Mülkiyet İlişkilerinin Parçası
Olarak Kültür
Kültür günlük kullanımda incelik, naziklik, sanatsal olanı, üst sınıfa ait
olanı, şehirli olanı anlatmak için kullanılmaktadır. Kültürsüz ise, kaba,
eğitimsiz, aşağı sınıftan olanı anlatmak için kullanılmaktadır. Kültürün bu
tanımını son dönemde ortaya çıkan 'beyaz Türk' , 'siyah Türk' ayrımında da
rastlanmaktadır. Burada sınıfsal olarak berzer konumda olan insanları 'modern'
olarak tanımlanan değerlere yakınlığı ve yabancılğı oranında 'beyaz' ve 'siyah'
sıfatı ile değerlendirilmektedir.
18.yüzyıldan itibaren uygarlıkla, medeniyetle, modernlikle eşleştirilen kültür,
bugün günlük konuşma dilinde ifade edilirken de bu eksende kullanılmaktadır.
Aslında, kültürü kesinlikle toplumsal yaşamın sanat ve edebiyat gibi belli bir
alanına ve anına sıkıştırmamak gerekir. Kültür insanın toplumsal yaşamın her
alanında kendisinin ve kendisinin olanın (veya olduğunu sandığını) ifadesidir;
çünkü kültür, insanın kendi yaşamını, geçmişten gelen tecrübelerr ve
birikimlerle ve kendi yarattıklarıyla nasıl ürettiğini anlatır. İnsan kendini
nasıl üretiyorsa, insan odur ve bu üretme yolu onun kültürüdür.
R.Williams'ın terimleriyle kültür, 'yalnızca sanat ve öğrenimde değil ama aynı
zamanda kurumlarda ve sıradan günlük davranışta belli anlam ve değerler ifade
eden belirli bir yaşam tarzına işaret ediyor. Bu tanıma göre, kültür analizi,
belirli bir yaşam tarzı, yani belirli bir kültürdeki açık ya da örtük anlam ve
değerin ortaya çıkarılması oluyor.
Kültür, ortak tarihsel bilinç olarak sunulmaktadır. Kapitalizmin, kendisinden
önce varolan cemaat yapılarını ve bu cemaatleri bir arada tutan geleneksel
değerleri yok etmesinin ardından insanları bir arada tutacak 'hayali kimlikler'
yaratmıştır. Hayali alan, yaratılan ulus ve kültür gibi kendi içsel tanımı ve
onu belirginleştiren hayali 'öteki' tanımıyla kurulmuştur. Burada kültür
tarihle özdeş bir şekilde tanımlanmaktadır.
“Kültürle tarih arasında kurulan doğrudan ilişki, tarihli olmayı başlı başına
bir değer haline getirmiştir. Tarihli olmak, aynı zamanda kültür yaratıcısı
olmak, dünyanın beşeri, tinsel yapısının kurucu öğelerinden biri olmak
demektir. Burada artık o ulusu diğer ulusal varlıklardan ayrı kılan, bu arada
ona ruhunu veren, yani onu ayrı bir ulus yapın diğerlerine benzemeyen bir
manevi dünyanın tarihi ve bu tarihin yapıcısı rolünde olan kültür öne
çıkmaktadır.
Kültür mülkiyet ilişkilerinin bir parçasıdır, mülkiyet ilişkilerine bağlı
olarak, bazı insanlar kütürel üretimde, materyalliğin sahipleridir, diğerleri
ise sadece üretilenlerin ücretli üreticisi, bazılarının satın alıcısı,
kullanıcısı, tüketicisi ve taşıyıcısıdır. Kültürle belli biçimdeki materyal
yaşam ve bu yaşamın ideolojisi ile bilinci üretilir.
Egemen sınıfın kendi değerlerini ortak kılmak amacı, kültürün ortak tarihsel
bilinç olarak tanımlanma çabasıyla ortaya konulmaktadır. Kültür, sistemin
egemenlik ve mücadele alanı içerisinde yer almaktadır. Kültürün tarihsel bilinç
olarak tanımlama çabası, kültürü mücadele alanını dışarısında tutarak ortak
kılma çabasıdır. Kültür bir dönem insanların yapıp ettikleri, yapıp etme
yöntemleri, yaşam biçimleri olarak tanımlanabilirdi. Topluluklar, gruplar maddi
yaşam koşullarının yansıması ile kendilerine has araç-gereçler, yaşam biçimleri
ortaya çıkararak kendi kültürlerini oluşturmaktaydı. Bu kültür, aynı yer ve
zamanda yaşayan insanları kendi için, kendi kendine yapıp ettikleriydi. Tıpkı,
bugün adı bayblade olan çelik çomağı yaptığı gibi. Kapitalizm kültürün bu
halinin ortadan kalkmasına, pazara eklemlenerek yok olmasına neden olmuştur.
Kapitalist pazarın kültürel üretimi ele geçirmesiyle birlikte yerel kültürel
üretim ve pratikler dışarıdan gelen planlı, kültürel tahribatlarla dönüşüme
uğramıştır.
Kitle Kültürü
Kapitalist üretimin gelişmesi ve işbölümünün artması, nüfusun kentlerde
toplanması, karar alma süreçlerinin merkezileşmesi, iletişim teknolojilerindeki
gelişmeler ve kitlesel işçi hareketleriyle kitle toplumu ortaya çıkmıştır .
Alexis de Tocgueville'in Democracy in America adlı kitabı genelde kitle
toplumunun ilk sosyolojik eleştirisi olarak kabul edilir. De Tocgueville'in
modern toplum eleştirisi tereddütsüz bir şekilde aristokratiktir. Örneğin,
yüksek kültürün yazarların 'hoşa gitmek yerine hayrete düşürmeye, beğeni
duygusuna seslenmekten çok, ihtirasları tahrik etmeye çabaladıkları' bir
edebiyatı doğuran sanayi toplumunun tekdüze ve sıradan yaşam tarzı tarafından
tehdit edilmekte olduğunu ileri sürmektedir.
De Tocgueville'in 'yüksek kültür' üzerinden yaptığı eleştiri kitle kültürüne
ait bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Ancak kitle kültürü birçok farklı şekilde
değerlendirilmiştir. Liberal görüş kitle kültürünü demokratikleşme olarak
değerlendirmektedir. Bu görüşe göre, kapitalizm bir yandan eğitim seviyesini
arttırmış, diğer yandan da daha önce yalnızca yüksek kültüre ait olan ürünleri
ucuza piyasaya sunarak daha fazla kesimin bu ürenlere ulaşmasını sağlamıştır,
bunun sonucu olarak toplumda demokratikleşme gerçekleşmiştir. Marksist ve
eleştirel yaklaşım ise kitle kültürünü, metalaşma, şeyleşme ve ideolojik
egemenlik kavramları çerçevesinde açıklamaktadır.
Marksist açıdan kitle kültürü eleştirisi, Frankfurt Okulu tarafından 'kültür
endüstrisi' kavramsallaştırması çerçevesinde yapılmıştır. Franfurt Okulu
düşünürlere, sanayi sonrasında, 'pasif, ilgisiz insanları atomize bir şekilde
çoğaldığı, geleneksel değerlerin çözüldüğü, insanların kitlesel bir şekilde
üretilen tüketiciler haline geldiği' bir toplum tanımlamıştır. Toplum kitle
iletişim araçları vasıtasıyla herhangi bir tepki vermeden bilgi ve becerilerini
egemen sisteme sunmaktadır.
Frankfurt Okulu'nun kitle toplumu kavramında iki tema hakimdir;(a) yoğun
ekonomik ve teknolojik gelişme karşısında geleneksel toplumsallaşma
kurumlarının zayıflaması ve (b) insanın emek ve etkinliği sonucu ortaya çıkan
nesnelerin insan kontrolünün dışında gözüken bağımsız, özerk güçlere dönüştüğü
kültürün artan somutlaştırılması. Kültür bu toplumsal yapı içerisinde
kapitalizmin ürettiği diğer ürünler gibi endüstri tarafından üretilen, şeylemiş
gerçek olmayan kültürdür.
Kitle kültürü, kapitalizmin ideolojisi ile şekillendirilerek üretilen kültürel
ürünlerdir. Kültür, endüstri içerisine dahil edilerek şeyleştirilmekte,
metalaştırılmakta ve ideolojik bir öğe olarak tüketime sunulmaktadır. Kitle
kültürünün somut şekillerinden birisi popüler kültürdür. Kitle kültürü tekelci
kapitalizmin hem mal hem de imajlar satışını yapan, uluslararası pazarın
değişimlerine ve ihtiyaçlarına göre biçimlenip değişen önceden yapılmış,
önceden kesilip biçilmiş, paketlenip sunulmuş kültürdür. Popüler kültür pazar
tarafından pazarda tüketim için sipariş edilen, ısmarlama kitle kültüründe en
popüler ürünleri ve tüketimleri anlatır.
Popüler Kültür
İngilizce'de tanımı ve dilbilimsel kaynağı geç ortaçağdaki 'halka ait'
anlamından evrilen 'popüler' kavramı, sivil toplumun (ortaya çıkmasıyla)
yakından ilişkili olarak bugün hakim kullanımı olan 'insanların çoğu tarafından
sevilen ve tercih edilen' anlamına doğru bir evrim geçirmiştir.
“Popüler kavramının günümüzde popüler olan tanımı, popüler gaspa dayanan yanlış
betimlemelerden biridir. Bu betimlemeyle, tanım 'halkın, halka ait anlamından',
'birçok kişi tarafından sevilen veya tercih edilen' anlamına dönüşmüştür. Bu
dönüşüm tesadüfi ve kendiliğinden olmamıştır. Burjuva demokrasilerinin
yükselmesi ve bu demokrasilerin popüler seçim özgürlüğüne dayanan meşruluk
iddiası ve bunun siyasal alandaki ifadesi olan seçim süreçleriyle yan yana
olmuştur”.
Popüler kültürü, halka ait olandan, birçok kişi tarafından beğenilen şeklinde
tanımlayan süreç, popüleri tanımlayan merkezdeki kaymayı ortaya koymaktadır.
Popüler kültür, halka ait olan kültür iken, öğelerini ( halk oyunu, halk ozanı,
ağıt, öyküsü vb.) tanımlayan halktı, ancak bugün bunu yapan kapitalizmdir.
'Piyasa' bugün yereli öne çıkarma, demokratikleşem adı altında bütün alanları
kendi mekanizmasına dahil ederek tanımlamaktadır. Örneğin, Karadeniz kültürünün
kendine has bazı özellikleri, 'dilindeki farklılıklar, horon, kemençe,
peştemal' alınarak endüstri tarafından farklı biçimde yeniden üretilmekte, bu
yolla metalaştırılmaktadır. Bunun en tipik örneği son dönemde Karadeniz müziğindeki
patlama ve özelinde de Davut Güloğlu'dur. Güloğlu, Karadenizin Rick Martin'i
olarak sunulmuş bu benzetme ile, Karadeniz yerel kültürü, evrensel kültür
tanımlası içeresine yerleştirilen Rick Martin ile bütünleştirilmekte, pop alt
yapısı ile oluşturulmuş parçalara, kemençe eklenerek ve sözlerde Karadenizdeki
dil farklılaşması öne çıkarılarak sunulmaktadır. Sonuç olarak da Karadenize
ait, oradan maddi yaşam biçiminin yansıması olarak oluşan kültür, halkın
ürettiği değerler kapitalizm tarafından yeniden tanımlanmakta ve endüstri
aracılığı ile metaya dönüştürülmektedir.
Popüler kültür, halka ait olanın kapitalizm tarafından gasp edilmesi, anlamının
dışında farlı şekillerde tanımlanmaktadır. Stuart Hall, popüler kültürü
'hegemonya' kavramı çerçevesinde tanımlamaktadır, 'popüler kültür, iktidarda
olanların kültürüne karşı ya da onun adına mücadelenin alanlarından biridir. O
mücadele içinde aynı zamanda, kaybedilecek ya da kazanılacak olan şeydir. Boyun
eğme ve direnme alanıdır. Kısmen hegemonyanın yükseldiği ve güvenliğe alındığı
yerdir. Stuart Hall'un bu tanımı çerçevesinde Orhan Gencebay örneği üzerinden
arabesk müziği inceleyen Meral Özbek, popüler kültürü mücadele alanı olara
değerlendirmektedir. Arabesk müziğin de bu mücadele alanı içerisinde olduğu ve
yalnızca egemenlik değil içerisinde özgürleşme potansiyelini de barındırdığını
belirtmektedir. Özbek, popüler kültürü şöyle tanımlıyor:
“Analitik olarak popüler, yani halka ait olan kültür bu yaşanan alanda
kuruluyor, pratikleri ve diliyle. Ne hakim kapitalisit kültürle özdeş ne de
tamamıyla ondan kurtulmuş. Sürekli gerilim içinde duran, teslim olma ve karşı
koymaya, eski yeni farklı tarzlara ait çelişkili öğeleriyle karmaşık olan ve
kültürel iktidar ilişkileri ve mücadelesi çerçevesinde sürekli değişen bir
kültürel alan”.
Popüler kültür John Fiske tarafından da iktidar ve direnme alanı olarak
tanımlanmaktadır. İktidar ve direnişi kot pantolan örneği üzerinden açıklayan
Fiske'ye görö, kot pantolonunu egemen sistemin ürettiği biçimin dışında yani
yırtık giyinmek 'ait kılmak'tır. 'Ait kılma' edilgen şekilde tanımlanmış nesne
konumundan, ürünü kullanacak kültürel bir kaynak olarak gören kullanııya
yaklaşmaktır, bu anlamıyla da direnişi içermektedir. Popüler kültür daima
iktidar ilişkilerinin bir parçasıdır, iktidar ile ona direnme, ondan kaçmanın
çeşitli biçimler arasındaki, askeri strataejisi ile gerilla taktikler
arasındaki değişme mücadelesinin izlerini taşır.Ünsal Oskay'a göre de popüler
kültür, bir yandan bizi sisteme bağlarken diğer yandan da sisteme karşı
başkaldırımızı dile getirmek ister gibidir. Ancak bu karşı çıkış, gerçekçi bir
karşı çıkış değildir ve genellikle popüler kültürün tüketim anıyla sınırlıdır.
Ancak popüler kültür aracılığıyla yaşanan farklılık, başkaldırış ve karşıtlık
içinde bulunan sistemi kesinlikle tehdit etmeyecek bir tarzda ayarlanmıştır.
Popüler kültür, kapitalizm tarafından üretilen ona ait olan olarak, iktidar ve
direnme alanı olarak ya da direniş kültürü biçiminde farklı şekillerde
tanımlanmaktadır. Bize göre, popüler kültür, kapitalizm tarafından üretilen ve
halka empoze edilen şeklinde tanımlanmaktadır. Halka ait olandan, halkın tercih
ettiği şeklindeki 'popüler' kavramındaki kayma bugün popüler kültür
tanımlamasını ortaya koymaktadır. Popüler kültür, bir dönemde halkın yapıp ettikleri,
kendisine ait olandı ancak kapitalizm tarafından halka ait olanın gasbı ile,
halkın sevdiği anlamına dönüştürülmüştür. Halk kelimesi gerçekte yalnızca
meşrulaştırma aracı olarak kullanılmaktadır. Burjuva demokrasilerindeki
katılımcılık, demokrası vurgu da halk üzerinden meşrulaştırılmakta, oysa halkın
rolü sunulanları tercih üzerinden kurulmaktadır. Kapitalizm tarafından gasp
edilen alanın dışında direnişi, alternatifi üreten halk kültürü de
bulunmaktadır. Halk kültürü ile popüler kültür bu durumda karşı karşıya
gelmektedir. Popüler kültür ile halk kültürü arasıda, alternatif kalabilmek ili
direnmek arasında bir mücadele gerçekleşmektedir. Kapitalizm, alternatif olanı
anlamlandırmakta ve yeniden biçimlendirmektedir. Kapitalizm bu anlamlandırmayı farklı
şekillerde yapmaktadır. Örneğin, halk kültürü, yerel satış ötesinde kullanılma
olasılığı vermiyorsa, kendi haline bırakılır. Bu durumda, uluslararısılaşan
ticari yerellik ve kültürel egemenlik altında, bu yerel kültür kendi önünde,
kapitalist üretim ilişkilerinin getirdiği şeçeneklerel karşılaşır: Ya ayak
uydurumak için ticarileşmek ya da mücadeleci karakterinin keskinleştirmek . Bu
durumda halk kültürü kendi içine kapanma gettolaşma tehlikesi ile karşılaşmakta
ya da devrimci bir kültüre yöneldiğinde ise egemen sistemin baskı ve zoru ile
karşı karşıya gelmektedir. Sonuç olarak kapitalist pazarın egemen yapısı içinde
alternatif kültür (örneğin ticarileşmemiş alternatif müzik) üretimi çoğunlukla
kısa dönemli olarak yaşayabilmekte ya da tutulduğu için kapitalist pazar
tarafından ele geçirilmektedir (ticari kültürün üretim biçimine dönüşmektedir).
Sendika.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder