Sosyalizm ve Paris Komünü - MAXIMILIEN RUBEL

 “Şimdiye kadarki tüm hareketler, azınlıktakilerin hareketiydi veya azınlıktakilerin çıkarına hareketlerdi. Proleter hareket ise, son derece büyük bir çoğunluğun, son derece büyük bir çoğunluk çıkarı adına giriştiği özerk harekettir.” (Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu)
Marx'm ekonomi bilimin eleştirel bir incelemesi olan Kapital'i, bir bakıma, toplumsal sistemin kâr yasasınabağımlı varoluş tarzının bilimsel bir eleştirisini hedefliyordu.
"Ekonomi"sinin planında öngörülen Manc'ın Devlet üzerine olan kitabına gelince, bu işe girişemedi bite; ama somut bazı tarihsel olaylar, ona bu konudaki düşüncelerini ifade etme fırsatını verdi. Komün, bu olayların ilki olmasa da, en önemlisi oldu. 1844'ün daha küçük çaplı Silezya dokumacıları ayaklanması, Marx'a tarih teorisinin maddeci ya da iktisadi çerçevesini aşmak ve işçi sınıfının yaratıcı kurtuluş iradesini ön plana çıkartmak fırsatını vermişti. Bu birkaç bin yoksul dokumacının bölgesel ayaklanmasını bastırmak için koca bir ordunun harekete geçmek zorunda kalması, ayaklanmanın Prusya Kralı ya da devletini değil, toplumsal bir sınıf olarak burjuvaziyi hedef aldığını kanıtlamıştı. Marx, ne kadar "şevkle" çalışırsa çalışsın, hiçbir devletin yoksulluğu, siyasal araçlarla ortadan kaldıramayacağını savundu. İngiltere gibi siyasal yönden çok gelişmiş bîr ülke, yoksullar üzerine yasaları ve yoksullarının zorla kapatıldığı işevleriyle bunun bir kanıtını oluşturuyordu. Aynı şekilde Fransız Devrimi sırasında Konvansiyon, gerekli planları yapmayı ve önlemleri almayı Kamu Selamet Komitesi'ne devretmekle, yoksullardan yakasını sıyıramamıştı. Devletler, ne zaman yoksullarla tlgilendilerse, kendi ifadeleri oldukları mevcut toplumun örgütlenmesindeki kusurların kökünü aramadan, idari ve merhametli önlemler almakla yetinmişlerdir. Sosyalizm, önce-, ki düzeni yıkmaya ve çözmeye ihtiyacı olduğu ölçüde siyasal bir eylemi zorunlu kılar. Ama "örgütleyici faali: yetinin başladığı ve kendi asıl ruhunun ortaya çıktığı her yerde, sosyalizm siyasal örtüsünü fırlatır," Kötülük Devletin özgül bir biçiminde değil, doğasında yatar. "Devletle köleliğin varlığı birbirinden ayrılmaz."

Ekonomi politiği incelemeye başladığı 1844 yılında Marx böyle düşünüyordu. 27 yıl sonra Silezya dokumacılarının ayaklanmasından çıkardığı dersleri yeniden ele almak zorunda kalacaktı. Kapital'm ilk cildini yeni yayımlamış, çoktandır ikinci ve üçüncü ciltlerin hazırlıklarıyla uğraşıyordu.

Burada ortaya bir sorun çıkıyor: Maddeci tarih teorisinin Manc'ın komün gibi tarihsel bir olayı çözümlemesine katkısı ne olmuştur?

Böyle bir soru sormak, Manc'ın Komünle ilgili olarak varmış olduğu kararının neden ve sonuçlarını tartışmayı gerektirir, Marx'ı bîr proletarya devrimi macerasına atılmış Parisli küçük burjuva, zanaatkar ve işçileri desteklemekte tereddüte düşüren kendi maddeci tarih anlayışıdır.

4 Eylül 1870'de Cumhuriyetin ilanından sonra, Fransa- Pnısya savaşı üzerine yazdığı ikinci hitap bu anlayışa sadıktır. Manc, Cumhuriyetin tahtın temelini çökertmediğini, sadece bir boşluğu doldurduğunu biliyordu. Cumhuriyet toplumsal bir alt-üst oluş eylemi değildi, bir savunma önlemi olarak ilan edilmişti. OriĞanscılar polis ve orduda kilit noktalan ele geçirmişlerdi. İmparatorluktan yalnızca enkazını değil, işçi sınıfı korkusunu da devralmışlardı. Cumhuriyeti bir Orleans hanedanı restorasyonu olarak algılıyorlardı. Marx, Fransız işçi sınıfının koşul ve zaaftan kadar, Fransa'daki devrimci grupların tasarılarını da biliyordu. Yine de şu uyarıda bulundu: "Düşman Paris kapılarına dayanmışken, yeni bir hükümet devirme teşebbüsü, umutsuz bir çılgınlık olurdu." Fransız isçiler yurttaşlık görevlerini yerine getirmek zorundalar ama Fransız köylülerinin birinci imparatorluğun ulusal anılarıyla aldanarak davrandıkları gibi, 1792'nin ulusal anılarıyla davranmamalılar. Geçmişi değil geleceği inşa etmeye yönelmelidirler. Kendi sınıf örgütlerini yaratmak için kararlı ve sakin bir biçimde cumhuriyetçi özgürlükten yararlanmalıdırlar. Bu onlara, ortak amacımız oran emeğin kurtuluşu ve Fransa'nın dirilişi için güç verecektir. Cumhuriyetin kaderi onların enerjisine ve sağduyusuna bağlıdır."

Bu görüşler ancak geçmiş tarihin temel bağlantılarını açıklayabilen bir teorinin "maddeci" ölçütlerine tamamen uygundur. Oysa gelecekle ilgilenildiği ve toplumsal ilişkilerin olası bir dönüşümü hedeflendiğinde, artık işçi sınıfının görevi olan yaratıcı bir eylem gündeme gelir. Böyle bir eylem, ancak ekonomik ve entelektüel koşulların olgunluğu elverdiğinde, kalıcı sonuçlara ulaşabilir.

Bu ise ancak teknolojik gelişme sürecinin sonunda ortaya çıkabilir. 1870 Eylül'ü Fransasında bu koşullar ancak kısmen biraraya gelmişti: Fransa sınai gelişmenin ancak yer yer görüldüğü, mali sistemin spekülasyon ve dolandırıcılık üzerine dayandığı bir küçük köylüler ülkesiydi. Nasıl 1844'teki Silezyalı dokumacıların ayaklanmalarının sosyalist bir devrim olmadığı ve olamayacağı Marx için çok açıksa, Komün'ün bir sosyalist devrime varamayacağı da bir o kadar açıktı. Silezyalı dokumacılar çok yoksul olmalarına rağmen, insanlık onuru duygularından da özgürlük özlemlerinden de feragat etmediklerini kanıtlamışlardı. Dokumacılar, kendi sefil kölelik koşullarından kimiıf sorumlu olduğunu biliyorlardı. Bu sorumlu Prusya kralı değil, fabrikaların sahibi olan burjuvalardı. Manc, Lyonlu dokumacıların aksine, Silezyalıların toplumsal içgüdülerinden bahsetmiyor; biraz abartılı olarak, Silezyalı dokumacıların ayaklanmasının bilinçli teorik karakterinden söz ediyor. Bu ayaklanmaya teorik bir anlam yüklemek için dayandığı kaynak, ne bir sosyolojik tahlil ne de istatistiksel verilerdir, yalnızca Heinrich Heine'nin Dokumacılar şiiridir. Bu şair, özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasını, mücadelenin sloganı yapıyor. Dokumacılar, sadece makinaları değil, mülkiyet sıfatlarını da kırıyorlar. Sadece görünen düşman sanayiciye değil, gizli düşman bankacıya da saldırıyorlar. Marx "tek bir İngiliz ayaklanmasının bile, böyle bir yiğitlik, üstünlük ve dayanıklılıkla gerçekleştirilmediği'' ifade ediyor. Alman işçisinin entellektüel evriminin ve olgunluğunun yüksek düzeyini kanıtlamak için, VVeitling'in ütopik yazılarına başvuruyor. Bu yazılar Marx'a göre, genellikle teorik planda, Proudhon'un düşüncesini bile aşıyor. Silezya dokumacılarının ayaklanması özel mülkiyete ve paraya .karşı mücadeleyi, Komün ise devletin olumsuzluğunu simgeliyor. Bu da, Manc'ın Komüncülerin umutsuz mücadelesine verdiği desteğin asıl nedenidir.

Komün çöküş aşamasındayken tamamlanan, Fransa' da İç Savaş'ın ilk redaksiyon denemesinde Marx, mücadelenin anlamını, son yazımından çok daha iyi ortaya koyar. Bu yüzden Lenin, metnin son biçiminde bir "İşçi devleti" tasarısı -Manc bu formülü hiç kullanmadı- bulduğunu sanmıştır; oysa ilk redaksiyon denemesinden böyle bir kavram çıkarmakta oldukça zorluk çekerdi. Komün burada, devletin Özgül bir biçimi -lejitimist, anayasal, cumhuriyetçi, imparatorluk- olarak değil ama devlete, toplumun yarattığı bu canavarsı cüceye karşı yöneltilmiş bir devrim olarak sunulmuştur. Dolayısıyla Komün, toplumsal kurtuluşun siyasal biçimidir ama işçi sınıfının toplumsal hareketi değildir. Komün sadece, böylesi bir dirilişin örgütlü ve pratik bir aracıdır.

Lenin'in, Ekim Devrimi arifesinde eylemini Manc'ın hitabının yorumu üzerine kurmak isterken, bir işçi devleti miti yaratmak için ilk yorumdan habersiz olması gerekiyordu. Ama Engels arkadaşının ölümünden 8 sene sonra, Marxın Komün üzerine hitabına bir giriş yazarken, neden Komünü proletarya diktatörlüğü modeli olarak sunuyordu? Engels'in siyasal ye taktiksel motifleri Lenin'inkinden farklıydı. Marx için, proletarya diktatörlüğü kavramının, geçici proletarya demokrasisine geçiş sürecinde sadece geçici bir aşama anlamına geldiğini, Engels'in bilmemesi imkânsız. Bu geçici aşamada, toplumun bütünü siyasal ve ekonomik bir dönüşüm sürecine girer. Kapitalizm bu sürecin temellerini sağlar; kapitalizmin bundan doğan çözülüşü ve aşılması tesadüfi bir olay değildir, tesadüfi olay, Komün, Fransız toplumunun ekonomik yapısını değiştirmedi ve Fransa'daki devlet aygıtının varolan siyasal kurumlarını ortadan kaldırmayı başaramadı. Devrimin zaferiyle proletarya diktatörlüğü eşanlamlı olduğundan, Komün'ün bozgunu, böyle bir işçi hükümetinin (kuşatma altındaki tek bir şehirle ve zamanla sınırlı) sosyalizm ile kapitalizm arasındaki geçici bir döneme denk düşmemesinin yeterli bîr nedenidir. Komünden 10 yıl sonra, Hollandalı sosyalist Domela Nieuvvenhuis'ye gönderdiği bir mektupta, Marx tam da bu olguya değiniyor: İstisnai koşulların kışkırttığı başkaldırı olan Komün, sosyalist bir toplumun kuruluşu değildi ve olamazdı. Komüncüler biraz sağduyu gösterip Versailles'la anlaşsalardı daha iyi olurdu. İşçi Devleti efsanesini Engels yarattı ve bu efsane Rus Sovyetleri hakkındaki Leninist mitle yeniden belirdi. Lenin, Marx'ın 1870 Eylül'ünde Fransız işçilerine yönelttiği ve daha önce bahsettiğimiz uyarılarını dikkate almadı -belki de alamazdı-, "Geçmişi değil, geleceği inşa etmeye yönelmelidirler. Kendi sınıf örgütlenmelerini yaratmak için kararlı ve sakin bir biçimde, cumhuriyetçi özgürlükten yararlanmalıdırlar. Bu onlara ortak amacımız olan emeğin kurtuluşu ve Fransa'nın dirilişi için güç verecektir." Lenin geleceği kurduğuna ve Komüncülerin hülyasını gerçekleştirdiğine inanarak, geçmişe dönmeğe zorlandı. Marx'ın Komün hitabını yorumlamak yerine, 18 Mart 1871 Paris ayaklanmasından 20 yıl önce Manc'ın şu yazdıktan üzerinde düşünmeliydi: "19. yüzyılın toplumsal devrimi, şiirsel anlatımını, geçmişten değil, ancak gelecekten alabilir. 19. yüzyılın devrimi, geçmişin bütün hurafelerinden kendisini sıyırmadan, kendisi için harekete geçemez. Daha önceki devrimlerin kendi öz içeriklerini kendilerinden gizlemek için tarihsel anımsamalara gereksinimleri vardı. 19. yüzyılın devrimi ise, kendi içeriğine ulaşmak için ölüleri gömmeyi, ölülere terketmek zorundadır. Eskiden söz içeriği aşıyordu, şimdi içerik sözü aşıyor."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder