Fe r y a l Ö n e y / H a r d a s a n - DİNLE

Akşehir doğoumlu Feryal Öney Konya Ereğli'de büyüdü. Boğaziçi Üniversitesi'ni kazanınca buradan ayrılarak İstanbul'a yerleşti. Türk Dil ve Edebiyatını bitirdi ve 4 yıl edebiyat öğretmenliği yaptı. 1997 de öğretmenliği bıraktı.
Kardeş Türküler -solisti- olarak çıkardığı albümler dışında 'Hardasan' ve 'Bulutlar Geçer' adlı iki albümü var.
Esra Aşan, Seda Saral'ın Feryal Önel ile söyleşisinden alıntıdır.
"Bu kız şarkı söyleyebiliyor" dendiği günden beri söylüyorum. Çocukluk yıllarımda ağırlıklı olarak 45'lik plâkları, Türkiye'de dinlenen popüler şarkıları ve aralarında Ajda Pekkan, Cem Karaca, Orhan Gencebay, Nesrin Sipahi, Erkin Koray, Kamuran Akkor’un adını sayabileceğim şarkıcıları dinlerken, lise yıllarında, müzik öğretmenimin de etkisiyle, türkü dinlemeye ve söylemeye başladım. Daha çok Azeri şarkıları ve Orta Anadolu türküleri ilgimi çekiyor, sesim de o tarzlara yakışıyordu. Boğaziçi Üniversitesi'ne gelip Folklor Kulübü'ndeki müzik çalışmalarına katıldığımda, Kardeş Türküler projesi ortaya çıktığında ağırlıklı olarak Azeri şarkıları ve Orta Anadolu Türkmen türkülerini söylemeyi tercih ettim, söyleyebildiğimi gördüm.

Yaklaşık yirmi yıldır, üniversiteye geldiğimden beri, İstanbul'da yaşıyorum ve tabii ki buranın kültürel ikliminden besleniyorum. "İstanbul" denen şehir, aslında doğusuyla, batısıyla, güneyi ve kuzeyiyle küçük bir Anadolu; Anadolu'nun yansıması. Her milletten, dinden, dilden, cinsiyetten insan var ve bu birliktelik, yapılan müziklere de yansıyor. Kardeş Türküler projesinin ilk yıllarından bu yana edindiğimiz birikimi / tecrübeyi de katarak söyleyebilirim ki; İstanbul'da yaşayan, doğulu-batılı her tür müziği dinleyen, her tür müzikten etkilenen insanlar olarak yaptığımız şey, aslında İstanbul'un müziği. Bu durum, geleneksel müzikleri ele alışımıza da yansıyor; formuna, dokusuna zarar vermeden, geleneksel enstrümanlarla, bugünün elektronik / akustik enstrümanlarını bir araya getirdiğimiz bir düzenleme çıkıyor ortaya. Solist yorumları da tabii ki bu yaşamdan, bu müzikten etkileniyor; kim bilir ne zaman yaratılmış türküler, bugünün imgeleriyle yorumlanıyor; dinleyici de kendi yaşamıyla özdeşlik kurarak dinliyor bu eski zaman türkülerini.
Çoğunun söyleyeni belli olmasa da, kadın ağzı türküler bize birçok kadının ortak yazgısını, bu yazgıya, en azından türkü söyleyerek, başkaldırışlarını, içlerinde birikmiş öfkeyi, isyanı yansıttığı, biz kadınlara bizi, lâfı dolandırmadan, tüm gerçekliğiyle anlattığı için bir feminist olarak özellikle sahipleniyorum.
Kadınlar artık; "Ben müzik yapacağım, kendi şarkılarımı yaratacağım." diye ortaya çıkma cesareti buluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder