Bu yüzden, gücün aksine, iktidara içkin olarak uzamda ve zamanda belirli bir genişleme vardır. Daha önce ağzın, hapishanenin bir prototipi olduğunu öne sürmüştüm. Her durumda, bu ikisi arasında, güçle iktidar arasındaki ilişkiyi örneklemeye hizmet edecek bir ilişki vardır. Bir kez düşmanın ağzına girince, kurbanın hiçbir umudu kalmaz çünkü manevra yapmak için ne zamanı ne de yeri vardır. Bu iki bakımdan hapishane ağzın bir uzantısı gibidir. Tıpkı kedinin gözünün önündeki fare gibi, tutsak biraz ileri geri yürüyebilir, gardiyanlarına arkasını dönebilir; önünde, kaçmayı ya da serbest bırakılmayı umacağı zamanı vardır. Kapatıldığı hücrenin bulunduğu hapishanenin bütün mekanizması onun yok edilişine ayarlanmış gibidir ve bu mekanizma fiilen işlemekte değilken bile tutsak bunun her zaman bilincindedir.
Güçle iktidar arasındaki ayrım oldukça farklı bir başka alanda, bir dine çeşitli düzeylerde tabi olmakta görülebilir. Tanrı’ya inanan herkes sürekli O’nun iktidarı altında olduğuna inanır ve bu iktidarla kendi tarzında uzlaşmıştır. Ancak bunu yeterli bulmayan insanlar vardır. Bu insanlar, Tanrı’nın kesin bir müdahalesini; tanrısal gücün tanrısallığını fark edip hissedecekleri doğrudan bir edimini beklerler. Tanrı’nın vereceği emirlerin beklentisi içinde yaşarlar; onlara göre Tanrı, yöneticinin özelliklerinin daha açık bir türüne sahiptir. Her özel vakada, O’nun etkin iradesi ve bu insanların etkin ve bariz tabiyeti dinin özü haline gelir. Bu türden dinler kadercilik öğretisine yatkındır; bu dine inananlar başlarına gelen her şeyin Tanrı’nın iradesinin doğrudan bir ifadesi olduğunu her zaman hissederler. Böylece bütün hayatları boyunca boyun eğmek için yeni vesileler bulurlar. Sanki az sonra ezilmek üzere çoktan Tanrı’nın ağzına girmiş gibidirler. Ama bütün hayatlarını bu berbat yerde, cesaretlerini kaybetmeksizin ve hala doğru olanı yapmaya çabalayarak yaşamak zorundadırlar.
İslamiyet ve Kavlinizm, bu eğilimin en kuvvetli biçimde sergilendiği dinlerdir. Bu dinlere inananlar, Tanrı’nın gücü için yanıp tutuşurlar; sadece O’nun gücü onları tatmin etmeye yetmez. Çünkü Tanrı’nın gücü çok uzaktadır ve onları fazla serbest bırakır. Küçük yaşlarda kendilerini sonsuza değin teslim ettikleri emir beklentisi, onlarda derin izler bırakır, ayrıca diğer insanlara karşı tutumları üzerinde de ciddi bir etki yapar. Bu sürekli emir beklentisi, askerlerinkine benzeyen bir inanan türü, kendileri için hayatın en gerçek temsilcisi savaş olan ve hayatı savaştan ibaret gördükleri için gerçek savaşlardan korkmayan insanlar yaratır.
Elias Canetti - Kitle ve İktidar'dan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder