Eli Kanlı Maden Şirketi Gözünü Dersim'e Dikti.
Madencilik başlı başına su havzalarını ve toprağı yok eden bir faaliyettir. Maden aramada kullanılan siyanür gibi zehirli kimyasallar suları zehirler, yağış alan eğimler üzerinde yapılan madencilik de toprak kaymalarına, heyelanlara neden olarak dere ve nehirleri molozlarla doldurur.
AMGL (Anadolu Madenleri Geliştirme Ltd) şirketi Dersim'de 82 bin hektarlık alanda siyanürle altın ve bakır arama hazırlıklarına başladı. Ovacık ilçesinin Sin ve Kızılviran köylerinde yerin 600 metre derinliğinde sondaj çalışmaları başladı.
Çok geniş alanlarda maden arayan şirketler aşırı miktarda büyük hacimli kazılar yapıp, milyonlarca metreküp kayayı yerinden çıkarıp toz haline getiriyor.
Altın işletmelerinde bir ton altın çıkarabilmek için 0,5-3,5 milyon ton arasında kayanın çıkarılması gerekiyor.
Bütün bu faaliyetler sonucunda eğer engellenmezse Dersim topraklarında da geniş kraterler kalacak. Bunların içi kimyasal sularla dolarak hastalık üreten çukurlar haline gelecek.
Arsenik, siyanür, asit gibi zehirli kimyasallarla ağır metallerle işlenmiş kaya ve topraklara, su kaynaklarına sızacak. Çıkarılan kayanın cevhersiz bölümleri zehirli yığınlar halinde depolanacak. Boruların patlaması, siyanür havuzlarının taşması gibi büyük ölçekli kazalar meydana gelmese bile hiçbir depolama tekniği zehirin sulara ve toprağa karışmasını tamamen engelleyemiyor. Madencilik nedeniyle yer altı ve yüzey sularına karışan arsenik, kobalt gibi kanser yapıcı maddelerin ölümcül etkileri Munzur'a baraj yapıldığı taktirde kat be kat artacak.
Katil Rio Tinto
Dersim'in topraklarını alt üst etmeyi, Munzur'u zehirlemeyi planlayan küresel maden şirketi katil Rio Tinto'nun adı dünyanın dört bir köşesinde talanla, gaspla, ölümle birlikte anılıyor.
Alüminyum, bakır, kömür, uranyum, altın, endüstriyel mineraller ve demir cevheri alanlarında maden çıkarma ve mineral işleme işi yapan Rio Tinto, bugün dünyanın en büyük maden firması ve tek başına dünya maden üretiminde %12.5'lik pay ile birinci sırada.
40 ülkede 60'tan fazla faaliyeti bulunuyor ve finans piyasasında en başarılı maden şirketlerinden sayılıyor.
İki işletmenin ortaklığından oluşuyor: İngiltere'deki Rio Tinto plc. ve Avustralya'daki Rio Tinto Ltd. Üst düzey yöneticiler İngiltere'deki işletmeden atanıyor.
Son yıllarda sürekli işçi sayısını azaltıp işçi başına iş yükünü arttıran, sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlayan Rio Tinto yönetimi, üretimde tam kontrolü sağlayabilmek için toplu sözleşme yapmıyor ve sendikalaşmayı cinayete varan sertlikte yöntemlerle engellemeye çalışıyor.
Madencilik yaptığı alanlarda yerli halka uyguladığı zulüm, sendikalaşmaya karşı şiddetli karşı koyuşu ve doğa tahribatıyla Rio Tinto kanlı ismini gizlemek için çoğu zaman yerel şirketleri taşeron olarak kullanarak, yeni alt-şirket kurarak ya da küçük maden şirketlerinden toprakları satın alarak iş yapıyor. Dersim'de de Kanada ve ABD borsalarında yer alan AMDL (Anatolian Minerals Development Ltd. - Anadolu Madenleri Geliştirme Ltd.) şirketini kullanıyor.
YAMAŞ adlı şirket üzerinden Dersim'de 82.000 hektarlık ruhsat alanına sahip olan AMDL, Tunceli Merkez ile Ovacık arasında bakır ve altın yatağı aramaya Sin ve Kızılviran köylerinde sondaj çalışması yaparak başladı.
Rio Tinto'nun kısa tarihçesi
Şirket, Jardine Matheson firmasının afyon ticaretinden kazanılan parası ile 1873'te İberya'nın Andalusia - Rio Tinto (Renkli Nehir) bölgesinde maden çıkarmak için kuruldu ve adını bu bölgeden aldı. Birçok işçi karın tokluğuna çalıştırıldı ve 1877 - 1887 arasında yüzlercesi silikoz gibi akciğer hastalıklarından hayatlarını kaybettiler.
Madencilerin sendikalaşma hazırlıkları İngiliz ve Alman kapitalistlerin maddi yardımlarıyla engellendi.
Rio Tinto İspanya'da 1930'da Franko'yla işbirliği yaptı ve sendikalı işçileri öldürttü. (1936'da Huelva'daki maden anarkosendikalist CNT tarafından ele geçirildi ve atölye olarak kullanıldı)
1936-39 İberya Anarşist Devrimi sırasında Rio Tinto bölgesindeki maden havzası Faşist Franko'nun askerleri tarafından korunuyordu.
Rio Tinto'nun başkanı Sir Auckland Geddes 1937'de şirketin Genel Kurul toplantısında şöyle demişti: "Maden bölgesi General Franko tarafından zapt edilmiş durumda olduğundan işçilerle problem yaşamadık. Sorun çıkaran işçiler askeri mahkemeye çıkarıldı ve öldürüldü."
Bu politika, daha sonra şirketin Güney Afrika'daki ırkçı yönetimle, Şili diktatörü Pinochet'yle ve Endonezya diktatörü Suharto ile kurdukları ilişkiler için model teşkil etti.
1950 ve 60'larda şirket İspanya'daki madenlerinin 3'te 2'sini sattı ve kendisi için daha güvenli ve sorunsuz gördüğü Kanada, Avustralya, ABD, Papua Yeni Gine ve Güney Afrika'da maden çalışmalarına başladı.
1984'te Rio Tinto'nun başkanı hissedarlar toplantısında bütün katil maden şirketlerinin, baraj inşaatçılarının bakışını ortaya koyarak şöyle demişti: "Topraktaki hak, onu elde tutma gücünden gelir."
Bu yaklaşım doğrultusunda Rio Tinto bazen doğrudan şiddet uyguluyor ya da faşistlerle işbirliği yaparak onları kullanıyor bazen de faaliyetine karşı çıkan yerli halkın içinden gruplarla tek tek görüşüyor ve satın alınabilecek olan grupları halkın gerçek temsilcisi olarak kabul edip diğerlerini tanımıyor, böylece birliği bozuyor.
2000 yılında Rio Tinto kendi istatistiklerinde sadece 2000 yılı içinde 35 ciddi doğal tahribata, 15 denize atık boşaltma vakasına, maden çalışmalarıyla bozulan topraklarda %18'lik artışa ve üzgün olduklarını belirttikleri 5 işçi ölümüne yol açtığına da yüzsüzce yer verdi.
Avustralya
Kasım 1963'te Mapoon Aborijinleri nedensiz bir şekilde tutuklandı ve Weipa ve Mapoon Aborijinlerinin yerleşimleri Rio Tinto'nun taşeronu olan Comalko'nun boksit madenine yol yapmak için yakılıp yok edildi.
1990'larda Batı Avustralya'da Aborijinler'in birçok kutsal mekanı tahrip edildi.
Şirket, 1997-98'de maden endüstrisi tarafından Aborijinler'e karşı yürütülen kampanyaya liderlik etti.
Rio Tinto yüzlerce işçiyi sendikalarla ilişkileri oldukları için işten attı ve şu anda da hükümetin sağladığı imkanları kullanarak sürdürdüğü taciz ve rüşvet politikalarıyla sendikaların uzun zamanda gerçekleştirdiği toplu sözleşmeleri içten çözmeye çalışıyor.
Avusturalyalılar Rio Tinto'yu "İngiliz egemenliğinin amiral gemisi" olarak tanımlıyorlar.
Endonezya
Endonezya'nın en büyük kömür madeni Rio Tinto'nun ortak olduğu Kaltim Prima Coal (KPC). Tropik ormanların önemli bir bölümü bu maden için yok edildi. Yüzlerce hektar alan, sakinlerine tazminat dahi ödenmeden ellerinden alındı. 1986'da 27.000 olan Sangatta nüfusu 1997'de 6000'e kadar düştü.
Batı Kalimantan'daki Kelian altın madeninin yanından geçen nehri siyanürle zehirlemesi sonucu nehrin suyu yerel halk tarafından kullanılamayacak hale geldi.
Batı Papua'da Grasberg madeni nedeniyle Amungme ve Kamoro yerlilerinden binlercesi evlerini ve avlanma-tarım alanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Göç etmek zorunda bırakıldıkları yerde sıtmayla karşı karşıya kaldılar ve yüzlercesi öldü. Grasberg madeni her gün Ajikwa nehrine ağır metaller içeren 285.000 ton zehirli atık boşaltıyor. 2003 yılında öncesinde şirkete bu madenin tehlikeli olduğu konusunda uyarı yapılmış olmasında rağmen hiçbir önlem alınmadı ve 8 madenci hayatını kaybetti.
Rio Tinto'nun Grasberg madeni, faaliyetlerinin güvenliğinin sağlanması için yerel halkı taciz eden, işkence yapan ve öldüren Endonezya ordusuna para ve ekipman sağlıyor. 1994-95'te Grasberg madeninin civarında yaşayan insanlardan 37'si maden güvenliğinin desteğiyle askerlerce öldürüldü. Rio Tinto, bu gibi olaylardan sorumlu olan maden alanındaki 1800 Endonezya askerine ulaşım, yiyecek, giysi ve barınak sağladı. Ayrıca bölgede protestocularla çatışan 3200 askere de ulaşım desteği verdi.
Likir altın madeni 30 yıl içinde 330 milyon ton kaya ve çöpü sahile yığdı ve 889 milyon ton siyanürlü atığı okyanusa boşalttı. Bölgenin yerel geçim kaynağı olan balıkçılık neredeyse bitti.
Şu anda Endonezya'da 11,4 milyon hektar ormanlık alanda faaliyeti bulunan Rio Tinto ve diğer küresel maden şirketleri Endonezya hükümetine koruma altındaki ormanları da madenciliğe açması için baskı yapıyor. Endonezya'da ormanlar her yıl yüzde %1,2 oranında yok ediliyor.
4000 metre yüksekliğindeki bir dağ Rio Tinto'nun ortak olduğu bir maden işletmesi tarafından tamamen ortadan kaldırıldı.
Filipinler
Rio Tinto tepkiler karşısında Filipinler'de farklı bir yöntem denedi. Yerli halka maden araştırmalarını onaylayıp onaylamadıklarını sordu ve tabii ki olumsuz cevap aldı. Anket yaptırdığı antropologlara bu karşı çıkışı "kararsızlık" ve "umursamazlık" olarak lanse ettirdi. Karşı çıkışı dizginlemek için kendi maden karşıtı organizasyonlarını oluşturup yerli halkı böldü. Daha sonra bu taktiği başka bölgelerde de uyguladı.
Güney Afrika
Rio Tinto beyaz ve siyah işçilerin arasındaki ücret eşitsizliğinin yanı sıra, siyah işçilerini ailelerinden ayrı bir yerde toplu olarak kalmaya zorluyor.
Namibya
1970'lerde Rio Tinto uranyum satışına devam edebilmek için Namibya'yı işgal eden Güney Afrika ordusuyla işbirliği yaparak 70.000 askere maddi destek verdi ve kendi özel silahlı gücünü oluşturdu.
Namibya bağımsızlığını ilan etmeden önce Rio Tinto'nun madenlerinde çalışan işçiler şimdi madenlerdeki koşullar nedeniyle kanser olduklarını açıklıyorlar.
Rio Tinto'nun Namibya'da başka ülkelerden kaçak olarak getirilen köleleri çalıştırdığı uranyum madeni işçi sağlığı ve güvenliği açısından dünyadaki en kötü madenlerden biri olarak biliniyor.
Rio Tinto bütün dünyadaki faaliyetleri içinde işçilerine en az ücreti Namibya'da ödüyor. Buna rağmen 1998'de uranyum fiyatının düşmesiyle sendikalaşmaya şiddetle karşı çıkan Rio Tinto işçilerin ücretlerinde kesinti yaptı, yıllık izinleri azalttı, Noel ikramiyesini kaldırdı. Piyasadaki olumsuzluğu işçilerin sırtına yükleyerek kârını korumaya çalıştı.
ABD
Rio Tinto birçok faaliyetinin bulunduğu ABD'de madenlerinin büyük bölümünde saldırgan taktiklerle sendikalaşmayı engellemiş durumda.
Zimbabve
Rio Tinto, sendikayı saf dışı bırakmak için işçi komitesi tarafından sponsorluğu yapılan bir şirket kurdu.
İngiltere
Rio Tinto'nun 1991'de işçilerin ve çevre halkın sağlığını tehdit ettiği için kapatmak zorunda kaldığı teneke fabrikasının eski işçilerinde ve fabrika çevresinde kanser gibi önemli sağlık sorunları ortaya çıkıyor.
Avusturya
1998 yılında Lassing madeni çöktü, bir madenci göçük altında kaldı. Madendeki Rio Tinto yetkilileri tehlikeli olduğu bilinmesine rağmen 10 madenciyi içeri yolladılar. Maden tekrar çöktü ve göçük altında kalan madenciyi kurtarmak için yollandığı söylenen madenciler ilk göçükten uzak bir yerde öldüler. Rio Tinto'nun, 10 işçiyi üretimin göçüğe rağmen devam edebilmesi için sağlamlaştırma yapmaları amacıyla ölüme gönderdiği ortaya çıktı.
Brezilya
Yerel halktan altın madeni havzasına girmeye çalışanlar güvenlik tarafından vurulup öldürüldü. Eski bir güvenlik görevlisi televizyondaki bir haber programında Rio Tinto altın madenindeki güvenlik şefinin elemanlarını yerel bireysel madencileri vazgeçirmek için şiddet kullanmaya, işkence yapmaya zorladığını itiraf etmişti.
Bougainville
Rio Tinto 1969'da bölgeye girdi ve en baştan itibaren yerel halkın tepkisiyle karşılaştı.
Madenin yapımı için köylülerin toprakları gasp edildi ve 220 hektar yağmur ormanı zehirlenerek, yakılarak ve buldozerlerle tahrip edildi. Bölgenin temel geçim faaliyetleri olan balıkçılık ve bahçecilik yok edildi.
İşgalci Papua Yeni Gine ile ilişkileri sayesinde 5 yıl vergi muafiyeti alan Rio Tinto'nun taşeronu Bougainville Bakır İşletmesi, Bougainville'in nehirlerine 1 milyar ton atık boşalttı, sular parlak mavi bir renkte akmaya başladı ve zehir, sulardaki bütün canlı yaşamını yok etti. Doğanın ortasında 480 kilometrekarelik bir leke oluştu. Bunlara neden olan Bougainville Bakır İşletmesi 1973 yılının en karlı girişimi oldu.
Protestolar 20 yıl boyunca sonuç vermeyince 1988 yılında yerli halktan bir grup, şirketin patlayıcılarını kullanarak şirketin binalarını, teçhizatını kullanılmayacak hale getirdi. Eski ya da su boruları ve kalaslardan yapılan silahlarla verilen mücadele sonucunda maden kapatıldı. İşgalci Papua Yeni Gine'nin ihracat gelirlerinin %45'ini sağlayan bu maden kapandığında Papua Yeni Gine Bougainville'den çekilmek zorunda kaldı ve 10.000 Bougainvilleli'nin (nüfusun %7'si ediyor) öldüğü savaş sona erdi.
Bu yazı Özgür Hayat'ın 58. sayısında yayınlanmıştır.
http://www.ozgurhayat.org/
Kaynak: http://www.munzurhayattir.org/index.php?a=16
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder