Türkiye Barış Meclisi, 4. Olağan Meclis Toplantısı’nı 26 Haziran 2011 Pazar günü Ankara’da kritik bir dönemde gerçekleştirdi. Türkiye Barış Meclis’i toplantısında, dört yıllık çalışma döneminin deneyimi ışığında önümüzdeki dönemin yönelimini belirledi, Meclis yapısını dönemin ihtiyaçlarına uygun düzenledi.
Bölgemizde yaşanan çok hızlı gelişmeler ve 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan milletvekili seçim sonuçları bu kritik dönemi bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.
12 Haziran seçimleriyle oluşan Meclis, özlemi çekilen Kürt Sorunu’nun demokratik çözümünün ve barışın kapısını açma sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Seçim sürecinin ve sonuçlarının ortaya çıkardığı tablo bu konuda barıştan yana bütün güçler için hem olanaklar sunmakta, hem de bir dizi sorunların aşılmasının zorunluluğuna işaret etmektedir.
Her şeyden önce Kürt tarafının sorunun barışçıl çözümü için bir süredir geliştirdiği inisiyatif, diyalog sürecinin yetersiz de olsa müzakereye dönüşmüş olması ve bunun yanı sıra 12 Haziran seçimlerinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’un elde ettiği başarı barış için Türkiye’ye çok önemli fırsatlar sunmaktadır.
Bunun yanı sıra ana muhalefet partisinin seçim kampanyası sırasında eski politikalarını terk etme eğilimindeki görünümünün sürdürülmesi olasılığı, barışın toplumsal desteğinin artmasına ve çözüm sürecinin kolaylaşmasına küçümsenemeyecek katkı sunabilir.
Öte yandan AKP’nin, seçimlerden milliyetçi, muhafazakâr siyasetle ve nefret söylemiyle 3. dönem yeniden iktidar olma şansını büyük bir rahatlıkla elde etmiş olması, bloğun açığa çıkardığı fırsatın heba edilme olasılığının yüksekliğine işaret etmektedir.
Seçim sonuçlarının yargı eliyle yürütülen siyasi operasyonla değiştirilmek istenmesi, bunun açık işaretidir. Diyarbakır bağımsız milletvekili Hatip Dicle’nin milletvekili mazbatasının, bir gece yarısı operasyonuyla ve “gümrükten siyaset kaçırırcasına” YSK tarafından iptal edilmesi ve seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemeleri ve bunlara karşı AKP’nin sergilemiş olduğu tavır barış çabalarına büyük darbe vurmaktadır. Ortaya çıkan kriz seçim, siyasi partiler, hukuk ve siyasal alandaki garabetli durumun bir sonucudur.
Gelinen noktada, TBMM’de demokratik Kürt siyasal hareketinin temsilinin engellendiği koşullarda Kürt Sorunu’nun çözümü ve demokratik anayasanın yapılması olanaksız hale gelmektedir. Çünkü seçilmişlerin eksiksiz yer almadığı ve Kürt siyasal hareketinin temsilinin önlendiği Meclis’in meşruiyeti olamaz.
Bu nedenle yargı eliyle yürütülen seçim sonuçlarını değiştirme ve Kürtleri Meclis dışına itme operasyonuna son verilmeli; ortaya çıkan bu kaosa ve krize daha fazla zaman geçirmeden siyasi partilerle kurulacak diyalog ile çözüm bulunmalıdır.
AKP, yeni dönemde Kürt Meselesi’ni asker-polis ve yargı eliyle “halletme emelini” terk etmeyi tercih ettiğinde toplumsal gerilim hızla ortadan kalkmaya başlayacak ve barışın toplumsal zeminleri gelişecektir. Aksi durum ise, gerilimi ve çatışmayı derinleştirecektir. Böylesi bir ortamda seçim sonrası yükselen yeni demokratik bir anayasa yapma ve bu yolla Kürt Sorunu’nun demokratik çözümünün ve barışın önünü açmada hayal olmanın ötesine geçemez.
Bölgede ve komşumuzda yaşananlara paralel Türkiye’nin içine çekilmeye çalışıldığı muhtemel senaryoların gerçekleşme olasılığını dikkate aldığımızda barışa ve çözüme dair kaygıların daha fazla artması anlaşılabilir bir durumdur.
Meclisimiz, Türkiye Barış Meclisi, bu tablo karşısından seçimler öncesinde 22 Nisan 2011 tarihinde İstanbul’da açıkladığı, Türkiye’nin geleceğine dair önerilerini içeren Barış İçin Eşit Yurttaşlık Bildirgesi’ndeki önerilerinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Bu kritik dönemde, barışın inşası için, her şeyden önce “güç bende, ben bilirim ve ben yaparım dayatmacı ve dışlayıcı” anlayışın terk edilmesi, diyalog ve müzakere yöntemin sonuna kadar hayata geçirilmesine ihtiyaç var. Bu doğrultuda gelişecek toplumsal hassasiyetin açığa çıkarılması barışa en büyük katkı olacaktır.
Türkiye Barış Meclisi, barış, demokrasi ve özgürlük isteyen bütün siyasal, sosyal ve toplumsal aktörlere, ayrımcılığa, eşitsizliğe, cinsiyetçiliğe, statükoculuğa ve militarizme karşı mücadelenin ve Kürt sorununun demokratik çözümünün ırkçı, milliyetçi, yasakçı 12 Eylül anayasasından kurtulmaktan geçtiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Türkiye Barış Meclisi eşitlikçi, özgürlükçü demokratik ve sosyal bir anayasanın katılımcı bir yöntemle büyük mutabakatla yapılmasına yönelik çabalarını önümüzdeki dönem artırarak sürdürecektir.
Son yıllarda yaşananlar ve seçim sonuçları, Fırat’ın batısında barışın ve Kürt Sorunu’nun demokratik çözüm iradesinin güçlendirilmesi ihtiyacının zorunlu bir hal aldığını gösteriyor. Türkiye Barış Meclisi önümüzdeki dönem çalışmalarını esas olarak bu ihtiyacı karşılamak ve demokratik çözümün toplumsal, sosyal gücünü geliştirmeye katkı sunmaya dönük yürütecektir. Bu anlamda Fırat’ın doğusundan yükselen barış sesinin, Fırat’ın batısından da yükselmesine katkı sunacak bir anlayışla faaliyet yürütecektir.
Son olarak Türkiye Barış Meclisi, Kürtlere dönük yargı eliyle yürütülen siyasi operasyonun etkisiz kılınması ve bu krizin aşılması için demokrasi, barış ve çözüm isteyen herkesin, daha etkin tutum almasının tarihi bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatmada yarar görmektedir.
30 Haziran 2011
Türkiye Barış Meclisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder