(Önceki bölümler için TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI TARİHİ - 3)
1919-1920'ler Anadolusu gerçek bir fikirler mahşeri, bir toplumsal güçler arenasıydı. Orada, Pan-İslamizm veya Pan-Turanizm emellerinin Kafkaslar'da, Türkistan'da, Azerbaycan'da yeni maceralara sürüklediği, başta Enver Paşa olmak üzere eski İttihatçılar; "Şark milletleri"nin islâmi kurtuluşunu '17 Devrimi'nin esinlendirdiği sosyalist fikirlerde arayan İslâm solcuları; Mustafa Kemal'in .millîci kadroları; Yeşil Orducular; sonunda bir çeşit islâmi sosyalizmde karar kılmış görünen Çerkeş Ethem güçleri; komünistler ve daha niceleri Anadolu millîci hareketinin ve Ekim Devrimi'nin girdabında dönüp duruyorlardı. 23 Nisan 1920'de ilk Büyük Millet Meclisi'nin açılmasını izleyen günlerde, Kurtuluş Savaşı'nın öncü kadrolarım ve Anadolu'daki tüm siyasal güç mihraklarını Sovyet Rusya ile kurulan ilişkiler ve Bolşeviklerden. Anadolu harekatına maddi ve siyasal güç sağlayabilme çabalan birinci dereceden ilgilendirdi. Yakınlaşma ve desteğin ön koşulu "Bolşevikliği benimsemek" sanıldığından Kurtuluş Savaşı kadrolarının bir bölümü samimiyetle, diğer bir bölümü ise taktik gereği komünizme yakın gölündüler. Kimileri de, işgalci emperyalist ordulara karşı, Kurtuluş Savaşı'nın ne pahasına olursa olsun kazanılmasının yolunu Sovyetler'e yaklaşmakta gördüler.
1920 ilkbahar ve yazında, Ankara'da ve tüm Anadolu'da, Mustafa Kemal Sovyet yardımı alabilmek, Sovyetler'in desteğini sağlayabilmek ve işgalci güçler karşısında güç kazanma fırsatını bulabilmek için resmî Komünist Fırkası'nı kurdurttu. O günler, Bolşevikliği benimseyip benimsememe tartışmalarının yoğunlaştığı; tüm siyasal güçlerin, bulanık bir takım sosyalist ilkeler, İslâmla veya Türkiye koşullarıyla uzlaştırma çabalan içinde oldukları; okullarda bile, "Anadolu Şuralar Hükümeti var olsun / İşçilerin emeği özlerine yar olsun / Uyan mihnetle çalışan çıplak hemşeri / İnkılâba katıl dünyanın rençberi..." türden marşların söylendiği günlerdi.
Böyle bir ortamda, Çerkeş Ethem'in katılımıyla güçlenen Yeşil Ordu Cemiyeti ve onun Büyük Millet Meclisi'ndeki grubu sayılan Halk Zümresi dışında, 1920 ilkbaharından itibaren Ankara, Eskişehir ve, Karadeniz yöresinde örgütlenmeye başlayan Anadolu Türk Komünist Partisi de dönemin önemli sol örgütlenmelerinden biridir, Anadolu'da kurulan TKP çevresinden kişilerin kimlikleri, daha sonraki yıllarda Türkiye komünist hareketi içindeki konumları, bu örgütlenmeye ait bölgelerle birleştirilince, ilk adımda Eskişehir ve Ankara'da örgütlenmeye başlayan Anadolu TKP'nin, ana çizgileriyle Mustafa Suphi kanadının Anadolu örgütlenmesi çerçevesinde düşünülmesi gerektiği ortaya çıkar.
1919'un ikinci yarısında İstanbul'a gelen Başkırt Cumhuriyeti'nden Şerif Manatov, Mayıs 1920'de ilk resmî Sovyet temsilcisi olarak Ankara'ya vardığı günlerde Ankara ve Eskişehir'deki çeşitli sol çevreler ve komünistlerle ilişkiye geçti. Bir yandan Ankara'da "Bolşeviklik" konusunda propaganda konferansları vermeye, öte yandan örgütlenmeye yardımcı olmaya başladı. İlk örgütler İmalat-ı Harbiye işçilerinin yoğun olduğu Ankara ve Eskişehir'de kuruldu. Hüseyin Hilmi'nin TSFsinin Eskişehir şubesi ve bu şubeye bağlı İşçi Gazetesi çevresi, Hüseyin Hilmi'den bağımsız bir şekilde yeni örgütlenmeye yardımcı oldular, Eskişehir örgütünün çekirdeğini oluşturdular. Anadolu'daki TKP çevresinin ileri gelen adları arasında İstanbul
SDFden kopup Anadolu'ya geçmiş Ziynetuıllah Nuşirevan, Vakkas Ferit, sonraki yıllarda Anadolu TKP'nin daha sonra da TKP'nin Önde gelenlerinden biri olacak Salih Hacıoğlu (Baytar Salih), Muallim Nuri vardı.
Anadolu TKP örgütlenmesi, 1920 ilkbahar-yaz ayları boyunca Yeşil Ordu örgütlenmesiyle kimi yerde içice yürüdü. Bu içiçelik, organik bir birlik olmaktan çok, kimi kadroların, örneğin Yeşil Ordu örgütünün ve Meclis'teki Halk Zümresi'nin önde gelen adlarından Dr. Nazım'ın her iki örgütlenmeye de dahil olmasından ileri geliyordu. Parti'nin Haziran 1920 tarihini taşıyan "Nîzamname"sinin birinci maddesinde, " Bütün beşeriyete
refah ve saadet temin edecek olan cihan inkılâbının bir an evvel husul-pezir olmasını temin ve sosyalizmi tesis için Türkiye'de bir Komünist, yani Bolşevik Partisi teşekkül etmiştir " deniyordu. 14 Temmuz 1920 Ankara tarihli bir yazıda ise "Türkiyeli köylü, amele, çiftçi, asker ve diğer vatandaşlara, beynelmilel proletarya ve komünistlere ", "Türkiye'de Merkez-i Umumi'si Ankara'da olmak üzere Enternasyonale merbut bir Komünist Partisi'nin teşkil olunduğu " bildiriliyordu. Parti kendisini hem İstanbul hem de Kuvayı Milliye hükümetinden ayırmaya özen gösteriyor, her ikisinin de özünde farklı olmadığını ileri sürüyor ve Türkiye'de bir "Şuralar Hükümeti" kurulmasını istiyordu. Ulusal kurtuluş hareketini "burjuva elindeki" bir hareket olarak karşıya alma stratejisi, Temmuz 1920'de toplanan Komintern'in 2. Kongresi'nin ulusal kurtuluş hareketleri ve ulusal burjuvaziye karşı saptadığı stratejik hatla çelişiyordu. Daha sonraki yılların gelişimleri içinde dikkati çeken nokta, Türkiye Komünist Partisi'nin Eylül 1920'de Baku kongresinde çeşitli örgütlerin birleşmesiyle resmen kurulmuş olmasına rağmen, 1923 başlarına kadar, İstanbul TKP'den bağımsız gelişen Ankara-Anadolu TKP, daha sonra da onun devamı olan Türkiye Halk İştirakiyim Fırkası çizgisinin, ulusal burjuvazi ve Kurtuluş Savaşı kadrolanna karşı Şefik Hüsnü'den hep daha mesafeli bir tutum almış olmasıydı. Bu konuda, 1922 sonlarında Komintern'in 4. Kongresi sırasında Anadolu TKP'nin de dahil olduğu Türkiye delegasyonunun dikkati çekildiği gibi, Şefik Hüsnü de, hareketin tarihini değerlendirirken, Anadolu TKP'yi "ulusal kurtuluş hareketine karşı takındığı sol tavır ve fazla bağımsızlığı" yüzünden eleştirmişti. Anadolu TKP örgütlenmesiyle İstanbul TKP çevreleri arasında 1920 sonbaharına kadar örgütsel bir bağ kurulduğuna ilişkin veri olmamakla birlikte, Eylül'de Baku'da toplanacak olan IKP I. Kongresine gitmek üzere İstanbul'dan yola çıkan Ethem Nejat'ın Ankara TKP çevrelerinden de itimatname aldığına dair söylentiler vardı. 1919 sonu ile 1920 sonbaharı döneminde İstanbul ile Anadolu örgütlenmeleri arasında örgütsel olmayan, daha çok kişisel nitelik taşıyan yoklamalar, danışmalar, konuşmalar yapılmış olmalıdır. Bu dönemde, İstanbul'da işçi örgütlenmesi içindeki rakip kuruluşlara karşı savaşım vererek gelişmeye, hareketin birliğini sağlamaya çalışan İstanbul komünistleri ile Meclis'teki Halk Zümresi, Yeşil Ordu gibi kuruluşlardan yararlanarak "siyaset yapmaya" uğraşan Anadolu TKP çevreleri arasında pekçok konuda yapı ve görüş farklılıkları olduğu varsayılabilir.
Türkiye Komünist Partisi'nin İstanbul ve Anadolu'daki ilk komünist örgütlenmelerin, kişilerin ve çevrelerin birliği, en azından biçimsel olarak ve resmen, 10 Eylül 1920'de, Doğu Halkları Kurultayı'nın hemen
ardından Baku'da toplanan TKP Kuruluş Kongresi'nde sağlandı. Bu kongrenin Ankara'da yapılması düşünüldüyse de, Ankara Hükümeti buna izin vermedi. Baku'da toplanan kongreye 15'den fazla örgütten 74 delege katıldı, Ethem Nejat'ın teklifiyle, kongrede "Türkiye komünist teşkilatlarının birleştirilmesi" kararı alındı. "Birinci ve Umumî Türk Komünistleri Kongresi" adını alan bu Kongre'de, Parti'nin tüzüğü, programı, stratejisi ve taktikleri karara bağlandı. Bu kararlar arasında en önemlilerinden biri "emperyalizme karşı millî kurtuluş hareketinin derinleşmesine yardımcı olmak, bununla birlikte işçi sınıfının gerçek ve son amacı olan emekçilerin egemenliğini kurmak için, gereken durumu, koşullan, zemini hazırlamaya çalışmak "tı. Bu Kongrede Mustafa Suphi TKP başkanlığına, Ethem Nejat da sekreterliğe seçildi. TKP'nin kuruluş kongresinde alınan kararların doğal sonucu, Mustafa Suphi ve Merkez Komitesi'nin Anadolu'ya taşınması, Mustafa Suphi'nin de Mustafa Kemal'le ilişkiye geçerek Anadolu hareketini desteklemek ve örgütlenme çalışmaları yapmak üzere Anadolu'ya geçmesiydi. Mustafa Suphi'nin Mustafa Kemal'le ilişkiye geçine çabaları Haziran 1920'ye rastlar. O dönemde Mustafa Kemal'in Mustafa Suphi hareketine Sovyetler'den destek ve yardım sağlamakta etkili bir mihrak olarak baktığı, Mustafa Suphi'ye verdiği "...Gaye ve prensip itibariyle bizimle tamamen müşterek olan Türkiye İştirakiyun Teşkilatından maddeten ve manen müstefit olabilmekliğimiz için teşkilatınızın münhasıran BMM Riyaseti'yle tesis ve muhafaza-i irtibat eylemesi lazımdır " demesinden anlaşılmaktadır.
Ancak, Mustafa Kemal'in Sovyetlere karşı izlediği taktikler ve içerde Anadolu'da bir süreden beri örgütlenmeye girişmiş olan komünistlere karşı tutumu, 1920 sonbaharında çeşitli iç ve dış etkiler altında değişirken, Anadolu'ya dönüş hazırlıklarını tamamlayan Mustafa Suphi ve TKP Merkez Komitesi'nin aralarında Ethem Nejat'ın da bulunduğu ağırlıklı bölümünün trajik sonu, Türkiye tarihinde komünistlere karşı girişilen baskı ve zulmün ilk ve en kanlı halkalarından birini oluşturuyordu: 15'ler, yani Mustafa Suphi ve 14 TKP Merkez Komitesi üyesi, 28 Ocak 1921'i 29 Ocak'a bağlayan gece, Karadeniz'de boğduruldular.
Komünist Hareketi İlk Ezme Denemesi
Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuruluşunu izleyen aylarda Anadolu'da yaşanan sol fikirlere ve komünist örgütlenmelere elverişli hava bulanmakta gecikmedi. Ekim 1920'den itibaren ilk adımlarım atmakta olan örgütlenme ve çevrelere baskılar başladı. Önce Yeşil Ordu Cemiyeti kapatıldı; ardından, 1920'nin son aylan ve 1921 başlarında Çerkeş Ethem ayaklanması bahane edilerek, tüm solu dağıtma ve susturma operasyonuna girişildi. Bu baskılardan, Mustafa Kemal'in komünist örgütlenmeyi kontrolda tutmak ve Sovyetler'e yakın görünmek için kendi kurdurduğu resmî TKP bile payını aldı, gazetesi, yayın organları ve örgüt dağıtıldı. Anadolu (veya Ankara) TKP'nin devamı ve legale çıkması sayılması gereken Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'nm program ve tüzüğü uzun süre savsaklandıktan sonra 7 Aralık 1920'de kabul edilip, Fırka resmen kurulduysa da, yasal ömrü bir ayd^n fazla olmadı. Ocak 1921 içinde, tüm komünist akımlar ezilirken THİF çevreleri de tutuklandı. Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının Karadeniz'de boğdurtulmalan da bu günlere rastladı. 22 Haziran-12Temmuz 1921 tarihleri arasında toplanan Komintern'in 3. Kongresine, Anadolu ya da
İstanbul'dan delege gidememiş olması, bu dönemde yaşanan baskıların ve güçlüklerin bir göstergesi sayılabilir.
3. Kongre'de Türkiye'yi temsil eden, Mustafa Suphi'nin eski çevresinden Sovyet Rusya'da kalmış bulunan Süleyman Nuri; Kemalistlerin komünistler üzerindeki baskılarını sert bir dille yermekle birlikte, Komintern çizgisine uygun olarak emperyalizme karşı ulusal kurtuluş hareketinin her şeye rağmen destekleneceğini bildirdi.
DEVAM EDECEK
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilDevamı nerede acaba? Link bulamadım. Yarddımcı olabilir misiniz lütfen?
YanıtlaSilTeşekkürler