorlar. Özellikle Brezilya ve Arjantin’de. Yalnız tarımsal ticaret değil, aynı zamanda pek çok yüksek riskli yatırım fonuyla da tarıma yatırım yapılıyor.
Peki fiyatlar niçin yükseldi? Yabancı sermayenin büyük ölçekli yatırımla büyük miktarda toprak alması işlemini teşvik etmek için. Doğrudan doğruya iki etken, biri Çin’de, diğeri Hindistan’da yükselen talep. Bu iki ülkenin sanayileşmesi ve insani tüketiminin artması uluslararası stoklar üzerine baskı yaratıyor. Giderek artan bir öneme sahip ikinci etken; benzin, petrol ve enerjideki fiyat artışıdır. Petroldeki yüksek fiyat artışı yanı sıra ethanol üretiminde büyük ölçekli bir artış var. Ethanol, tahıla büyük ölçekli yatırım demek. Ama gıda tüketimindeki tahıllara değil, ethanol için gereken tahıllara. Bugün tarımdaki
ethanol üretimine yatırım yapan büyük yatırımcıların pek çoğu aynı zamanda petrol sektörüne de yatırım yaptılar. Biz daha fazla geleneksel tarımdan bahsedemeyiz. Geleneksel tarım tartışması yapamayız. Şimdi bunlar marjinal etkenler. Bunların yerini; tarımı, enerji kaynakları üzerinde anahtar kontrol olarak gören büyük uluslararası kapitalist sınıf, sermaye grupları ve şirketler aldı. Pek çok yanılgıya düşen ekolojist fosil yakıtlardan etanola dönüşü olumlu karşıladı. Fosil olmayan yakıtların kullanımı aracılığıyla sürdürülebilir gelişmenin olduğunu söylediler. Köylü hareketinin özellikle Brezilya’daki pek çok lideri ve Fidel Castro karşı çıktı. Fidel Castro çok önemli bir konuşma yaparak ethanol çiftçiliğinin gıda ürünleri için kullanılan toprakları ele geçirdiğini söyledi. Bir diğer deyişle “arabalar için daha çok gıda, ama insanlar için daha az gıda” olacak. Bunun sonuçlarını çoktan gördük, mısır fiyatları iki kat arttı. Bu mısır temelli yiyeceklerin fiyatlarının hayvan yemi dahil artması demek. Bu genetiği değiştirilmiş mısır ve diğer ürünlerin üretimini teşvik etti ve yaygınlaştırdı.
Burjuva devleti ile tarımsal-ticaret arasındaki yakınlaşma iki noktada görülür. Uluslararası şirketleri için çok büyük kar, hatta monopol kar imkanı var. Bu devlet için daha fazla döviz, döviz kaynaklarındaki artış ve bunları finanse etmek için daha büyük kapasite demektir. Yeni yabancı yatırımcılar ülkeye gelir ve yurtdışı borcu ödenir. Bu yüksek fiyatlardan küçük çiftçiler yararlanır mı? diye biri sorarsa; cevap hayırdır. Niçin? Çünkü tarımsal ticaret aynı zamanda tarımsal ürünleri büyük ölçekli olarak ihraç eder. Bu çiftçileri tasfiye eder. İkinci olarak ABD’den sübvansiye edilmiş gıdayı tüketim için ithal eder. Bu geleneksel ekonomistlerin açıklayamadıkları bir durumdur. Yüksek tarımsal fiyatlar, tarım sektöründe yüksek verimlilik ve düşen gelir. Köylü ve tarım işçilerinin büyük çoğunluğu için düşen, fakat tarımsal ticaret için artan gelirler. Dolayısıyla toplam istatistiklere bakarsak ve sınıf analizini uygulamazsak yanılırız. Sınıfsal analiz kırsal alan giderek daha fazla kutuplaştığı için gereklidir.
Bugün kırsal alanda temel çelişki ethanol üreticisi büyük ticari ihracatçılar ile besin üretimi ve yerel tüketim için çalışan küçük çiftçi aileleri ve köylüler arasındaki kapitalist çelişkidir. Ethanol için tahıl ihracatı tarımsal üretimin yerine geçtikçe, şehirlerdeki gıda maliyeti artacaktır. Pek çok küçük çiftçi büyük çiftçilerin ideolojileri tarafından ikna edilip genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanmaya başlamışlardır. Büyük kimya şirketlerinin ideolojisi modern ve bilimsel ve aynı zamanda karlı çiftçilik için genetiği değiştirilmiş tohumların kullanılmasıdır. Ama genetiği değiştirilmiş tohumların çalışması için çok pahalı bir paket için ödeme yapılması gerektiğinden bahsetmeyi unutuyorlar. Bu paket, pahalı organik olmayan kimyasal gübreler ve tarım ilaçlarıdır. Bu tohumların kısır olduğunu bir sonraki sene kullanılmayacaklarını ve bu tohumları sürekli tekel tohum şirketlerinden almak zorunda olduklarını sonradan fark ederler. Bu tohumların dayanıklılıkları çok sınırlıdır, bu yüzden yeni kimyasal girdiler kullanırlar. Bunlar çiftçinin üretim maliyetinin artırmasına neden olur. Bazı dar kafalı liberal burjuvalar ve sosyal demokratlar “biz uzlaşma yapıyoruz. Bazısı genetiği değiştirilmiş tohum kullanabilir. Bazısı kullanmak istemez ve kullanmaz” diyor. Fakat biz, genetiği değiştirilmiş ürün yetiştiren çiftliklere sınır komşusu olan çiftliklerdeki tohumların bir çiftlikten diğerine geçen tohumlar tarafından etkilendiklerini ve GDO’suz çiftliklerin kirletildiklerini biliyoruz. Barış içinde birlikteliğe sahip olamazsınız. Çünkü birinden gelen tohum diğerindeki tohumlara karışır. Bu “ya hep ya hiç” mücadelesidir. Ya GD ürün yetiştireceksiniz veya GDO’suz ürün yetiştireceksiniz. Orta yol yoktur.
Sosyal hareketleri etkileyen uluslararası durumla ilgili ikinci nokta Avrupa Birliği tarafından da desteklenen ABD’nin silahlanması ve üçüncü dünyadaki mücadelelere karışmasıdır. Terörizme karşı silahlı mücadele Afrika, Asya ve Latin Amerika’da vardır. Terörizme karşı savaş şemsiyesi altında tarımsal-ticaretin genişlemesine karşı direnen köylülere karşı devlet terörizmi de vardır. Afganistan, Irak’taki ABD savaşları, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı, Lübnan’ın işgali, İran ve Suriye ile yeni savaş tehditleri, Somali’deki direnişçilere karşı ABD baskısı sadece buzdağının görünen kısmıdır. Çünkü Venezuela’ya, oradaki tarımsal reformlara ve ulusal liberal politikalara karşı ABD saldırısı vardır. Irak’taki direnişin bugün dünyadaki ABD saldırılarının genişlemesini engellemesi bakımından taşıdığı büyük önemi küçümseyemeyiz. ABD, Irak’ta felç olduğu için bugün ikinci bir kara savaşına kalkışamamaktadır. Bu bir diğer ülkeye hava yoluyla, örneğin İran veya başka ulusları örneğin Somali’deki Etiyopyalılara, diğer Afrikalıları kullanarak saldırmayacağı anlamına gelmez. Bu silahlanma, tarımsal-ticaretin yayılmasına eşlik etmektedir. Açıklamak gerekirse silahlanma her zaman ordunun kullanımı anlamına gelmez. Bu polis, yerel güvenlik ajansları veya şahsa ait silahlı adamlar demektir. Silahlanmanın etkilerinden birisi, yasadışı ürünlere dönüştür. Silahlanma Afganistan’ı eroin ve afyon yetiştirme merkezi haline getirmiştir.
Latin Amerika’da, Peru, Ekvator, Kolombiya ve Bolivya’da, köylülerin geleneksel ürünleri azalmıştır ve yeni yasadışı ürünler yetiştirilmektedir. Bu ürünlerin sökümü köylüleri silahlı direnişe doğru yöneltmektedir. Size bazı dinamik sırlar vermeme izin verin. Bir parça toprağım olsun. Birkaç koyunum ve birkaç zeytin ağacım olsun. Biraz sebze yetiştireyim. Büyük tarımsal ticaretle rekabet etmeyecek bir başka ürün yetiştirmek için başka bir alana taşınmaya zorlanıyorum. Rekabet edebilecek ve iyi gelir sağlayacak ne yetiştirebilirim? Haşhaş ve marihuana... Bu dünya pazarları ve şirket tarımsal kapitalizminin baskılarının bir sonucu olarak ürünlerin birbirinin yerine diğerinin konması işlemidir. Yasadışı ürünlerin yok edilmesi; tarımsal ticaretin kamusallaştırılması, köylülerin yerel marketlere yakın verimli ve karlı topraklara yeniden yerleştirilmeleri ile mümkündür.
Bu uluslararası birlikte yeni sınıf ittifakları neler? Tarımsal-ticaret, devlet, ihracat sektörü, sermaye finansmanı, gıda işlenmesi ve fiyatları hep birlikte birleşip bir ittifak oluşturmuşlardır. Sermaye bütünleşmiştir. Ve büyük enerji şirketleri, bu yeni yönetici sınıfın ayrılmaz önemli bir parçası haline gelmiştir. Bugün, ulusal kent soylusunu yabancı ittifaklara bağlayan uygulanabilir köylü hareketi yoktur. Köylü hareketinin ulusal kentsoyluları ile ortaklık kurma olasılığı yoktur. Bugün kentsoylular çiftliklerin ulusal pazarları ile değil uluslararası pazar için tarımsal ihracata yatırım ile ilgileniyorlar. Bugün köylülerin doğal ortakları kimlerdir? Bir büyük grup şehirli tüketicilerdir. Yani, sınıf bakış açısına sahip solcu ekolojistler ve toprağın özelleştirilmesinden olumsuz etkilenen kamu çalışanları çünkü bu aynı zamanda kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamına gelir. Maalesef kimyasal gübre ve tarımsal ilaç gibi büyük kimyasal sektörlerinde çalışan işçiler gibi bazı sektörlerdeki endüstriyel işçi sınıfının sallantıda olduğunu kabul etmeliyiz.
Şimdi hep birlikte günümüzdeki çağdaş köylü mücadelesindeki bazı örneklere bakalım. Çok büyük köylü hareketlerinden ve son günlerdeki bazı deneyimlerden bahsedeceğim. İlk önce Brezilya ve MST krizi. Geçen 20 yıl içinde 500,000’den fazla militanı ile muazzam bir hareket olan MST grubu toprak istimlak etmiş, işçi sendikaları, dini gruplar ve diğerleri ile ittifaklar kurmuştur. Fakat sosyal bir organizasyon olarak büyürken politik görüşü eksik kalmıştır. İşçi partisi denilen sosyal demokrat parti ile işbirliği yapmaya karar vermiştir. İşçi partisi solda başlayıp merkeze kayan bir partidir. Seçime odaklı sosyal demokrat parti ile ittifak yapma stratejisi tam bir felaket olmuştur. Çünkü onlar doğrudan mücadele yerine hükümetin reformlar için yeni yasaları uygulamasını beklemiştir. Sosyal demokrat başlayan Lula, tarımsal-ihracat sektörü yani ethanol çiftlikleri ile işbirliği yapmıştır. Ve köylülerin tarımsal sorunları ile reformları gündem dışı bırakmıştır. Lula, Çin ve denizaşırı ihracat için desteği organize etmiştir. Brezilya büyük ticari açık biriktirip dış borcunu ödedi ama topraksız işçileri marjinalize etti. Fakat 4 yıl boyunca MST, Lula ile görüşmeye devam ettiler. Söz vermeler, açıklamalar. Sonuç sıfır. Çünkü onlar baskı ile hükümetin tarımsal ticaretten köylülüğe kayacağını düşündüler. Fakat burada söz konusu olan sadece basit bir politika değildi. Bu devlet ile tarımsal ticaret arasında kurulu bir yapısallaşmaydı. MST ikinci seçimlerden sonra şimdi hatalarını düzeltme çabası içinde; kamu çalışanları ile sayısız ittifaklar kuruyorlar. 23 Mayıs’ta Lula’ya karşı tüm Brezilya’da gösteriler düzenlediler. MST, Haziran içinde 17.000 delegenin katılımı ile ulusal kongre düzenleyecek. İlginç olan sloganları, “tarımsal reform ve sosyal adalet”. Bugün tarımsal reformlar için yerel kentsoyluların desteğini kazanmalarının yolu olmadığını anladılar; bu yüzden şehirlerdeki hareketler ile yeni ittifaklar kurmaya yöneldiler.
Bolivya’daki köylü ve yerli hareketi. Bu hareket liberal hükümeti devirmiş ve köylü bir lideri ülke başkanı olarak seçmiştir. Köylü hareketi Evo Morales’i desteklemektedir. Evo Morales burjuva hükümetini devralıp; ulusal burjuva sınıf, uluslararası yatırımcılar ve köylüler arasında bir koalisyon kurmaya çalışmaktadır. Geldiği sosyal kökene rağmen, kendisine miras kalan aynı tarımsal ihracat stratejisini desteklemektedir. Üretken çiftliklerin kamusallaştırmayacağını söylemektedir. Bu aptalca. Çünkü üretken çiftlik ne demektir? Birinin bir ineği veya birkaç koyun 10 veya 100 dönüm arazisi oldu bu adam üretken midir? Bolivya’daki en kaliteli, verimli toprağın %75’ini 100 aile kontrol etmektedir. Çiftçilere ne kalmıştır? Hazine arazisi. Hazine arazisi nerededir?
Bugün Latin Amerika’daki köylü hareketleri dar kafalı, kentsoylu, seçime odaklı partilere güvenemeyeceklerini çünkü bunların hükümet olana kadar kendilerini desteklediklerinin dersini aldılar. Lula ve Morales iktidara gelinceye kadar köylü mücadelesini desteklediler. Hükümet olup, bakanlıkları alınca kentsoyluların isteklerini dikkate aldılar. Onlar devleti değiştirmedi, devlet onları değiştirdi. Bazı köylülerin dediği gibi “devlete yaklaşan köylülerden uzaklaşır”. Bu resimdeki bakış açısı nedir? Hangi yeni koalisyonları hayal edebiliriz? Kimisi köylü hareketi için ekolojistler ile çalışmamız gerektiğini söylüyor. Ekolojistler çok eğitimli ve çok bilgili fakat büyük bir kitle temeline değiller. İkinci olarak pek çok sivil toplum kuruluşu köylü hareketinden bir şeyler öğrenmek ve liderlerin saygı göstermek yerine hegemonyaları altında almak ve bu hareketin profesörü olmak istiyorlar. Alçak gönüllü olmayı öğrenmeleri ve şehirlerde halkı organize etmeye çalışmalılar. Tüketicileri örgütlemeli ve aynı zamanda eğitmeliler. Yüksek tarımsal ürün fiyatların yarattığı sorunların fakir köylüler tarafından değil hükümet ve ihracat yapan tarımsal-iş sektörlerince yaratıldığını net olarak açıklamalılar. Ekolojistlerin genetiği değiştirilmiş gıdalarla ilgili ürün problemlerine dair iyi eğitim vereceklerini ama örgütlenme tarafında başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Ekoloji, tüketiciler ve çiftliklerdeki köylüler arasında köprü kurmalılar. İkinci ittifak; etnik grupların sınıfsal bir birlik oluşturmalarını koordine etmektir. Size çok ciddi bir örnek vermeme izin verin. Bolivya’da yerliler felaket şekilde sömürüldüler. Halk olarak kendi kimliklerini yeniden buluyorlar. Kimi liderleri yerli ulus olarak ayrılık çağrısında bulunuyor. Bu felaket bir çözüm. Çünkü ülkenin tüm önemli zenginlikleri, petrol, madenler yerlilerin topraklarında değil. Eğer ülke bölünürse, yerliler ülkenin gelişme ve kalkınmasını finanse edecek en az kaynağın olduğu en yoksul bölgesinde yaşayacaklar. Bolivya’da bugün en gerici grup ayrılıkçılar. Çünkü benzin, demir, petrol ve kalaya hakim olacaklar. Sadece yerli halkın haklarına saygılı birleşikçi ulusal bir hükümet başarılı olabilir.
Uluslararası emperyalizm ile mücadelede güçlü bir devlete ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Emperyalistlerin kışkırttığı ayrılıkçılara karşı direnmelisiniz. İki alanda mücadele etmelisiniz. Azınlıkların tanınması ve mücadelenin ulusal doğasının kabulü. Ekoloji, emperyalistlerin toprak ve yerel ürünlere sızmalarına karşı ulusal bir politika ile organik tarımın destekçisi olan köylüler başta olmak üzere herkesi ilgilendiren bir sınıf ittifakı geliştirmelidir.
ethanol üretimine yatırım yapan büyük yatırımcıların pek çoğu aynı zamanda petrol sektörüne de yatırım yaptılar. Biz daha fazla geleneksel tarımdan bahsedemeyiz. Geleneksel tarım tartışması yapamayız. Şimdi bunlar marjinal etkenler. Bunların yerini; tarımı, enerji kaynakları üzerinde anahtar kontrol olarak gören büyük uluslararası kapitalist sınıf, sermaye grupları ve şirketler aldı. Pek çok yanılgıya düşen ekolojist fosil yakıtlardan etanola dönüşü olumlu karşıladı. Fosil olmayan yakıtların kullanımı aracılığıyla sürdürülebilir gelişmenin olduğunu söylediler. Köylü hareketinin özellikle Brezilya’daki pek çok lideri ve Fidel Castro karşı çıktı. Fidel Castro çok önemli bir konuşma yaparak ethanol çiftçiliğinin gıda ürünleri için kullanılan toprakları ele geçirdiğini söyledi. Bir diğer deyişle “arabalar için daha çok gıda, ama insanlar için daha az gıda” olacak. Bunun sonuçlarını çoktan gördük, mısır fiyatları iki kat arttı. Bu mısır temelli yiyeceklerin fiyatlarının hayvan yemi dahil artması demek. Bu genetiği değiştirilmiş mısır ve diğer ürünlerin üretimini teşvik etti ve yaygınlaştırdı.
Burjuva devleti ile tarımsal-ticaret arasındaki yakınlaşma iki noktada görülür. Uluslararası şirketleri için çok büyük kar, hatta monopol kar imkanı var. Bu devlet için daha fazla döviz, döviz kaynaklarındaki artış ve bunları finanse etmek için daha büyük kapasite demektir. Yeni yabancı yatırımcılar ülkeye gelir ve yurtdışı borcu ödenir. Bu yüksek fiyatlardan küçük çiftçiler yararlanır mı? diye biri sorarsa; cevap hayırdır. Niçin? Çünkü tarımsal ticaret aynı zamanda tarımsal ürünleri büyük ölçekli olarak ihraç eder. Bu çiftçileri tasfiye eder. İkinci olarak ABD’den sübvansiye edilmiş gıdayı tüketim için ithal eder. Bu geleneksel ekonomistlerin açıklayamadıkları bir durumdur. Yüksek tarımsal fiyatlar, tarım sektöründe yüksek verimlilik ve düşen gelir. Köylü ve tarım işçilerinin büyük çoğunluğu için düşen, fakat tarımsal ticaret için artan gelirler. Dolayısıyla toplam istatistiklere bakarsak ve sınıf analizini uygulamazsak yanılırız. Sınıfsal analiz kırsal alan giderek daha fazla kutuplaştığı için gereklidir.
Bugün kırsal alanda temel çelişki ethanol üreticisi büyük ticari ihracatçılar ile besin üretimi ve yerel tüketim için çalışan küçük çiftçi aileleri ve köylüler arasındaki kapitalist çelişkidir. Ethanol için tahıl ihracatı tarımsal üretimin yerine geçtikçe, şehirlerdeki gıda maliyeti artacaktır. Pek çok küçük çiftçi büyük çiftçilerin ideolojileri tarafından ikna edilip genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanmaya başlamışlardır. Büyük kimya şirketlerinin ideolojisi modern ve bilimsel ve aynı zamanda karlı çiftçilik için genetiği değiştirilmiş tohumların kullanılmasıdır. Ama genetiği değiştirilmiş tohumların çalışması için çok pahalı bir paket için ödeme yapılması gerektiğinden bahsetmeyi unutuyorlar. Bu paket, pahalı organik olmayan kimyasal gübreler ve tarım ilaçlarıdır. Bu tohumların kısır olduğunu bir sonraki sene kullanılmayacaklarını ve bu tohumları sürekli tekel tohum şirketlerinden almak zorunda olduklarını sonradan fark ederler. Bu tohumların dayanıklılıkları çok sınırlıdır, bu yüzden yeni kimyasal girdiler kullanırlar. Bunlar çiftçinin üretim maliyetinin artırmasına neden olur. Bazı dar kafalı liberal burjuvalar ve sosyal demokratlar “biz uzlaşma yapıyoruz. Bazısı genetiği değiştirilmiş tohum kullanabilir. Bazısı kullanmak istemez ve kullanmaz” diyor. Fakat biz, genetiği değiştirilmiş ürün yetiştiren çiftliklere sınır komşusu olan çiftliklerdeki tohumların bir çiftlikten diğerine geçen tohumlar tarafından etkilendiklerini ve GDO’suz çiftliklerin kirletildiklerini biliyoruz. Barış içinde birlikteliğe sahip olamazsınız. Çünkü birinden gelen tohum diğerindeki tohumlara karışır. Bu “ya hep ya hiç” mücadelesidir. Ya GD ürün yetiştireceksiniz veya GDO’suz ürün yetiştireceksiniz. Orta yol yoktur.
Sosyal hareketleri etkileyen uluslararası durumla ilgili ikinci nokta Avrupa Birliği tarafından da desteklenen ABD’nin silahlanması ve üçüncü dünyadaki mücadelelere karışmasıdır. Terörizme karşı silahlı mücadele Afrika, Asya ve Latin Amerika’da vardır. Terörizme karşı savaş şemsiyesi altında tarımsal-ticaretin genişlemesine karşı direnen köylülere karşı devlet terörizmi de vardır. Afganistan, Irak’taki ABD savaşları, İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı, Lübnan’ın işgali, İran ve Suriye ile yeni savaş tehditleri, Somali’deki direnişçilere karşı ABD baskısı sadece buzdağının görünen kısmıdır. Çünkü Venezuela’ya, oradaki tarımsal reformlara ve ulusal liberal politikalara karşı ABD saldırısı vardır. Irak’taki direnişin bugün dünyadaki ABD saldırılarının genişlemesini engellemesi bakımından taşıdığı büyük önemi küçümseyemeyiz. ABD, Irak’ta felç olduğu için bugün ikinci bir kara savaşına kalkışamamaktadır. Bu bir diğer ülkeye hava yoluyla, örneğin İran veya başka ulusları örneğin Somali’deki Etiyopyalılara, diğer Afrikalıları kullanarak saldırmayacağı anlamına gelmez. Bu silahlanma, tarımsal-ticaretin yayılmasına eşlik etmektedir. Açıklamak gerekirse silahlanma her zaman ordunun kullanımı anlamına gelmez. Bu polis, yerel güvenlik ajansları veya şahsa ait silahlı adamlar demektir. Silahlanmanın etkilerinden birisi, yasadışı ürünlere dönüştür. Silahlanma Afganistan’ı eroin ve afyon yetiştirme merkezi haline getirmiştir.
Latin Amerika’da, Peru, Ekvator, Kolombiya ve Bolivya’da, köylülerin geleneksel ürünleri azalmıştır ve yeni yasadışı ürünler yetiştirilmektedir. Bu ürünlerin sökümü köylüleri silahlı direnişe doğru yöneltmektedir. Size bazı dinamik sırlar vermeme izin verin. Bir parça toprağım olsun. Birkaç koyunum ve birkaç zeytin ağacım olsun. Biraz sebze yetiştireyim. Büyük tarımsal ticaretle rekabet etmeyecek bir başka ürün yetiştirmek için başka bir alana taşınmaya zorlanıyorum. Rekabet edebilecek ve iyi gelir sağlayacak ne yetiştirebilirim? Haşhaş ve marihuana... Bu dünya pazarları ve şirket tarımsal kapitalizminin baskılarının bir sonucu olarak ürünlerin birbirinin yerine diğerinin konması işlemidir. Yasadışı ürünlerin yok edilmesi; tarımsal ticaretin kamusallaştırılması, köylülerin yerel marketlere yakın verimli ve karlı topraklara yeniden yerleştirilmeleri ile mümkündür.
Bu uluslararası birlikte yeni sınıf ittifakları neler? Tarımsal-ticaret, devlet, ihracat sektörü, sermaye finansmanı, gıda işlenmesi ve fiyatları hep birlikte birleşip bir ittifak oluşturmuşlardır. Sermaye bütünleşmiştir. Ve büyük enerji şirketleri, bu yeni yönetici sınıfın ayrılmaz önemli bir parçası haline gelmiştir. Bugün, ulusal kent soylusunu yabancı ittifaklara bağlayan uygulanabilir köylü hareketi yoktur. Köylü hareketinin ulusal kentsoyluları ile ortaklık kurma olasılığı yoktur. Bugün kentsoylular çiftliklerin ulusal pazarları ile değil uluslararası pazar için tarımsal ihracata yatırım ile ilgileniyorlar. Bugün köylülerin doğal ortakları kimlerdir? Bir büyük grup şehirli tüketicilerdir. Yani, sınıf bakış açısına sahip solcu ekolojistler ve toprağın özelleştirilmesinden olumsuz etkilenen kamu çalışanları çünkü bu aynı zamanda kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamına gelir. Maalesef kimyasal gübre ve tarımsal ilaç gibi büyük kimyasal sektörlerinde çalışan işçiler gibi bazı sektörlerdeki endüstriyel işçi sınıfının sallantıda olduğunu kabul etmeliyiz.
Şimdi hep birlikte günümüzdeki çağdaş köylü mücadelesindeki bazı örneklere bakalım. Çok büyük köylü hareketlerinden ve son günlerdeki bazı deneyimlerden bahsedeceğim. İlk önce Brezilya ve MST krizi. Geçen 20 yıl içinde 500,000’den fazla militanı ile muazzam bir hareket olan MST grubu toprak istimlak etmiş, işçi sendikaları, dini gruplar ve diğerleri ile ittifaklar kurmuştur. Fakat sosyal bir organizasyon olarak büyürken politik görüşü eksik kalmıştır. İşçi partisi denilen sosyal demokrat parti ile işbirliği yapmaya karar vermiştir. İşçi partisi solda başlayıp merkeze kayan bir partidir. Seçime odaklı sosyal demokrat parti ile ittifak yapma stratejisi tam bir felaket olmuştur. Çünkü onlar doğrudan mücadele yerine hükümetin reformlar için yeni yasaları uygulamasını beklemiştir. Sosyal demokrat başlayan Lula, tarımsal-ihracat sektörü yani ethanol çiftlikleri ile işbirliği yapmıştır. Ve köylülerin tarımsal sorunları ile reformları gündem dışı bırakmıştır. Lula, Çin ve denizaşırı ihracat için desteği organize etmiştir. Brezilya büyük ticari açık biriktirip dış borcunu ödedi ama topraksız işçileri marjinalize etti. Fakat 4 yıl boyunca MST, Lula ile görüşmeye devam ettiler. Söz vermeler, açıklamalar. Sonuç sıfır. Çünkü onlar baskı ile hükümetin tarımsal ticaretten köylülüğe kayacağını düşündüler. Fakat burada söz konusu olan sadece basit bir politika değildi. Bu devlet ile tarımsal ticaret arasında kurulu bir yapısallaşmaydı. MST ikinci seçimlerden sonra şimdi hatalarını düzeltme çabası içinde; kamu çalışanları ile sayısız ittifaklar kuruyorlar. 23 Mayıs’ta Lula’ya karşı tüm Brezilya’da gösteriler düzenlediler. MST, Haziran içinde 17.000 delegenin katılımı ile ulusal kongre düzenleyecek. İlginç olan sloganları, “tarımsal reform ve sosyal adalet”. Bugün tarımsal reformlar için yerel kentsoyluların desteğini kazanmalarının yolu olmadığını anladılar; bu yüzden şehirlerdeki hareketler ile yeni ittifaklar kurmaya yöneldiler.
Bolivya’daki köylü ve yerli hareketi. Bu hareket liberal hükümeti devirmiş ve köylü bir lideri ülke başkanı olarak seçmiştir. Köylü hareketi Evo Morales’i desteklemektedir. Evo Morales burjuva hükümetini devralıp; ulusal burjuva sınıf, uluslararası yatırımcılar ve köylüler arasında bir koalisyon kurmaya çalışmaktadır. Geldiği sosyal kökene rağmen, kendisine miras kalan aynı tarımsal ihracat stratejisini desteklemektedir. Üretken çiftliklerin kamusallaştırmayacağını söylemektedir. Bu aptalca. Çünkü üretken çiftlik ne demektir? Birinin bir ineği veya birkaç koyun 10 veya 100 dönüm arazisi oldu bu adam üretken midir? Bolivya’daki en kaliteli, verimli toprağın %75’ini 100 aile kontrol etmektedir. Çiftçilere ne kalmıştır? Hazine arazisi. Hazine arazisi nerededir?
Bugün Latin Amerika’daki köylü hareketleri dar kafalı, kentsoylu, seçime odaklı partilere güvenemeyeceklerini çünkü bunların hükümet olana kadar kendilerini desteklediklerinin dersini aldılar. Lula ve Morales iktidara gelinceye kadar köylü mücadelesini desteklediler. Hükümet olup, bakanlıkları alınca kentsoyluların isteklerini dikkate aldılar. Onlar devleti değiştirmedi, devlet onları değiştirdi. Bazı köylülerin dediği gibi “devlete yaklaşan köylülerden uzaklaşır”. Bu resimdeki bakış açısı nedir? Hangi yeni koalisyonları hayal edebiliriz? Kimisi köylü hareketi için ekolojistler ile çalışmamız gerektiğini söylüyor. Ekolojistler çok eğitimli ve çok bilgili fakat büyük bir kitle temeline değiller. İkinci olarak pek çok sivil toplum kuruluşu köylü hareketinden bir şeyler öğrenmek ve liderlerin saygı göstermek yerine hegemonyaları altında almak ve bu hareketin profesörü olmak istiyorlar. Alçak gönüllü olmayı öğrenmeleri ve şehirlerde halkı organize etmeye çalışmalılar. Tüketicileri örgütlemeli ve aynı zamanda eğitmeliler. Yüksek tarımsal ürün fiyatların yarattığı sorunların fakir köylüler tarafından değil hükümet ve ihracat yapan tarımsal-iş sektörlerince yaratıldığını net olarak açıklamalılar. Ekolojistlerin genetiği değiştirilmiş gıdalarla ilgili ürün problemlerine dair iyi eğitim vereceklerini ama örgütlenme tarafında başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Ekoloji, tüketiciler ve çiftliklerdeki köylüler arasında köprü kurmalılar. İkinci ittifak; etnik grupların sınıfsal bir birlik oluşturmalarını koordine etmektir. Size çok ciddi bir örnek vermeme izin verin. Bolivya’da yerliler felaket şekilde sömürüldüler. Halk olarak kendi kimliklerini yeniden buluyorlar. Kimi liderleri yerli ulus olarak ayrılık çağrısında bulunuyor. Bu felaket bir çözüm. Çünkü ülkenin tüm önemli zenginlikleri, petrol, madenler yerlilerin topraklarında değil. Eğer ülke bölünürse, yerliler ülkenin gelişme ve kalkınmasını finanse edecek en az kaynağın olduğu en yoksul bölgesinde yaşayacaklar. Bolivya’da bugün en gerici grup ayrılıkçılar. Çünkü benzin, demir, petrol ve kalaya hakim olacaklar. Sadece yerli halkın haklarına saygılı birleşikçi ulusal bir hükümet başarılı olabilir.
Uluslararası emperyalizm ile mücadelede güçlü bir devlete ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Emperyalistlerin kışkırttığı ayrılıkçılara karşı direnmelisiniz. İki alanda mücadele etmelisiniz. Azınlıkların tanınması ve mücadelenin ulusal doğasının kabulü. Ekoloji, emperyalistlerin toprak ve yerel ürünlere sızmalarına karşı ulusal bir politika ile organik tarımın destekçisi olan köylüler başta olmak üzere herkesi ilgilendiren bir sınıf ittifakı geliştirmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder