YILMAZ GÜNEY Umutsuzlar - İZLE

Umutsuzlar Yılmaz Güney'in hem oyunculuk olarak hem anlatım açısından en yetkin filmlerinin başında geliyor. Yardımcı rollerden başrole kadar çok yerinde bir cast oluşturulmuş.
Filiz Akın'ın bu filmde bulunuşu mesela... Pek de Yılmaz Güney oyuncusu sayılamaz, çünkü her zaman Avrupai tipiyle Türk sinemasında öne çıkmış, çok güzel bulunmasına rağmen seyircinin örneğin bir Türkan Şoray kadar kendisiyle özdeşleştiremediği bir fiziğe sahip olduğundan geniş kitleleri çekememiş bir oyuncu idi. Yılmaz Güney farkını bu filmle bir kez daha ortaya koymuş ve genelde Türk Sineması'nın klasik melodramlarında klişe rollerden ileri gidemeyen Filiz Akın'la uyumlu bir ikili oluşturmuş. Filiz Akın'ı belki de küllerinden tekrar yaratmış bile diyebiliriz.. Filiz Akın iyi ki bu filmde yer almış çünkü belki bu film belki bu kadar güzel olmazdı.
Filiz Akın’ın aktardığına göre, film çekilmeden önce Yılmaz Güney’in çağırması üzerine onunla görüşmeye gitmiş, ama Yılmaz Güney’in meşgul olduğu söylenmiş, görüşme gerçekleşmemiş. Bu 4 gün boyunca sürmüş. En sonunda hem yorgun hem de kızgın bir halde görüşme yerini terk ederken Yılmaz Güney gelmiş ve görüşmüşler. Yılmaz Güney “Seni 4 gün beklettik ama istediğimiz yorgun ve umutsuz ifadeyi sende gördük, filmde de bu ifadeyi istiyoruz” demiş.
Filiz Akın'a en beğendiği film sorulunca "Umutsuzlar" demişti. Enteresan bir şekilde Fatma Girik de en sevdiği filmlerini Yılmaz Güney'le çektiğini söylemişti. Yılmaz Güney’le 2 film çeviren Hülya Koçyiğit de en sevdiği film sorulduğunda Zeyno olduğunu söyleyecektir.
Dört yapraklı yoncamızdan yalnızca Türkan Şoray (ki en starıdır) Yılmaz Güney'le hiç film çekememişti ve o en hayıflandığı şeyin zamanında Yılmaz Güney'le bir film çevirememiş olmak olduğunu söylemişti. Yani Yılmaz Güney'in Türk Sineması'na vurduğu damganın herkes farkındaydı ve Güney her filminde bir önceki filminin üzerine koyarak, başarısının devamlılığını sağlayan ender sinema adamlarındandı.
Filiz Akın filme o denli yakışmış ki... Ve bu filmde ilk defa farklı bir meslek grubunun ana öyküde yer verilmesi de ilginç ve güzel olmuş (Filiz Akın'ın balerin olması). Filmi ilk izlediğimde Godfather filminden esinlenmeler oluğunu düşünmüştüm (dert babası Fırat rolündeki Yılmaz Güney'i görünce) fakat o filmden 1 yıl önce çekildiğini öğrenince çok şaşırdığımı anımsıyorum. Bu film de Godfather gibi bir yönüyle, bizi o alemin içine sokmakta ve onların gözünden bir hikaye anlatmaktadır. Ama aynı zamanda film Çiğdem’in, ailesinin, Fırat’ın ailesinin gözünden de anlatmayı tercih ederek izleyici olarak filmi daha nesnel algılamamızı sağlamaktadır.
Filmin müziği de sinemamızda hikayeyle birebir örtüşebilen hikayeyi içselleştiren ender bir çalışma. Filmin müziği o denli güzel ve etkileyici ki... Sanki anlatılan çıkmaza vurgu yapar nitelikte bir tınıya sahip. Yalçın Tura adı ilk anıldığında ilk akla gelen, en beğenilen eserinin de Umutsuzlar’ın film müziği olması bu açıdan tesadüf sayılmaz.
Filmin müziği kadar Gani Turanlı’nın görüntü çalışması da takdire şayandır. Yakın planlar filmde sıkça yer alır ve kişilerin ruh halini yansıtmaya katkı sağlamakla beraber, bizi de filme dahil eder. Yılmaz Güney’in çok filminde imzası olan Gani Turanlı’nın en başarılı işlerini genellikle Yılmaz Güney filmlerinde çıkartması dikkate değer bir konudur. Yılmaz Güney filmleri arasında Umutsuzlar’ın görüntü çalışması nitelik açısından ilk sıralarda kendine yer bulmaktadır.
Yönetiminden müziğine, karakterlerden kurgusuna, senaryosundan görüntü çalışmasına kadar üzerinde gerçekten titizlikle çalışılmış olduğu hissedilen Umutsuzlar bir bütün olarak ele alındığında Türk Sineması’nın yüz akı filmlerinden biridir. Yılmaz Güney Umutsuzlar’da yerel motiflere sıkça vurgu yapmasına rağmen, hem konu olarak, hem anlatım diliyle çok da yerel olmayan, Türk Sineması’nda o dönem üretilen filmlerden farklı bir yapıt ortaya koymuş, kendisiyle yapılan bir röportajda da bu filmin ister bir Türk, ister bir Fransız izlesin, filmin izleyen herkesi kavramasını istediğini dile getirmiştir.
Film, İstanbul’un en namlı kabadayısı Fırat (Yılmaz Güney) ile balerin Çiğdem’in (Filiz Akın) öyküsünü anlatmaktadır. İkisi birbirini sevmekte fakat Çiğdem beraberlikleri için silahı bırakıp normal bir hayat yaşaması koşuluyla ilişkilerinin devamı olabileceğini söylemektedir. Fırat ise silaha, dolayısıyla o hayata mecbur olduğunu, bırakamayacağını söyler. Bundan dolayı ilişkileri biter ama diğer yandan birbirinden ayrı kalamazlar ve en sonunda Fırat, Çiğdem’in isteğini kabul eder ve bile bile ölüme gider. Filmde Fırat’ın silahı bırakır bırakmaz öldürülmesi üzerine “silahlı mücadeleyi bırakmayın” türünde bir okumanın olduğunu düşünenlerin sayısı az değildir. Yılmaz Güney’in o yıllarda daha da belirginleşen siyasi yönü düşünüldüğünde bu pek de yabana atılabilecek bir teori değildir.
Güzel bir not olarak Memduh Ün bir röportajında şöyle demiştir: "Yılmaz Güney beni Umutsuzlar’da niye istedi, niye oynattı bilmiyorum. İntikam almak için diye düşünüyorum. Çünkü bir zamanlar onu bana Atıf Yılmaz göndermişti, ben de “Bu kömürcü çırağına benzeyen adamı istemem!” dedim. Bunu herhalde aktardılar Yılmaz Güney’e, o da, “Sen beni yönetmedin, ben seni yöneteyim de gör!” dedi.
Çalışmayan linkler için yorum kısımına uyarıda bulunmanızı önemle talep ederiz.