Son yılların en önemli davalarından biri olan “Ankara
Hopa davası”, 9 Aralık’ta başlıyor. Bu dava çok önemli çünkü, her
vatandaşın demokratik hakkı olan “protesto etme hakkı”nı ilgilendiriyor.
Ne de olsa Hopa olayı ve protestolar çerçevesinde tutuklanan, çoğu
üniversite öğrencisi 29 kişiye yönelik suçlamalar, yarın öbür gün en
ufak bir protesto için de örnek teşkil edebilir.
Peki 31 Mayıs’ta, Hopa ve Ankara’daki olaylardan nasıl bugüne gelindi?
HOPA OLAYI: Başbakan Erdoğan’ın seçim konvoyu, miting için gittiği Hopa’da bazı göstericiler tarafından taşlandı. Polis, bunun üzerine HES
protestosu yapanlara yönelik çok sert müdahalede bulundu. Başbakan’ın
bir koruması otobüsten düşerek yaralanırken, Hopa’da da onlarca kişi
yaralandı, gözaltına alındı, Lokumcu hayatını kaybetti. Hopa’da
tutuklanan 16 kişiden yedisi hâlâ cezaevinde, yargılanmayı bekliyor.
ANKARA PROTESTOSU: Bu olaylar üzerine aynı akşam Ankara’da, KESK’in
çağrısıyla bir protesto düzenlendi. Daha doğrusu düzenlenemedi. AKP İl
Başkanlığı önünde yapılmak istenen basın açıklaması engellendi, polis
müdahale etti. Göbeğine darp
edilen, kalçası kırılan Dilşat Aktaş, öldü sanılarak yol ortasında
bırakıldı. (Aktaş şimdi bu olayın mağduru değil, sanığı!) 54 kişi
gözaltına alındı, bunlara ev baskınları da eklendi. Bugün Ankara’daki
gösterilere katılan 22 kişi, tutuklu olarak yargılanmayı bekliyor. Ancak
bu kişilerin gözaltında işkence ve cinsel tacize uğradıklarından bahseden pek yok.
Filistin’le dayanışma eylemi
SUÇLAMALAR NE?: Tutuklamalardan dört ay sonra
açıklanan iddianamede “iktidara muhalefet etmek” ve “sol görüşlü olmak”
suç kabul ediliyor. Deliller arasında 70’lerde toplama kararı alınan
kitaplar, “olay yeri”nde bulunan flama boruları, tabip odası şemsiyesi,
üniversitelilerin not defterleri, feminist politika dergisi yer alıyor. Ayrıca 79 yıllık Halkevleri, “silahlı terör örgütünün güdümünde” olmakla suçlanıyor.
HALKEVLERİ DARBESİ: İddianamede “ülke gündemi ile
ilgili sürekli eylem ve etkinlik yapmak”la suçlanan Halkevleri’nin
“yasadışı faaliyeti” arasında Filistin’le dayanışma ve Irak
işgaline karşı eylemleri de sayılmış... Ayrıca yıllar önce
takipsizlikle, beraatle sonuçlanan davalar bile dosyada. Buna göre
Halkevleri’nden kitap almak, etkinliklerine katılmak da suç! 4 Nisan’da
“kamu yararına dernek statüsü” kaldırılan Halkevleri, şimdi “terör
odağı” muamelesi görüyor.
17 İLA 52 YIL: Özel yetkili savcılığın hazırladığı iddianamedeki suçlamalara göre, her sanık için 17 ila 52 yıla kadar hapis cezası
talep ediliyor. Davanın ilk duruşması, Ankara’da özel yetkili ağır ceza
mahkemesinde görülecek. Davanın en çok tartışılacak zafiyetlerinden
biri, iddianamenin emniyetin “bilgi notları” ve “kanaat yazıları”na
dayanarak hazırlanmış olması.
Ankara Adliyesi’nin önünde
Protesto etmek suç mudur? HES’e karşı çıkan, yumurta atan veya parasız
eğitim isteyen terörist midir? Bir şemsiye, “silah” olarak
gösterilebilir mi? 12 Eylül
dönemini aratmayan ev baskınlarıyla kitaplar, yayınlar, suç delili
olabilir mi? Ya gözaltında kötü muameleye maruz kalan, işkence edilen
kişilerin hakları ne olacak? Orantısız güç ve orantısız ceza (52 yıldan
bahsediyoruz!) sorunu nasıl çözülecek?
Türkiye,
adalet ve samimiyet sınavı verecekse bu soruların cevaplanması
gerekiyor. Davanın başlayacağı 9 Aralık’ta Ankara Adliyesi’nin önünde
toplanıp bu sorular sorulacak. Tabii polis, bir kez daha gaz ve copla
engellemeye kalkmazsa...
milliyet.com alıntısıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder