MHP’siz Türkiye - Kutay Meriç

Kaset darbesinin son hedefi MHP oldu. Bu saldırının amacının MHP’yi, sadece 12 Haziran seçimlerinde baraj altı bırakmak değil siyaset sahnesinden de silmek olduğu genel kanaat haline geliyor.[1] MHP’nin bütün bir yönetim mekanizmasını işlemez hale getiren bu operasyonun kısa, orta ve uzun vadeli hedefleri var.

Yayımlanan kaset içeriklerine bakıldığında verilmek istenen imaj şudur: MHP dinsizdir, ahlaksız ve maneviyatı düşük kişiler tarafından yönetilmektedir. Aslında gerçek ülkücüler böyle değildir. Gerçek ülkücüler MHP yönetimine gelmelidir.

12 Eylül referandum sürecinden itibaren, referandumda MHP seçmeninin Evet oyu verdiği çok tartışıldı. Yüzde 42’lik hayır oyunda MHP’nin katkısının az olduğu, seçmenini tutamadığı yolundaki haklı değerlendirmeler, yerini yandaş medyanın kamuoyuna pompaladığı “MHP baraja yakın bir yerde duruyor” yaygarasıyla devam etti. Bu söylemin yerini “MHP artık barajın altında, oyunuz ziyan olmasın”a bırakacağı bekleniyordu. Kaset darbesi ile bunun psikolojik zemini oluşturulmak isteniyor.


Türk İslam sentezcisi, “laikçi” MHP
Cumhuriyet kurulduğundan bugüne her tür milliyetçiliğin rejimin ana düsturu olduğu bir Türkiye’de, MHP de zaman içinde evrildiği kendi Türk-İslam milliyetçiliği çerçevesinde rejimin ana unsurlarından birisi oldu. Esas olarak Türk milliyetçisi, ancak Müslüman bir toplum ana fikirdi. Eski rejimin vurucu gücü, Türk-İslam sentezci MHP’nin, eski rejimin dağıtılmaya çalışıldığı durumda buna direnç gösteren safta yer alması kadar doğal bir şey olamazdı. Her yeni rejime geçiş süreçlerinde ise bu tür ara formüllerin değil net tutum alışların makbul olduğu, aksine davranışların eskiye özlem olarak kabul edileceği bilinir. MHP eskiyi savunan yeniye direnenlerin safında oldu. Yeni liberal jargonla söylersek, “değişimi” yakalayamadı.

Nitekim laiklik söylemi CHP’ye yaklaşan, ama Müslümanlığı da elden bırakmayan, başörtüsü meselesinde AKP’ye açık destek veren, 12 Eylül referandumunda “Hayır” diyen tuhaf bir MHP oraya çıkmış oldu.

Referandumda Tayyip Erdoğan, nasıl bir MHP istediğinin sinyalini 12 Eylül Faşist Cuntasının idam ettiği MHP’li Mustafa Pehlivanoğlu’nun son mektubunu okurken vermişti. Pehlivanoğlu’nun mektubundaki milliyetçiliğe ait bütün vurguları çıkarıp, sadece İslam alemine ve Müslüman kimliğine yaptığı vurguları okuyan Erdoğan, MHP seçmeninden oy istemişti. Yeni rejim işte böyle bir MHP istiyordu… Türk-İslam sentezi değil, İslam-Türk sentezi. Turancılık değil, yeni Osmanlıcılık.

Aslında buna uygun bir parti Türkiye’de var. Büyük Birlik Partisi (BBP) bu fikre, yeni rejime en uygun milliyetçi parti. Daha 12 Eylül zindanlarında devletten kazık yediklerini söyleyip, İslama dönen yeni tür milliyetçiliğin temelleri o zamanlar atılmıştı. AKP iktidarı döneminde, birçok siyasi cinayetin içinde BBP üye ve sempatizanları yer almıştı. Ancak milliyetçi tabanın esas partisi bir türlü olamadı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü de AKP projesine büyük bir darbe indirdi. Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazasının arkasında hemen Ergenekon’u bulmaları da bu nedenle olmuştu.

AKP’nin Kürt savaşı ve MHP
AKP hükümeti, Kürtlere karşı savaş kararını almış durumda. Yine dağlardan ölüm haberleri gelmeye başladı. AKP’nin kaset darbesinin çok da aktüel bir nedeni var; MHP’yi kendi derdine düşürüp, seçim sürecinde asker cenazeleri vasıtasıyla yükselecek milliyetçi atmosferin MHP tarafından kullanılmasını engellemek.

AKP’nin, 12 Haziran sonrasında yeni türden bir Kürt savaşına hazırlandığı bir süreçte, MHP’nin güçleneceği bir politik atmosferin oluşacağı açık. AKP, oluşacak milliyetçi atmosferin MHP’ye güç verebileceğini ve parlamentodaki bir MHP’nin sokaktan alacağı destek ile başına bela olabileceğini biliyor. AKP’nin yeni türden Kürt savaşının asli öğeleri arasında ülkenin batısındaki sokakların (kontrolsüz) karıştırılması bulunmuyor. Batıdaki kentlerde ihtiyaç hasıl olduğunda, gereken kitle mobilizasyonu için “sıradan faşizmin” geldiği boyut AKP’ye ziyadesiyle yeter. Yeni rejimin yeni polis teşkilatının eski bağları da bunun için yeterlidir. AKP’nin MHP’nin eylemine de söylemine de sahip çıktığı koşullarda yeni rejimin böyle bir MHP’ye ihtiyacı yok.

Eski rejimde, Kürt savaşı boyunca MHP’nin üye ve taraftarları, toplumun motive edilmesi ve özel harekât timlerinde ya da güneydoğuda askerlik yapan gençler içerisinde aktif-gönüllü katılım sağlanmasında önemli görevler üstlenmişti. PKK’ye karşı savaşan güçlerin politik-psikolojik motivizasyonu, MHP’nin milliyetçi ideolojik çerçevesi ile sağlanıyordu. Askere giden milliyetçi gençler güneydoğuda görev yapmak için dilekçe veriyorlardı. Askerliğini PKK’ye karşı savaşarak yapmış olmak alt kültürde saygıdeğer bir durum haline geldi.

AKP’nin oluşturmaya çalıştığı yeni rejim için, devletin çelik çekirdeğini ele geçirme faaliyeti esas olarak polis ve yargı teşkilatında yoğunlaştı ve başarıya ulaştı. MHP’nin özellikle etkin olduğu polis teşkilatındaki kadroları ya elimine edildi ya da cemaat tarafından devşirildi. TSK içindeki kadroları da aynı akıbete maruz kaldı. Öcalan’ı, CIA’dan teslim alıp Türkiye’ye getirmekle ünlenen emekli Korg.Engin Alan gibileri Silivri cezaevini boylarken diğerleri susturuldu.

Bir motivizasyon ve sokak gücünün yeni rejim açısından da gerekliliği açık. Ancak bu eski türden Türk İslam sentezcisi MHP olamaz. MHP, ya imana gelip İslami referansları güçlü AKP ile uyumlu bir parti olacak ya da yeri BBP türü partiler eliyle doldurulacak. Yani MHP yeni rejimin gereklerini anlayamadı..![2]

Tayyip Erdoğan, Gebze stadında yaptığı konuşmada, kaset işlerini Ergenekona bağladıktan sonra,[3] MHP’ye çağrıda bulunuyor: “Başta MHP Genel Başkanı olmak üzere, partilerin üst yönetimlerine, çeteler nezdinde son kullanma tarihleri geçmeden, bizim çetelerle mücadelemize destek vermelerini bekliyorum.”

Liberaller, Kürt sorunu ve MHP
İlk kasetler çıktığında, liberal cenah “MHP’siz parlamentoda Kürt sorunu çözülemez” türünden yorumlarda bulundu. Bunlara göre AKP Kürt sorununu çözmeye hazırlanıyor, MHP’siz bir parlamentoda Kürt sorunu çözülemez, sokağa çıkarlar Türkiye zora girer… Ana tezleri bu. Tabii bu teze göre MHP’ye kaset saldırısını da Ergenekon yapmış oluyor. Zaten AKP’nin iddiası da bu. Abdullah Öcalan’ın bile 12 Haziran sonrasında “devrimci halk savaşı” çağrıları yaptığı günlerde, MHP’siz çözüm olmaz türünden değerlendirmelerin bilimselliği ve bu yorumları yapanların bilimsel güvenilirlikleri açık olsa gerek. MHP’nin söylemine sahip çıkarak, MHP’yi barajın altına göndermeye çalışan bir AKP’den hala hangi açılım beklenmektedir.

Liberallerin ve MHP’nin ortak yanılgısı, hala bir “Kürt açılımı” olacağı beklentisi. Liberaller, AKP’ye, Kürt açılımı için “MHP’ye ihtiyaç var” diye bu nedenle sesleniyorlar. MHP ise AKP’ye karşı siyasi varlığını üzerine kurduğu yegâne bölünme paranoyası politikasında ısrar ediyor. İki taraf da yanılıyor. AKP’nin Kürt açılımının ne olduğu (açılım olmadığı) geçtiğimiz süreçte açığa çıktı. AKP’nin yeni rejiminde liberallere de (böyle bir) MHP’ye de yer yok.

Devlet Bahçeli’nin gerçeği yeni idrak ettiği “Anlaşılıyor ki devlet yok. İyi ki millet var. Ona gidiyorum” sözleriyle ortaya çıkıyor. MHP’nin, AKP’nin isteği dışında 12 Eylül öncesi gibi sokağa çıkma şansı yok. AKP ve onun yeni devleti, MHP’yi çok kolayca kriminalize edip ülkeyi çatışma ortamına sürüklemekle suçlayıp, kendi baskıcı rejiminin meşruluğunu sağlamak gibi bir araca bile dönüştürebilir.

Anayasa, devlet başkanlığı ve kaset darbesi
AKP’nin, MHP’nin baraj altına indirilmesi çabasında mecliste anayasayı değiştirecek 367 çoğunluğunu sağlamak gibi oldukça güncel bir nedeni daha var. Ama bu liberallerin ve MHP’nin düşündüğü gibi Kürt sorununu demokratik bir çözüme kavuşturmak için yapılacak değişikliklerle ilgili değil. Tersine devletin ve toplumun dini esaslara göre şekillendirildiği, baskıcı neoliberal yeni rejimin kurumsallaştırılması doğrultusunda yapacağı Anayasa değişiklikleri için buna ihtiyacı var.

İstedikleri rejimi oluşturma sürecinde henüz geri dönülemez bir eşik aşılmadı. O eşiğin aşılması için güçlü yasal ve anayasal değişikliklere ihtiyaç var.

MHP’ye kaset darbesinin bir başka boyutu daha var. AKP, anayasa yapabilmek için meclis yeterli çoğunluğunu sağlayıp başkanlık sistemine geçmeyi planlıyor. MHP baraj altında bırakılıp milletvekillerine el konulurken, başkanlık seçiminde de gereken MHP seçmenine el konulmasının planları yapılıyor. Önümüzdeki sene yapılacak başkanlık-cumhurbaşkanlığı seçimleri garanti altına alınmaya çalışılıyor. Darbe karşıtı AKP’nin, Tayyip Erdoğan’ın dillendirdiği iki partili sistem, MHP’ye kaset darbesi ile başarılmaya çalışılıyor.

Sonuç
Buraya kadar yazılanlar AKP’nin hedefledikleri. Diğer yandan, MHP barajın altında kalmayabilir. Ancak AKP’nin MHP’yi dönüştürme faaliyetinin her tür yöntemlerle sürdürüleceği açık.[4] AKP’nin, ya dönüştürülmüş MHP’nin desteğine ya da tümden ortadan kaldırılmasına olan ihtiyacı yakıcı olarak devam edecek. Üstelik bu dönüştürme operasyonu yeni Kürt savaşının kan ve barutu içerisinde yapılmaya devam edilecek. Böyle bir sürecin AKP açısından ne kadar zorlu bir süreç olduğu ise aşikar.

12 Haziran seçim sonuçları 2007’de olduğu gibi dört partili bir meclise izin verdiği takdirde, AKP’nin milletvekili sayısının eskisinden az olacağı beklenen bir gelişme.[5] AKP’nin böyle bir aritmetikle oluşmuş bir parlamentoda istediği Anayasa değişikliklerini yapmakta ve ülkeyi yönetmekte zorlanacağı açık. Böyle bir seçim sonucunun, kamuoyunda AKP’nin sonunun başlangıcı olarak algılanması kuvvetle muhtemel. Bu şartlarda önümüzdeki sene yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri de AKP açısından zora girer.

12 Haziran gecesi bu senaryoları ve bunların varyasyonlarını yeniden tartışıyor olacağız. Ancak şurası oldukça açık ki, oldukça baskıcı ve kaotik bir döneminin başındayız.


Dipnotlar:
[1] MHP'yi tasfiye projesi - Ruşen Çakır (Vatan)
[2] Sıra yeni MHP'de AVNİ ÖZGÜREL
[3] İlk MHP kasetinde yer alan MHP eski il başkanı İhsan Barutçu’nun, 23 Şubat 1979 tarihinde dönemin İslamcı gençlik liderlerinden ve Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı olan Metin Yüksel’i bir Cuma namazı sonrası Fatih cami avlusunda öldürenlerden olduğu Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçı tarafından yazıldı. Barutçu bu cinayetten yargılanmış ve hapis yatmıştı. Ne büyük bir tesadüf ki ilk kasette Barutçu vardı.
http://www.aksam.com.tr/metin-yuksel-cinayeti-ve-ihsan-barutcu-2154y.html
[4] Aynalar yalan söylemez-Fehmi Koru 23.05.2011 http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1137627&keyfield=
[5] 2007 genel seçimlerinde sonuç şöyleydi, CHP-112, MHP-70, BAĞIMSIZ-26, AKP-341. YSK’nın büyük kentleri gözeten yeni milletvekili dağılımı, BDP’nin ve CHP’nin oy-milletvekili artışı ile birlikte değerlendirildiğinde AKP’nin mevcut parlamento aritmetiğini koruyamayacağı ortadadır. Tabloyu değiştirecek tek faktör MHP’nin baraj altı kalmasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder