Ben ne kadar çok seviniyorum. Beni tanıdığınız, bildiğiniz için. Ben yine diyorum; Ben Sivas'ta doğmadım, Sivas bende doğdu. Benimle doğdu. Ben olmazsam Sivas diye bir şey olmaz. Ben öyle yaşıyorum hayatı, hislerimle yaşıyorum, beynimle yaşarsam, beynimde olmayan şeyler; his yok, renk yok, lezzet yok.
Birileri yalan söylüyor, bunu anlatmak lazım'Endüstriyal merkez doğuyu kontolü altına almak istiyordu. Kim kalmış orda; Ermeniler. Ee nasıl çıkaracağız Ermenileri buradan. Kürtler var en yakın. Kürtlerin de istediği bir şey var. Ve Kürtlere diyorlar ki: 'Biz size bunları veririz, bunları yaparsanız.' Kürtler de bunu yapıyorlar. Ve bunlar, Kürtlere verdikleri sözü tutmuyorlar.
Şimdi yavaş yavaş Kürtler de bilinçlenmeye başladı. Bilinçlenmeye başladı çünkü, kendi kafalarına da çekiç yediler. Şimdi, Ermenilerin şahidi Kürtler. Çünkü anlatıyorlar, biz böyle yaptık, burada böyle oldu, şöyle oldu diye. Şurada Osmanlı bu kadar sene, bin sene dayandı. Sonra Türkiye diye bir isim oldu. Ondan evvel başka bir isim vardı, bin sene sonra da başka bir isim olacak. Bunu bile bile sonra değişecek bir şeyin üstüne canlar, kanlar dökülüyor. Bu sadece burada değil, bütün dünyada öyle. Onun için bizler, önemliyiz. Niye önemliyiz; büyük gücün korktuğu şey nedir biliyor musun, insanların bir araya gelmesi, birleşmesi. Onun için, Kürtleri kırıyorlar, Ermeni'yi kırıyorlar, onu da kırıyorlar, ötekini de kırıyorlar. Ama, sen de görürsün ki ben de görürüm; Kürtler de kendi yerlerini alacaklar. Türkler de anlayacaklar, dökülecek kanlara, canlara değmezmiş. Çünkü insanlık, huzur normal yerine varmadığı zaman, ne toprak, ne altın, ne para sana hiçbir huzur getirmez.
Bakıyorum televizyonlarda 'kaynanam evde bilmem ne yapıyor' diye tartışıyorlar. Böyle televizyon programları yapacaklarına, getirsinler bir tane Kürt, Ermeni temsilcisi, Türk temsilcisi canlı canlı, nedir abi, niye bizim problemimiz var. Çünkü birileri yalan söylüyor, yahut hepsi yalan söylüyor. Sorun, halkın önünde canlı bir şekilde konuşulsun. Kapalı kapılar arkasında değil. Demez misin sen bir insana 'Ya bir dakika kardeşim, nedir kardeşim seni dağa getiren? Ne oldu da sen dağa çıkmak istedin?' diye insan bir soru sormaz mı? Şunu işte televizyonun önünde sorup da, bu insan niye gittiğini anlatsa, o zaman anlayacağız kimin kelek olduğunu. Sen adamı adam yerine koymamışsın, adam da kendine göre bir sistem koymuş. Ondan sonra da geliyorsun diyorsun ki; hayır bu böyle değildir, şöyle... Sen o adama ne bir su, ne bir ekmek, ne bir hastane, sosyal hiçbir şey yapmamışsın. Ee ne bekliyorsun o adamdan sana karşı?
Ama halk gerçeği bilmiyor. Kan üzerinde politika yapılıyor. Yazık günah. Sezen'in yazdığı şarkıdaki mevzuu da zaten o. Mehmet, çocuk gibisin, çocuk gibi yüzün. Yani o kahramanlık; vurun Mehmet, ölün, analar çıkıyor diyor benim vatanım... Ne vatanı, hangi vatan? İki bin sene sonra isminin buranın böyle kalacağını kim garanti veriyor.
İnsanlığı bir tabak halinde düşün. Bir tane kuru fasulye koymak mı iyi yoksa, bir fasulye, bir patlıcan, bir başka şey? Bunlar işte lezzetlerimiz, baharatlarımız. Değişik olmalarımızdaki şeyler bunlar. Baharatların güzelliği bu. Bizim ne yapmamız lazım biliyor musun? Biz birbirimizi sevmesek bile, biz herkesi olduğu gibi saygıyla kabul etmemiz lazım ki, dünya memleketi gibi olsun.
Ezidîler, Kürtler Ermenistan'da kendi vatanları gibi yaşıyorlar. Ordaki insanlara kimsenin eli dokunmaz.
Arto Tunçboyaciyan kimdir?
Avant Garde Folk müziğin yaratıcısı olan Arto Tunçboyaciyan, aynı zamanda müzisyen Onno Tunç'un kardeşi'dir. 1957 yılında İstanbul'da doğdu. Küçük yaşlarda müziğe ilgi duydu. Dünyanın önde gelen müzisyenleriyle çalıştı. (Joe Zawinul, Al di Meola, Paul Winter) Bütün vurmalı çalgıları rahatlıkla çalabilen, Sezen Aksu'nun çok bilindik şarkılarının da bestekarı olan Tunçboyaciyan, bir uçak kazasında ölen ağabeyi Onno Tunç için söyledikleri şarkıları Ara Dinkjian ile birlikte hazırladığı 'Onno' albümü adıyla 1998 yılı Haziran ayında piyasaya sürdü. Bugüne kadar çıkardığı 18 albümde Anadolu ve Ermeni müziklerinin büyük etkisi görünür. Bu albümlerde ritm ve vokal ustalığını gösteren olağanüstü bir performans sergilemiştir. Ermeni asıllı Amerikalı müzik grubu System Of A Down'un kurucusu ve solisti Serj Tankian ile tanışan Tunçboyaciyan grubun albümlerinden birkaç tanesine katkıda bulunmuştur. Yine Serj Tankian ile 2003 yılında Serart adında bir albüm de çıkaran Tunçboyaciyan, şu anda diğer çalışmalarının yanında Yaşar Kurt ile de Yash-ar adlı müzik grubunda sanatını icra etmektedir. Ayrıca 1998'den beri 'Armenian Navy Band'in kurucusu olan Tunçboyaciyan uzun yıllardır Amerika'da yaşıyor.
Yazı alıntısı SAADET IRMAK röportajıdır.
Kaynak:Günlük gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder