Israrla duralım bu nokta üzerinde. Ey şairleri rekabet, güzelin yaşaması içindir: birincilik daima münhaldır. Cesareti kıran, kanatları düşüren ne varsa söküp atalım; sanat bir cürettir... Şiir gerileyemez. Neden? ilerleyemez de ondan. Okur yazarlar boyuna inhitattan, teceddütten söz açmakla, sanatın özünü ne kadar yanlış anladıklarım açığa vururlar. Sathî düşünen kimseler, çabucak ukalâlığa kapılıp bir takım galatı riüyetleri, dil olaylarını, fikir med ve cezirlerini, cihan sanatını meydana getiren o bir sürü yaratış ve düşünüş dalgalarım inhitat veya teceddüt sanırlar. Halbuki bu oluş, insan kafasından geçen sonsuzun ta kendisidir. Görüngülere yalnız en yüksek noktalarından bakılabilir. En yüksek noktasından görününce de şiir sabittir. Sanatta ne yükseliş vardır, ne alçalış, insan dehası daima tam verimini yaşar; gökler bosanırcasma yağmur yağsa, gene de okyanus’a bir damla su katılmış olmaz; med ve cezir bir kuruntudur, su bir kıyıda alçalıyorsa, öbür kıyıda yükselir. İhtizazları eksilme sanmayın. “Bundan sonra şiir olmıyacak” demek, “artık med olmıyacak” demektir.
Şiir bir tabiat unsurudur, ne azalır, ne bozulur; etkilere karşı koyar. Deniz gibi o da, söyliyeceği ne varsa, her defasında söyler,- sonra rahat ve vakur, vahdete vergi olan o bitmez tükenmez değişirlikle yeniden başlar. Bu yeknesaklık içindeki değişiklik, sonsuzluğun mucizesidir.
Derya üzerine derya, dalga üzerine dalga, köpük ardından köpük; hareket, gene hareket. İlias gider, Romancero gelir; Tevrat batar, kuran çıkar; o, Pindaros denilen karayelden sonra, bir Dante fırtınası kopar. Ebedî şiir bir sözünü bir daha söyler mi? Hayır. Birdir ve başkadır. Aynı nefes, başka ses. Cid’i Aias’ın taklidimi sanıyorsunuz. Charlemagne’ı Agamemnon’un kopyası mı? - “Eski hamam, eski tas” -“O yeni dediğiniz de ne imiş? gerisin geri gelen eskiler” -ve şaire, ve şaire... Sevsinler bu tenkit usulünü! Demek sanat taklitten ibaret, ha? Thersites’in hırsızı varmış: Falstaff; Orestes’in maymunu Hamlet Hippogriffos Pegasos’un karga kılığına girmiş bir şekliymiş. Ah bu şairler/ hepsi birer yankesici. Birbirlerini soyar dururlar, o kadar, ilhama bir de hırsızlık katılıyor. Cervantes Akhyleus’u soyar, Alkestis Atinalı Timon’u dolandırır. Smintkeus korusu Bondy ormanıdır. Shakespeare’in eli nerede? Aiskhylos’un cebinde.
Hayır! İnhitat değil, teceddüt değil, intihal değil, tekerrür değil, tekrarlama değil. Duygu ayniyeti, görüş ayrılığı: hepsi o kadar. Her büyük sanatkâr, önce de söylediğimiz gibi, sanata kendi damgasını vu-rur. Hamlet Shakespeare damgasiyle Orestes’tir; Figaro Beaumarchais damgasiyle Scapin; Grangousier Rabelais damgasiyle Silenos.
Her şey baştan başlar yeni şairle; bununla Beraber hiç bir fey durmuş değildir. Her geni dâhi bir uçurumdur Gene de gelenek var. Uçurumdan uçuruma köprü kuran gelenek; iste sanatın da, fezanın da gizlemi budur; dehalar da, yıldızlar gibi, huzmelerle irtibat kurarlar. Hangi noktaları müşterektir? Hiç biri, hepsi.
Ezechiel denilen o kuyudan Invenalis denilen uçuruma geçişte, düşünen insan için, hiçbir inkıta yoktur. Bakın şu aforoza, bakın şu hicve, ikisinde de başınız döner; Apocalypse kutbun buz denizine akseder, karşınıza, Niebelungen denilen o şimal fecri çıkar. Edda, Vedda’lara cevap verir.
Çıkış noktamıza gene döndük: sanat mükemmelleştirilemez.
Şiirde eksilme olamaz, artış da olamaz. “Bir şeyler doğuyor ilias’tan büyük” demek, boş lâfla vakit kaybetmek demektir. Sanat küçülmeye, büyümeye tâbi değildir. Sanatın mevsimleri, bulutları, karaltıları, hattâ lekeleri vardır, hepsi birer harika belki; birden karanlık çöker üstüne, elinde değildir. Fakat netice itibariyle, o, insan ruhunu hep aynı kuvvetle aydınlattr. Aynı ışık yangınından hep aynı şafak söker. Homeros soğumaz, sönmez.
Israrla duralım bu nokta üzerinde. Ey şairleri rekabet, güzelin yaşaması içindir: birincilik daima münhaldır. Cesareti kıran, kanatları düşüren ne varsa söküp atalım; sanat bir cürettir; doğacak dâhilerin geçmiş dâhilere eş olabileceklerini inkâr etmek, Tanrı’nın devamlı kudretini inkâr etmek demektir.
Evet bu zarurî öğüdü çok tekrarladık, gene de söyleyeceğiz. Tenbih etmek yaratmak gibi bir şeydir. Şu dâhiler yok mu, onları geçemeyeseniz bile, denk olabilirsiniz onlara.
- Nasıl?
- Başka olmakla.
Çeviri: Azra Erhat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder