"Bukowski'nin minnet borçlu olduğu şahıs"
John Fante, Bukowski'nin edepli hali gibidir aslında...
John Fante, Bukowski'nin en sevdiği adamdır. Bukowski'yi keşfeden, sonrasında da Bukowski'nin O'nu keşfettiği adam. Özellikle hayatının son yıllarını pek iyi geçirmemiştir Fante. Şeker hastalığı yüzünden gözleri gitgide karanlığa alıştığında ve iki bacağı da kesildiği zaman karısı ve Buk yanında olmuştur.
İlk kez "Toza Sor" ile keşfettim O'nu. Sonra da diğer kitapları çıktıkça aldım okudum, aynen Bukowski'de olduğu gibi. Bu konuda hiç eksiğim yok. Okudukça mutlu oldum, her defasında da "bir tek ben değilmişim be" diyip durdum.
Kitaplar Parantez Yayınları'ndan çıktı ve kitapları tercüme eden elbetteki Avi Pardo.
"Toza Sor" dışında okuduğum diğer John Fante kitapları :
- Hayat Dolu
- Üzümün Kardeşliği
- Bunker Tepesi Düşleri
- Gençliğin Şarabı
- Bahara Kadar Bekle, Bandini
- 1933 Berbat Bir Yıldı
- Roma'nın Batısı
- Los Angeles Yolu
- Büyük Açlık
İnsanlar bana hep "eyvallah siteyi yapmışsın, üstelik Bukowski ile beraber Fante'ye de adadığını söylüyorsun, iyi ama neden Fante yok?" diyip duruyorlar. Herkese tek tek cevap veriyorum. En sonunda bir şeyler yazmaya karar verdim. Yani yok, çünkü o adamı kalbimden başka nereye yerleştireceğimi, içimdekileri nasıl anlatacağımı bilemedim.
Bukowski'nin kitaplarını okurken elimde kalem olur ve altını çizerim, bazı cümleler sarsar beni "ben mi yazdım acaba?" ya da "ben yazsaydım işte böyle olurdu" diyip dururum. Fante'yi de çok seviyorum. Ama Fante'de beni tam kalbimden vuran keskin sözcükler yok. Kitapları bütünüyle güzel. Bir kere Fante benim için çok mühim biri. Buk'un Tanrısı olduğundan değil, sade bir adam olduğundan. Samimi olduğundan. İnsanin içini ısıtan şeyler yazdığından...
Bukowski'yi sevmeyebilirsiniz, ama Fante'yi eminim ki seversiniz.
KİTAPLARINDAN ALINTILAR
BÜYÜK AÇLIK * John Fante
Yoldaki toza sorun! Mojave çölünün başladığı yerde tek başlarına duran bodur ağaçlara sorun. Camilla Lopez'i sorun onlara, ki adını fısıldasınlar. Evet, çünkü sevgilimi son gören Mojave'nin sınırında yaşayan bir veremliydi ve dediğine göre ona hediye ettiğim köpekle birlikte Batı'ya doğru gitmişti, Panço'ydu köpeğin adı, o günden sonra Panço'yu da gören olmadı. Buna inanmayacaksınız. Bir kızın ekim ayında yanına Panço adında genç bir polis köpeği alıp Mojave çölünde yürümeye başladığına inanmayacaksınız, ama doğru. Köpeğin ayak izlerini gördüm kumda, yanında da Camilla'nın ayak izleri.
Bir daha hiç dönmedi Los Angeles'a, annesi de onu bir daha görmedi. Bir mucize gerçekleşmemişse Mojave çölünde ölmüş olması gerekir. Panço'nun da. İkinci romanım için bir taslak hazırlamam gerekmiyor, hazır. Başıma geldi. Kız gitti, ona âşıktım ve benden nefret ediyordu, benim öyküm bu kadar. (Büyük Açlık, Çeviri: Avi Pardo, 184 sayfa)
LOS ANGELES YOLU * John Fante
Los Angeles Yolu'nda Fante, ünlü kahramanı Arturo Bandini'nin maceralarını anlatmaya devam ediyor. Yazar olmak isteyen bir gencin bir balık fabrikasında yaşadıkları hayata bakışını nasıl etkiler!...
"Her sabah bu duyguyla kalkıyordum yataktan. Şimdi kendime bir iş bulmam lazım, lanet olsun. Kahvaltı ediyor, kolumun altına bir kitap yerleştirip ceplerime kalem doldurduktan sonra kapıdan çıkıyordum. Merdivenden indiğim gibi kendimi dışarı atıyordum. Bazen sıcak oluyordu hava, bazen soğuk, bazen sisli, bazen açık. Koltuğumun altında kitapla iş aramaya çıktığım için önemi yoktu havanın.
"Ne işi, Arturo? Ha, Ha! Sana iş, öyle mi? Kim olduğunu bir düşünsene, oğlum! Yengeç katili. Hırsız. Elbise dolaplarında çıplak kadın fotoğraflarına bak, sonra da iş bulmayı umut et! Ne kadar gülünç! Ama gidiyor işte, salak, koltuğunun altında kocaman bir kitapla üstelik. Hangi cehenneme gittiğini sanıyorsun, Arturo? Neden o sokağa sapıyorsun da bu sokağa sapmıyorsun? Neden batıya gidiyorsun -neden doğuya değil? Cevap var bana, hırsız! Kim iş verir senin gibi bir domuza -kim? Ama kasabının öteki ucunda bir park var, Arturo. Banning Parkı adı. Harikulade okaliptüs ağaçları var orda, yemyeşil bir park, Arturo. Ne kitap okunur orda! Oraya git, Arturo. Nietzsche oku. Schopenhauer. O muhteşem adamlarla geçir zamanını. İş mi? Peh! Oraya git ve okaliptüs ağaçlarının altında kitabını oku iş ararken." (Los Angeles Yolu, Çeviri: Avi Pardo, 192 sayfa)
ROMA'NIN BATISI * John Fante
Dangalak'ı aramıza alıp köpek havlamaları eşliğinde evin yolunu tuttuk. Ben biliyordum o köpeği neden istediğimi. Utanç verici derecede açıktı, ama oğlana söyleyemezdim. Mahcup olurdum. Kendime itiraf edebilirdim ama, bununla ilgili bir sorunum yoktu. Yenilgiye ve başarısızlığa uğramaktan usanmıştım. Zafer açlığı çekiyordum. Elli beş yaşındaydım ve tek bir zafer yoktu görünürde, bir çarpışma bile. Düşmanlarım bile çarpışma isteği duymuyorlardı artık. Dangalak zafer demekti. (?) Köpekti, insan değil, bir hayvan, ama zamanla dostum olacak, beni gururlandırıp dertlerimi unutturacaktı. Tanrı'ya benim hiçbir zaman olamayacağım kadar yakındı ve okuma yazması yoktu, daha iyisi can sağlığıydı. O da uyumsuzun tekiydi benim gibi. Ben dövüşüp kaybedecek, o ise dövüşüp kazanacaktı. (Roma'nın Batısı, John Fante, Çeviri: Avi Pardo, 184 sayfa)
1933 BERBAT BİR YILDI * John Fante
Yüce tanrım bana yardım et! Ve açtım adımlarımı, düşüncelerim de peşimden geliyorlardı, koşmaya başladım, donmuş ayaklarım fareler gibi ciyaklıyorlardı; koşmanın da yararı olmadı, düşünceler bırakmıyordu peşimi. Ama koşarken Kol, o canım sol Kol duruma hakim oldu ve bana usulca seslendi; sakin ol evlat, yalnızlık bu, bir başınasın bu dünyada; ne baban, ne annen, ne inancın yardım edebilir sana; kimse kimseye yardım edemez, sadece sen yardım edebilirsin kendine, ben de bu yüzden buradayım, çünkü biz birbirimizden ayrılamayız, birlikte her şeyin üstesinden geliriz. (1933 Berbat Bir Yıldı, John Fante, Çev. Avi Pardo, 176 sayfa)
BAHARA KADAR BEKLE BANDİNİ * John Fante
Nereye şimdi Bandini? Kısa bir süre önce, kırk beş dakika önce, Tanrı şahidi, bir daha asla dönmemek üzere hızla inmişti o yolu. Kırk beş dakika -bir saat bile değil, ama çok kötü şeyler olmuştu ve sonsuza dek unutmayı umduğu o yolu geri yürüyordu şimdi. Maria, ne yaptın? Svevo Bandini, yüzünü kanlı bir mendille gizlemiş; kar taneleriyle konuşarak Dul Hildegarde'nin evine giden yokuşu tırmanırken Kış'ın öfkesi de onu gizliyor. Kar tanelerine anlat öyleyse, Bandini; soğuktan donmuş ellerini sallayarak anlat onlara. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Bandini -olgun bir adam, kırk iki yaşında, ağlıyordu, çünkü Noel Gecesi'ydi ve günahına dönüyordu, çünkü çocuklarıyla birlikte olamayacaktı. Ne yaptın, Maria? (Bahara Kadar Bekle Bandini, John Fante, Çev. Avi Pardo, 176 sayfa)
ÜZÜMÜN KARDEŞLİĞİ * John Fante
Sekiz-dokuzu arka taraftaki yeşil çuha örtülü masada toplanmıştı. Yukardan sarkıtılmış lamba iskambil oynayan beş kişiyi aydınlatıyordu. Diğerleri masanın çevresinde dikilmiş, birbirlerine lâf çakıyorlardı. Seyredenlerden biri de babamdı. Huysuz, mendebur, buruk bir sigorta emeklileri grubu; gergin, hırlayıp duran kötü niyetli ihtiyar hergeleler; buruktular ama acımasız zekalarının, bozuk ağızlarının ve paylaştıkları dostluğun tadını çıkarıyorlardı. Filozof yoktu orda, hayatın deneyiminin derinliğinden konuşan yaşlı bilgeler yoktu. Zamanın tükenmesini beklerken vakit öldüren sıradan yaşlı insanlar sadece. Babam da onlardan biriydi. Şok etkisi yaptı bende bunu hissetmek. Kendi türlerinin arasında görünceye kadar öyle algılamamıştım onu. Etrafındakilerden de yaşlı göründü gözüme birden. (Üzümün Kardeşliği, John Fante, Çev. Avi Pardo, 160 sayfa)
BUNKER TEPESİ DÜŞLERİ * John Fante
John Fante'nin son romanı Bunker Tepesi Düşleri Türkçe'de yayınlandı. John Fante, Bunker Tepesi Düşleri'nde deneyimsiz bir genç yazarın, bir yandan yazar olma mücadelesi verirken diğer yandan insan ilişkilerindeki başarıları ve başarısızlıklarını anlatıyor. Arturo Bandini, özellikle kadınlarla olan ilişkilerinde deneyimsizliğinin acı bedelini sık sık ödüyor. Büyük mutlulukları avucundan nasıl kaçırdığını duru ve akıcı anlatımıyla aktarıyor. (Bunker Tepesi Düşleri, John Fante, Çeviri Avi Pardo, 136 sayfa)
John Fante, Türkiye'de olduğu kadar dünyada da geç keşfedilmiş, tanınmış bir yazar. Bu tekrar tanınmasında, yeniden keşfinde de kuşkusuz Charles Bukowski'nin büyük katkısı olmuş.
John Fante, 1909 Colorado doğumlu. Üniversite öğrenimini tamamladıktan sonra 1929'da yazmaya başlamış. 1932'de ilk kısa öyküsü The American Mercury'de yayınlanmış. Daha sonra The Atlantic Montly, Esquire, Harper's Bazaar gibi dergilerde öyküleri yayınlanmış. İlk romanı Wait Until Spring, Bandini 1938'de yayınlanmış. 1940'da da öyküleri Dago Red adıyla basılmış.
Kitaplarının yayınlanmasından sonra sinemacılar tarafından keşfedilen John Fante bir çok senaryoya da imza atmış. Full of Life, Something for a Lonely Man, Walk on the Wild Side filme çekilen senaryolarından bazıları.
1955'de şeker hastalığına yakalanan John Fante, 1978'de hastalığın etkisiyle kör olmuş ama eşi Joyce'un yardımıyla yazarlığa devam etmiş. Bu birlikte çalışmanın sonucunda Dreams From Bunker Hill (1982) adlı romanı yayınlanmış.
Fante 74 yaşındayken, 8 Mayıs 1983'de hayata gözlerini kapamış.
Charles Bukowski gençlik yıllarında kütüphanede tesadüfen kitaplarını keşfettiği Fante'yi hiç unutmamış. Tanınmış bir yazar olunca, Fante'yi keşfinden 39 yıl sonra, 80'li yıllarda, kitaplarını basan yayınevine önermiş. Fante hayattayken kitaplarının yeniden basıldığını görmüş. Şimdi Fante'nin tüm eserlerini kitapçılarda bulmak mümkün.
Charles Bukowski, "Fante benim Tanrım'dı" diyor Toza Sor'un önsözünde. John Fante gerçekten de iyi bir yazar. Kendi yaşamından yola çıkarak yazıyor eserlerini. Toza Sor da yazarlık yaşamının, gençliğinin ilk yıllarını anlattığı dörtlemesinin en tanınmış romanı. Toza Sor'u okuduğunuzda gerçekçi anlatımı sizleri de etkileyecek ve Bukowski'ye hak vereceksiniz.
John Fante'nin tüm eserleri Parantez Yayınları'nca Türkçe'de yayınlanacak. (Toza Sor, John Fante, Çeviri; Avi Pardo, 160 sayfa)
HAYAT DOLU * John Fante
"Ev büyüktü, çünkü planlarımız büyüktü. Birincisi yoldaydı bile, karnında bir yumru; alev gibi hareket eden, bir yılan kümesi gibi kaygan ve kıpır kıpır bir şey. Gece yarısının sessizliğinde kulağını karnındaki pınara dayayıp su seslerini, çağlamalarını ve emişlerini dinlerdim."
Taş gibi aramıza girmişti bebek. Endişeliydim, hiç bir zaman eskisi gibi olamayacağımızdan korkuyordum. Odasına girip eşarbı, elbisesi ya da beyaz kurdelesi gibi özel eşyalarından birini elime aldığımda başımın döndüğü, sevgilime duyduğum aşkın coşkusu ile kurbağa gibi vırakladığım o eski günlerin özlemiyle dolardı içim. Tuvalet masasının önündeki iskemlesi, onun o güzel yüzünü aksettiren ayna, başını yasladığı yastık, yıkanmak üzere bir kenara fırlatılmış bir çift çorap, ipek pantalonunun elimi ayağımı kesen cazibesi, gecelikleri, sabunu, banyo sonrasında hâlâ ıslak ve sıcak havluları; ihtiyacım vardı bu şeylere: onunla olan yaşantımın parçalarıydılar: ruj lekesi de hiç farketmiyordu, çünkü kadınımın sıcak dudaklarından geliyordu."
John Fante, "Hayat Dolu'da her evliliğin en önemli aşamalarından birini, ilk bebeğinin doğum öncesini, karısının hamilelik günlerini, birlikte nasıl yaşadıklarını anlatıyor. Karı koca ilişkilerindeki değişimi, o değişimin hayatlarına getirdiği yenilikleri, hoşlukları ve zorlukları John Fante'nin duru anlatımıyla okuyacaksınız. (Hayat Dolu, John Fante, Çeviri, Avi Pardo, 144 sayfa)
GENÇLİĞİN ŞARABI * John Fante
Bukowski hayatla ilgili, kendi hayatıyla, sokaktaki insanların hayatları ve yapmaya zorlandıkları şeylerle ilgili kitaplar ararken rastlamış John Fante'ye ve onda aradığı yazarı bulmuş, hayran olmuş. "Fante benim tanrımdı." demiş. John Fante, Gençliğin Şarabı'nda çocukluktan ilk gençliğe uzanan yılları, aile ilişkilerini, anne sevgisini, arkadaşlıkları ve ilk aşkları tüm içtenliğiyle anlatıyor. (Gençliğin Şarabı, John Fante, Çeviri, Avi Pardo, 206 sayfa)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder