Mısır: Telefonun ucunda devrime bir adım daha - Çiğdem Çidamlı

Mısır´ın başkenti Kahire tarihsel bir günü, Mısır halkı gerçek bir devrimi yaşıyor. Telefonun öbür ucundaki Mısırlı sosyalist arkadaşlarımız büyük bir heyecanla böyle diyor. Rejim güçlerinin bugünkü büyük gösteri öncesinde bütün yolları kapatmasına, toplu ulaşım araçlarını faaliyet dışı bırakmasına, interneti yasaklamasına ve şu ana kadar yaklaşık 200 insanı öldürmesine karşın, bu öğleden sonra Kahire´nin merkezindeki Tahrir Meydanı´nda toplananların sayısı 2 milyonu aştı. Mısırlı sosyalist gazeteci arkadaşımız Cihan, büyük bir kargaşanın içinden, telefonun ucundan heyecanla konuşuyor, coşkusu ve kahkahası sesine yansıyor: “Burada gerçek bir devrim oluyor. Tahrir´dekilerin sayısı 2 milyonu buldu. Herkes sokakta. Bu Mısır tarihinde ilk kez tanık olduğumuz bir olay. Bütün halk ´Mübarek defol git´ diye bağırıyor”.



Cihan´ı en son iki yıl kadar önce, 6 Nisan 2008´te bir gece yarısı, Kahire ile İskenderiye´nin tam arasındaki yoksul tekstil işçisi kenti Mahalla´daki işçi isyanına yönelik yoğun polis saldırısının tam ortasında, küçük bir minibüsün içinde el ele kentten çıkmaya çalışırken görmüştüm. Mübarek rejiminin, Mahalla tekstil fabrikasında bağımsız işçi sendikaları tarafından başlatılmaya çalışılan büyük grevi sabahın erken saatlerinde bastırması, öğleden sonra 3 milyonluk işçi kentinin tam anlamıyla patlamasıyla sonuçlanmıştı. O zaman “İşte Mübarek rejiminin özeti bu” diye düşünmüştüm. 30 yıldır bir yandan idam cezaları, temyizsiz güvenlik mahkemeleri, resmi sendikaların desteğindeki güçlü bir polis devletiyle boğup bir yandan da neo-liberalizmin kucağına attığı yoksul Nil ülkesinin yönetimini kendi kurdurduğu muhalefet partisinin başına yerleştirdiği öz oğluna bile bırakamayan 85´lik Mübarek´in rejimi.

Mahalla kentinin alev alev yanan sokaklarında gözümüzün önünde biri çocuk 6 insan öldürülürken, BCC, CNN, AFP ve El Cezire dâhil bütün saygın uluslararası televizyonlar kente sükûnetin, fabrikaya “çalışma barışının” hâkim olduğu yalanını yayımlıyorlardı. Bu da “medyanın” özetiydi ki o özet bizi kentten çıkarmaya çalışan medya aracının camlarının halk tarafından tuzla buz edilerek başımıza indirilmesiyle sonuçlanmıştı. Aynı medya şimdi Mısır´da artık çuvala sığmayan devrimden nasiplenmeye çalışırken, bir yandan da devrimden “Müslüman Kardeşler” örgütüne pay çıkarmaya çalışıyor. Kahireli sosyalist arkadaşlarımız, böyle olmadığını anlatıyor: “Müslüman Kardeşler de herkes gibi sokakta, bazı yerlerde daha güçlüler, ama Delta bölgesinde çok güçlü değiller. Şu anda bütün siyasal, toplumsal güçler sokakta, bu gerçek bir halk devrimi, ancak tek bir gücün hâkimiyetinden kesinlikle söz edilemez. Müslüman Kardeşler muhalefetin lideri konumunda değiller. Kimse sürekli attıkları İslamcı sloganları tekrarlamıyor. Devrimi çalamayacaklar.”

Devrimi çalamayacaklar!
Cihan´a, Mısır siyasal muhalefeti içinde öne çıkmakla birlikte sokaktaki toplumsal muhalefet içinde böyle bir ağırlığı olmayan Müslüman Kardeşler örgütünün arabuluculuğunda görüşmeler yapan, eski Atom Enerjisi Kurumu başkanı Muhammed Baraday´ın konumunu sorduğumuzda da benzer bir yanıt alıyoruz: “Önceden prestiji çok yüksekti. Ancak prestiji şu anda dibe inmiş durumda, çünkü ülkeye daha 3 gün önce döndü ve sadece kendi adaylığını önemsiyor”.

Öte yandan, sokaktaki Mısır muhalefetinin önde gelen güçlerinden biri olarak adı verilen 6 Nisan Hareketi ise adının ima ettiği gibi bir işçi hareketi değil; 6 Nisan tarihli Mahalla grevi sonrasında rejim tarafından aylarca hapiste tutulan 22 işçi önderi için oluşturulmuş, öğrenci ağırlıklı bir dayanışma hareketi. Mısır devriminin en zayıf yönlerinden biri de zaten bu. Devrimin başladığı bir haftadan bu yana işçiler tek tek bireyler ya da gruplar olarak sokak hareketlerine katılırken, ülkede henüz hiçbir genel grev hareketi gerçekleşmedi. ABD tarafından 1952´de Türkiye ve İran´dakilerde aynı anda kurulan ve rejimin resmi kurumu olan “sendikalar” Mübarek rejimini desteklemeyi sürdürürken, son üç yıldır özellikle tekstil işçileri ve vergi toplama memurları arasında örgütlenmeye başlayan bağımsız işçi sendikaları da henüz ülke çapında işçi direnişleri ve işyeri isyanları örgütleyebilecek kadar güçlü değiller. Sokakları tozla, pazarı bile göz yaşartıcı bir yoksullukla kaplı olan Mahalla kenti başta olmak üzere kimi kentlerde küçük çaplı grevler yaşanmakla birlikte, sokak hareketlerine genel grev eylemleri eşlik etmiyor. Ama tekstil fabrikalarının çevresinde büyüyen işçi kentlerinin sokaklarında yıllardır isyan edip duran işsiz yığınları; topraklarını çalarak pusuda bekleyen Syngenta gibi tarım tekellerine açmaya çalışan eski toprak sahipleriyle silahlı çatışmalar örgütleyen isyancı küçük köylüler; küçük yoksul Nil kasabalarının dev gibi bedenli, kocaman elli balıkçıları; İskenderiye kentinin sosyalist üniversite öğrencileri, rejime karşı ciddi bir muhalefet odağı oluşturan sosyalist yargıçlar, bağımsız sendikal örgütlenmenin başını çeken vergi memurları…. Kemal, Cihan, canım ciğerim tekstil işçisi Kerim… Hepsi bu öğleden sonra Kahire´nin Tahrir Meydanı´nda yıllardır büyüttükleri devrim bu kez “inşallah” gerçekleşsin, Mübarek defolup gitsin ve devrimde hiç payı olmayan güçler devrimi çalmasınlar diye kan ter içinde uğraşıyorlar. Telefonun ucundan coşku, umut ve devrim sesleri geliyor.                                 5deniz.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder