AKP’nin doğal varlıkları koruma ile ilgili bugüne kadar uyguladıkları politikalar sonucunda yarattıkları/yaratacakları tahribatlar ileriki dönem için kötü referans oluşturmaktadır. Ayrıca tahribata devam edecekleri Mecliste yasallık kazanmak üzere bekleyen yasa tasarılarıyla anlaşıldığından burada ayrıca ele alınmayacaktır.
Üretim girdilerinin temini ile üretilen ürünlerin pazarlanmasında piyasayı düzenleyecek araçlar çiftçiler için hala oluşturulmamıştır. Bu durumdan yerli-yabancı büyük tarım, gıda ve ecza şirketleri alabildiğine yararlanmaktadır.
Çiftçilerin hak arama örgütleri olan sendikalarıyla ilgili iç hukuk düzenlemesi yapmaktan özellikle kaçınarak çiftçilerin örgütsüz kalmalarına, haklarını aramalarına engel olmaktadırlar.
Aşağıda, AKP’nin seçim bildirgesindeki açıklamaları ve gerçekler konusunda bilgi bulabilirsiniz:
Çiftçimizin büyük hayalleri vardı.
Hemen belirtelim. AKP’nin çiftçiler için seçim bildirgelerinde belirttiği ve gazetelere verdiği ilanlarda “Çiftçilerin büyük hayalleri vardı” sözü doğru değildir. Çünkü çiftçilerin büyük hayalleri değil haklı talepleri vardır. Üstelik AKP tarafından aşağıda sıralanalar çiftçilerin haklı taleplerinin sadece bir kısmıdır.
- AKP: Ürününe daha çok destek verilmesini istiyordu.
- AKP: Belini büken tohum, gübre, mazot masraflarının azaltılmasını talep ediyordu.
- AKP: %60’lara varan kredi faizleri altında eziliyor, ucuz kredili günleri bekliyordu.
- AKP: Doğal afetler mahsulüne zarar verdiğinde, bir sigortası olmasını arzu ediyordu.
- AKP: Hemen yanı başında ona yol gösterecek ziraat mühendisleri, veterinerler hayal ediyordu.
- AKP: Susuz tarlasına ne zaman su gelecek diye bekliyordu.
- AKP: Hayvancılık için ucuz kredi ve destek umuyordu. Ürettiğini kendisine ait modern tesislerde işleyerek, ambalajlayarak pazara sunmayı düşlüyordu.
Bilindiği üzere Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu çiftçilerin hak arama örgütüdür, hükümetten çiftçiler adına hak talebinde bulunur. AKP, Hükümettir yani icracıdır. Belirlenen sorunlara çözüm bulmakla yükümlüdür.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu olarak bizler; “AKP’nin “Çiftçimizin büyük hayalleri vardı” başlığını çiftçilerin haklı talepleri olarak değerlendirdiğimizde bile çiftçilerin bu taleplerinin hala karşılanmadığını biliyoruz. Ya siz?
Bütün bu hayaller gerçek oldu
- AKP: Tarımsal milli gelirimizi 23.7 milyar dolardan 62 milyar dolara çıkardık.
2009 yılına göre 2010 yılında buğday fiyatı yüzde 10 artışla 50 kuruştan 55 kuruşa yükselmiştir. Çiftçinin temel girdisi olan amonyum nitratın kilosu 51 kuruştan 66 kuruşa (%31.3), ürenin kilosu 73 kuruştan 83 kuruşa (%13), DAP’ın kilosu 82 kuruştan 1 TL’ye (%21.9), mazotun litresi 2.45 TL’den 3.15TL’ye (%28) yükselmiştir. Başka bir deyişle çiftçinin ürettiği ürünün satış fiyatı yüzde 10 artarken, üretim girdilerinin fiyatı ortalama yüzde 20’nin üzerinde artmış, yani çiftçiler yoksullaşmıştır.
- AKP: Türk tarımı Avrupa’da birinciliğe, dünyada 7’nciliğe yükselttik.
Bilindiği üzere köylüler, toplumların yoksullar içindeki en yoksullarıdır. Bu durum Türkiye’de de tıpkı dünyanın diğer ülkelerindeki şekliyle gerçekleşmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) yayımladığı “Bir Başka Toplum” raporunda, teşkilatın en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye olarak açıklanmıştır. Başka bir deyişle Türkiye dünyadaki yoksulluk sıralamasında Şili ve Meksika’nın ardında üçüncü sırada yer almaktadır.
Tarımımızın uluslararası kategorideki yükselişinin çiftçinin daha fazla sömürülmesiyle elde edildiği bilinmelidir/bilinmektedir. 2000’li yılların başında bir kg fındığın fiyatı: 6 lira 50 kuruş iken şu an piyasada 3-3.50 TL’dir.TEKEL tütün alımına devam ediyor olsaydı tütünün bir kilo fiyatı en az 30TL olması gerekirken şu an birinci sınıf (kalite) tütünün fiyatı 8 TL bile değil.
- AKP: Çiftçimize büyük destekler verdik. Tarımsal destekleri %255 arttırdık.
Ayrıca buğdayda destekleme pirimi 3 yıldır 5 kuruş, Arpa yulaf, çavdar ve tritikale primi 3 yıldır 4 kuruş. Hayvancılığa bugüne kadar kilo başına verilen 1.5TL’lık et teşvik primi kaldırıldı.
Tarımsal ürün ihracat iadesi desteği verilmektedir. Tarımsal üründen kasıt; ‘kurutulmuş sebzeler (bütün halde, kesilmiş, dilimlenmiş, kırılmış veya toz halinde), meyveler ve sert çekirdekli meyveler (çiğ, buharda veya suda kaynatılarak pişirilmiş, dondurulmuş), dondurulmuş meyve ve sebze ile meyve ve sebze işleme sanayine dayalı gıda maddeleri; Bal; Reçel, jöle, marmelat, meyve veya sert kabuklu meyve püreleri veya pastalar; Meyve suları ve sebze suları; konserve edilmiş balıklar; Bisküviler, gofretler ve kekler’dir. Görüldüğü üzere bu ürünler işlenmiş tarımsal ürünlerdir. Çiftçiler tarafından değil şirketler tarafından işlenen gıdalardır. Dolayısıyla destekler çiftçiye değil şirketlere verilmektedir. Tarım sigortası yasası ve damlama sulama sistemlerinde şirketlere verilen yani çiftçilerin üzerinden şirketlere aktarılan paraları tarıma verilen destekler olarak göstermekten vazgeçelim artık!
Bu manzara karşısında devletin çiftçiyi değil de çiftçinin verdiği dolaylı ve dolaysız vergilerle devleti desteklediğini söylememiz hiç de yanlış olmaz.
- AKP: İlk kez çiftçilerimize mazot desteği verdik, gübre desteğini de ilk kez doğrudan doğruya çiftçimize verdik.
- AKP: Çiftçimize verdiğimiz kredileri 30 katına çıkarttık. Faizleri %59’dan %5’e indirdik.
Gerçekler;
Ülkemiz buğday depolarından biri olan Polatlı’da çiftçilere ait 1 milyon dekardan fazla arazi satılığa çıkarılmış durumdadır.
Polatlı’da çiftçi kayıt sistemindeki 10.500 çiftçinin % 99’u, Şanlıurfa’da 100 bin çiftçinin % 90’nı, Eskişehirli çiftçilerin % 60’ı tarım Kredi Kooperatiflerinin borç kıskacında inlemektedir. Sadece Nevşehir’deki 3 bine yakın patates ürecisinin birikmiş elektrik borcu 400 milyon TL’ye ulaşmış durumdadır.
Çiftçiler borçlarını tarlalarını, traktörlerini satarak veya yeniden borçlanarak ödemeye mahkum durumdadır.
- AKP: Çiftçilerimizi doğal afete karşı korumak için Tarım Sigortası’nı başlattık. Poliçe bedelinin yarısını biz karşılıyoruz.
- AKP: 5 bin veteriner ve ziraat mühendisimizi görevlendirip, çiftçimizin ve köylümüzün ayağına gönderdik.
- AKP: Tarımsal sanayi tesislerine %50 hibe verdik. 3000’nün üzerinde tarımsal KOBİ’nin faaliyete geçmesini sağladık. 32 binden fazla vatandaşımıza iş imkânı sunduk.
- AKP: Tohumculukta yerli üretimimizi iki kattan fazla arttırdık. Dünyanın üçüncü büyük Tohum Gen Bankası’nı Ankara’da kurduk.
- AKP: Hayvancılığa verdiğimiz desteği 15 kat artırdık. Hayvancılıkta kredi faizlerini sıfırladık.
Örneğin; hayvancılıkta en önemli girdi yemdir. Türkiye et krizi yaşanmadan kısa bir süre önce 50 kilogramlık yemin fiyatı 27 TL’den 32 TL’ye çıkmıştır. Hayvan yemi olan arpa, harman zamanı 360 kuruşken 450 kuruşa, kepek ise 260 kuruştan 450 kuruşa yükselmiştir. Hükümet bu konuda bir politika geliştirmediği gibi çözümü et ithalatında bulmuştur.
Hayvancılıkta en önemli sorun ise pazarlama sorunudur. AKP hükümeti, bu konuda piyasayı düzenleyen/düzenleyebilecek kurum olan Et ve Balık Kurumu’nu baştan itibaren etkili çalıştırmamıştır. Et krizi baş gösterince Et ve Balık Kurumu’nu dışarıdan et alma konusunda görevlendirmiştir. Böylece yerli hayvan yetiştiricilerine yardımcı olmamış ve yabancı ülke hayvancılığına destek vermiştir.
AKP: “174 ALO GIDA” hattını kurduk. Gıda güvenliği ile ilgili şikayetleri takibe alıyoruz.
Çıkarılan Biyogüvenlik Yasası ile GDO’lu ürünlerin gıda imalatında ve hayvan yeminde kullanılması serbest bırakılmışken gıda güvenliğinden bahsedilmesi ne kadar doğru?
AKP: Şimdi daha büyük hedeflerimiz var!
- Yeni vizyonumuz, tarımda dünyanın ilk 5 ülkesi arasına girmektir.
- Hedefimiz, tarım gelirimizi 150 milyar dolara çıkartmaktır.
- Hedefimiz, tarım ihracatımızı 40 milyar dolara çıkartmaktır.
- Hedefimiz 8.5 milyon hektarlık sulanabilir arazimizin tamamını suya kavuşturmaktır.
- Hedefimiz teni dönemde, çiftçimize verdiğimiz mazot, tohum, gübre desteklerini arttırmaktır.
- Hayvancılık yatırımlarına daha büyük destekler vermektir.
- %50 hibe desteği verdiğimiz tarımsal tesislere 3000 yeni tesis daha ekleyeceğiz. 32 bin insanımıza daha iş imkânı sağlayacağız.
- Verdiğimiz desteklerle su ürünlerinde Avrupa üçüncülüğüne yükseldik. Hedefimiz artık birinciliktir.
- Yeni Hal Yasası ile sebze ve meyve ticaretinde tarladan sofraya güven gelecek. Üretici hakkını tam alacak, insanımız sağlıklı ve ucuz gıda tüketecek.
Ayrıca Meclis gündeminde bekleyen yasalar bakıldığında yukarıda bahsedilen vaatlerle doğrudan çelişmektedir. Sadece seçim vaadidir, unutulabilecektir, diyebiliriz.
Meclis gündeminde tarım ve doğa ile ilgili bekleyen yasalar şunlardır:
Çay Kanunu Tasarısı
Hazırlanan Çay Kanunu tasarısı ile ÇAY-KUR işlevsiz bırakılarak ortadan kaldırılmak istenmektedir. ÇAY-KUR’un işlevsiz kalması ile beraber açılan alan çokuluslu çay şirketlerine terk edilmek isteniyor. Ayrıca çiftçiliğe devam etmek isteyen çay yetiştiricileri için yeni kölecilik koşullarında sözleşmeli üreticilik yapma koşulu getirilmektedir.
Tarım Bakanlığı Teşkilat Yasa Tasarısı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilat Yasası değiştirilmektedir. Çıkarılacak bu yasa ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı isminden “Köyişleri” ifadesi kaldırılarak, yerine “Gıda” kelimesi konulacaktır.
Mevcut bakanlığın görev ve yetki alanında olan fakat uzun yıllardan bu yana zaten fiili olarak yapılmayan tarımsal yayım, eğiticilik, öğreticilik ve öncülük ile üretim ve denetim işleri özelleştirmeye açılmaktadır. Getirilecek bu yeni ifade ile beraber Bakanlık, sadece gıda konusunda şirketlerin ithalat ve ihracat işlerini yürütmede/denetlemede ve kolaylaştırmada görevlendirilecektir.
Köy Kanunu Tasarısı
Bu kanun tasarısında üretici birlikleri, kooperatifler, sendika ve diğer gönüllü kuruluşlar gibi yerel örgütlenme kapasitesini arttırıcı aktörler yok sayılmıştır. Yasa taslağı, köyü köy yapan orman, mera, yaylak, kışlak, çayır, harman yeri gibi alanların elden çıkarılmasını sağlamaya yöneliktir.
Bitki Koruma ve Biyoçeşitlilik Yasa Tasarısı
Doğal SİT alanlarına yapılan HES’ler için açılan davalar sonucunda bu projelerin büyük bir kısmı hakkında yürütmeyi durdurma kararı alındı. Doğal SİT alanlarında yapımı durdurulan HES’lerin inşaasına devam edilebilmesi ve bu alanlardaki biyoçeşitliliğin şirketlere devredilebilmesi amacıyla Bitki Koruma ve Biyoçeşitlilik Yasa Tasarısı hazırlanmış ve Meclis gündemine getirilmiştir.
Söz konusu Tasarı ile SİT alanlarında HES yapılması Bakanlığın yetkisine terk ediliyor. Bu konularla ilgili 20 kişiden oluşan bir kurul oluşturuluyor. Kurul üyelerinin 14’ü Bakanlık bürokratlarından, 4 ü devlet tarafından belirlenen akademisyenlerden 2’si devlet tarafından belirlenen Sivil Toplum Kuruluşlarından (STK) oluşturulacak. Kararlar salt çoğunlukla alınıp uygulamaya konulacak.
Akarsular Çevresindeki Topraklarla Beraber Satılıyor!
Türkiye’de yapımı tamamlanmış 172 adet hidroelektrik santral (HES) vardır. 148 HES’in ise inşaatı devam ederken, yapılması planlanan 2380 adet HES daha vardır. Bunların dışında 4000’nün üzerinde mikro HES yapılacaktır. Bu rakamlar yaklaşmakta olan büyük felaketin habercisidir.
HES’ler kurulurken öne sürülen ana sebep ülkenin enerjiye ihtiyacıdır. Oysa bu gerekçe gerçekleri yansıtmamaktadır. Çünkü kurulacak 2700’ün üzerindeki HES, Türkiye elektriğinin ancak %2,5’uğunu karşılayabilecektir. Bu projeler ile hedeflenen, şirketlerin suya sahip olmalarıdır. Ayrıca bu şirketler eğer isterlerse HES inşaatı çevresindeki toprakları devlet aracılığıyla istimlak etme hakkına da sahiptir.
Bütün bu projeler ile enerji elde etmek için sular, borular ve tünellerin içerisine alınınca, bir yandan toprak ve suyun ilişkisi kesilirken diğer yandan verimliliğin artmasını sağlayan börtü böcek ve yaban hayatın suyla olan ilişkisi kesilecektir. Ovada yılda iki ürün alan çiftçi, su boruya hapsedilince iki yılda bir ürün alacaktır. Düşen yağmur miktarı azalacak, verimlilik azalacaktır. Doğa ve köylüler yoksullaşacaktır!
Kısacası AKP hükümeti, tarım ve gıdada şirketlerinin egemenliğini pekiştirmek için bir dizi yasa tasarısı hazırlamış durumdadır.Çiftçiliği ortadan kaldırmaya ve şirket tarımcılığına geçme doğrultusundaki politikalarını sürdüreceğini seçim bildirgesiyle altını bir kez daha çizmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder