“Bölge” kalkınma ajansları - Ahmet Atalık*

“BÖLGEKALKINMA AJANSLARININ ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ
Kalkınma ajanslarının tanımlanmasında, üzerinde anlaşma sağlanmış tek bir tanımlama biçimi bulunmamaktadır. Bunun en önemli nedeni, bölge kalkınma ajanslarının ülkeden ülkeye ve hatta aynı ülke içinde, gerek kuruluş ve yapıları, gerekse faaliyet ve işlevleri itibarıyla birbirlerinden farklılık göstermesidir. Bu durum tek bir kalkınma ajansı modeli tarifi yapmayı güçleştirmektedir.
Kalkınma ajansları için literatürde genellikle “bölge kalkınma ajansları” (Regional Development Agency) tabiri kullanılmaktadır.
Bölgesel kalkınmaya yönelik olarak, bölgesel ölçekte ekonomiyi canlandırmak, örgütlemek ve geliştirmek üzere, merkezi idare dışında tam veya yarı bağımsız kurumsal yapılara (kalkınma ajanslarına) ve bölgesel teşvik politikalarının uygulanmasına ilk örnek, 1933 yılında ABD’de kurulan Tennesse Valley Authority’dir.
Kalkınma ajanslarının yaygınlaşması ve önem kazanmasında rol oynayan en önemli faktörler arasında İkinci Dünya Savaşı, küreselleşme süreci ve sonrasındaki bölgesel kalkınmaya yönelik uluslararası fonlardaki artış sayılabilir.
İkinci Dünya Savaşı sonunda başta Avrupa ülkeleri, özellikle de Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok ülke, savaştan olumsuz etkilenmiş ve ağır ekonomik tahribata uğramıştır. Bunun sonucunda ekonomide yaşanan durgunluk ve tedirgin hava, ülkeleri, ekonomik canlanmayı ve kalkınmayı sağlamak üzere daha fazla çaba harcamaya yöneltmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nın açığa çıkardığı önemli bir konu da bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıkları olmuştur. Bu dönemde gerek ekonomik canlanmayı ve kalkınmayı sağlamak, gerekse bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını gidermek amacıyla ortaya konan uygulamalardan biri de kalkınma ajanslarının kurulması olmuştur.
1980’lerde başlayan küreselleşme olgusuyla birlikte, ülkelerarası rekabet yerini kent ve bölgeler arasındaki rekabete bırakmıştır. Küreselleşme sürecinin yereldeki firmalar ve diğer yerel yapılar üzerinde ciddi bir tehdit oluşturması ve beraberinde getirdiği yoğun rekabet süreci, bölgelerde kurumsal bir yapıya ihtiyaç göstermiş ve kamu işletmeciliği anlayışı ile birlikte özel sektörün ve yerel aktörlerin bölgesel kalkınma sürecine aktif katılımını sağlamak amacıyla ajansların kurulması yaygınlaştırılmıştır.
1990’lı yıllarda ise bölgesel örgütler eliyle kullandırılan başta Avrupa Birliği (AB) fonları olmak üzere bölgesel kalkınmaya yönelik uluslararası fonlardaki artış, ajansların önemini ve etkinlik derecesini yükseltmiş ve sayıları bu süreçle birlikte çok hızlı bir biçimde artış göstermiştir.
Avrupa’da sayıları hızla yükselen bölge kalkınma ajanslarını bir araya getirmek üzere Brüksel’de 1991 yılında Avrupa Kalkınma Ajansları Birliği (EURADA) kurulmuştur.
TÜRKİYEDE KALKINMA AJANSLARININ ORTAYA ÇIKIŞI
Kalkınma ajansı bir AB isteğidir. AB her ülkenin bölgeler belirlemesini öngörmekte ve yapacağı yardımları bu çerçevede dağıtmaktadır. Bu istek AKP’den önceki ANAP-MHP-DSP Koalisyon Hükümeti tarafından kabul edilerek ilk adım Eylül 2002’de atılmıştır. Zamanın hükümeti bir Bakanlar Kurulu Kararı (BKK) çıkartarak, bölgeleri saptamıştır. Söz konusu BKK’na göre bunlar “istatistik amaçlı bölge birimleri” olarak tanımlanmıştır.
İstatistiki amaçlı bölge birimlerinin AB isteği olduğu biliniyordu. 2001 tarihli “yol haritası”nda, yani resmi adıyla Türkiye Katılım Ortaklığı Belgesi’nde konu açıkça belirtilmiştir. Bu isteğin yerine getirilmesine yönelik çalışmalar DPT Müsteşarlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. 2003 tarihli yol haritasında bu konu yinelenmiş ve “bölgesel kalkınma” için “idari kapasitenin güçlendirilmesi” istenmiştir. Bu talep doğrultusunda 2004-2006 dönemini içine alan, aynı zamanda AB’ye ekonomik ve sosyal uyum sürecinin çerçevesini oluşturan Ön Ulusal Kalkınma Planı, DPT Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanmıştır.
Finansman desteğinin en geniş olduğu alan olarak bölgesel gelişmeyi belirleyen planda yönetim otoritesi DPT Müsteşarlığı’na verilirken, uygulamaya ilişkin görevlerin sektörel ve bölgesel kurumlar gibi “ara kurumlar” ile paylaşılması, bölgesel gelişme politikalarının yerel bazda uygulanacak kurumsal bir mekanizma ile geliştirilmesi ve bu alandaki program ve gelişmelerin yönetimine ilişkin bazı görevlerin kalkınma ajanslarına devredilmesi öngörülmüştür.
İşte bu gelişmeler çerçevesinde, 5449 sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Yasa, 25.1.2006 tarihinde TBMM’de görüşmeleri tamamlanıp kabul edilmesinin ardından 8.2.2006 tarih ve 26074 sayılı Resmi Gazete’de (RG) yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
YASA TASARISI YETERİNCE GÖRÜŞÜLMEDİ
5449 sayılı yasa henüz bir tasarı iken, TBMM’de tali komisyon olarak görevlendirilen İçişleri ve Adalet komisyonları bu tasarıyı görüşmemiştir. Özellikle de İçişleri komisyonunun bu tasarıyı görüşmesi ve raporunu vermesi gerekirdi. Zira, ajansların içinde valiler, belediye başkanları, il genel meclisi başkanları yer almaktadır. Ayrıca, yasanın 25. maddesinde, dış denetim usul ve esaslarını belirleyecek kurumlar arasında İçişleri Bakanlığı da sayılmaktadır. Yine aynı maddede, denetim sonucu suç teşkil eden hususlarla ilgili gerekli işlemleri yapmaya İçişleri Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Kendisine son derece önemli görevler yükleyen bir yasanın tasarı halini İçişleri komisyonunun görüşmemesi ve rapor vermemesi büyük bir eksikliktir.
Muhalefet partilerinin kabul etmedikleri bir iç tüzük değişikliği nedeniyle Meclis çalışmalarına katılmadıkları bir günde, 2 Temmuz 2005 tarihinde, yasa tasarısı Meclis’te görüşülmeye başlanmış ve 32 maddeden oluşan tasarının 25 maddesi o gün hiçbir tartışma yapılmadan kabul edilmiştir.
Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli bir yasanın neredeyse hiç tartışılmadan meclisten geçirilmesi de konunun diğer ilginç bir yönüdür.
YASADA “BÖLGE” SÖZCÜĞÜ KULLANILMADI
Literatürde genellikle “bölge kalkınma ajansları” tabiri kullanılmasına karşın, ülkemizdeki yapılanmanın hukuki boyutunu teşkil edecek 5449 sayılı yasada “bölge” sözcüğü kullanılmadı. Yasa AB’nin (Avrupa Birliği) talebiyle çıkarılmıştı. AB belgelerinde isteğin adı son derece açıktı: Regional Development Agency (Bölge Kalkınma Ajansı).
Aslında kalkınma ajansları, ayrı bir yasa tasarısı olarak TBMM’ye gelmeden önce, “Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı Taslağı” içerisinde “Bölge Kalkınma Ajansları Kurulması” başlığı ile karşımıza çıkmıştı. Ancak bu başlık yasa tasarısının sonraki nüshalarında tamamıyla ortadan kaldırılmış ve bir daha hiç gözükmemişti.
Yasanın dönemin Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrilmesi ve ayrıca toplumun tüm kesimleri tarafından şiddetle karşı duruş sergilenmesi üzerine AKP Hükümeti, bu yasadaki hedeflerini parça parça yasalaştırmakta buldu. Bu kapsamda önce Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılmış, sonrasında ise “bölge kalkınma ajansları” bölge sözcüğü silinerek karşımıza çıkarılmıştır.
İngiltere’de 1998 yılında bölge kalkınma ajanslarının yasalaşma sürecinde, projenin sahibi İşçi Partisi Hükümeti bölge kalkınma ajanslarının, bölgesel yerel yönetimlerine geçişte bir ara aşama olarak düşünüldüğünü, bölgeselleşme politikalarında nihai amacın bölgesel yerel yönetimlerinin hayata geçirilmesi olduğunu açıkça dile getirmiştir.
Yasanın başlığı, taslak hazırlandığında “Bölge Kalkınma Ajansları” şeklindeyken, taslak TBMM’ye geldiğinde, başlıktan “bölge” sözcüğü çıkarılmıştır. Böylece, yönetim sisteminde “bölgeleşme-bölgecilik” amacı taşıyan yasanın gelecek eleştirilerden sakınılması sağlanmaya çalışılmıştır.
İDARİ YAPIDA OLMAYAN BİR SÖZCÜK “AJANS”
Yasanın diğer tartışmalı yanı ise “ajans” sözcüğü olmuştur. Türk kamu yönetimi sisteminde “ajans” pek yaygın kullanılan bir isim değildir. Ancak, bölge düzeyinde kurulan yeni birimlere “ajans” adı verilmesi, eleştirileri önleme bakımından son derece işe yaramıştır.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “ajans” sözcüğü;
  • Haber toplama, yayma ve üyelerine dağıtma işiyle uğraşan kuruluş,
  • Bu iş kollarının çalıştığı büro,
  • “Eskimiş” Radyoda haber bülteni gibi anlamlara gelmektedir.
İçeriği ve anlamı açısından “ajans” ismi, oluşturulan kurumsal yapının işlevi ve mahiyetini anlatmaktan çok uzaktır.
Türkiye’deki kurumsal yapılar incelendiğinde genellikle “idare, teşkilat, enstitü, kurum, başkanlık, vs” gibi ifadelerin kullandığı görülmektedir. Dolayısıyla “ajans” kavramı, Türk kurumsal yapısı içinde alışık olmadığımız bir ifadedir.
Türkiye’de alışılagelmiş isimler kullanılsa ajanslara “idare” demek gerekir. Bu anlamda elimizdeki yapının adı “Kalkınma Ajansı” değil, “Bölge Kalkınma İdaresi”dir. Ancak, bu şekilde bir adlandırmanın konuyla ilgisi olsun olmasın her kesimin dikkatini çekeceği açıktır.
Halkımıza ajans sözcüğünün neyi çağrıştırdığı sorulduğunda ilk alınacak cevap haber ajansı olacaktır. Bunu da reklam ajansları, mankenlik ajansları ve turizm ajansları takip edecektir. Halkımız arasında son derece masum kavramları ifade eden “ajans” sözcüğü tartışmaların önüne geçmek, gerçek amacı gizlemek amacıyla kullanılmıştır.
FON SEVERLER, HİBECİLER-BEDAVACILAR
Kalkınma ajanslarının neden kurulması gerektiği yönündeki sorulara yetkililer genellikle “kurmazsak AB fonlarından yararlanamayız” yanıtını vermektedir. Birkaç örnek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
Zonguldak Valisi: “Günümüzde bölge kalkınma ajansları genel bütçeden ve özel fonlardan finanse ediliyor. Ayrıca ajanslar, sanayileşmeyi desteklemeyi hedefleyen çeşitli devlet fonlarına ve bu fonların kullanımına göre proje sunarak kredi alıyor. AB ve Dünya Bankası (DB) tarafında bölge kalkınma ajanslarına fon sağlanıyor. “Bölgesel Kalkınma Atağı, Kdz. Ereğli Önder Gazetesi, 8.8.2009”
Samsun Valisi: Ulusal ve uluslararası hibe ve yardım kuruluşlarının doğrudan muhatabı artık kalkınma ajansı olacaktır. Kalkınma ajansının geliştirdiği, hazırladığı ve ürettiği projeler ulusal ve uluslararası kuruluşlara sunulacak bütün bu proje yardımlarının, desteklerinin ve hibelerinin dağıtılmasında kalkınma ajansı yönetim kurulu belirleyici olacaktır. (www.samsun.gov.tr)
AB’den alınacağı tasarlanan fonların üçte birlik kısmını alıp kullanmanın koşulu, bölge kalkınma ajanslarını kurmaktır. Söz konusu fonlar “hibe”dir. Bir başka deyişle tamamen AB kaynağıdır ve mali olarak Türkiye’ye hiçbir yükü yoktur. Böylesine uygun “bedava” bir kaynağı alıp almama üzerine bir tartışma yapmak, çoğu kişiye göre “akılsızlık” olarak görüldüğünden, hiç hoş karşılanmamaktadır.
Oysa, bu “bedava parayı-hibeyi” almanın iki koşulu vardır. Birincisi, hibeyi kullanabilmek için AB’ye bir proje sunmak ve bu projenin AB tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. İkincisi, proje bedelinin yüzde 30’unun Türkiye tarafından karşılanması zorunludur. Kısacası, bu para, AB isteklerinin, maliyetinin yüzde 30’u Türkiye’den karşılanarak yerine getirilme mekanizmasından başka bir şey değildir.
Hibe, en yüksek maliyeti yaratmaktadır; yapılacak işlere ve önceliklere karar verme gücü Brüksel memurlarına terk edilmektedir. Bunların “evet” dedikleri işler yapılmaya başlanmakta, “hayır” dedikleri ise bir yana bırakılmaktadır. Bu özelliği nedeniyle “hibe”, en pahalı krediden daha pahalı bir araçtır.
AJANSLAR YEREL ÖZERKLİĞİ ZEDELİYOR, TEMEL ÖNCELİKLERİ ERTELİYOR
Bir ülkenin yatırım kararlarını verme ve öncelikleri belirleme kudretini bir başka odağa bırakması, önemli bir sorundur. Türkiye’nin bu yetkisini, üye yapılma olasılığının hemen hemen ortadan kalktığı bir birliğe bırakması anlaşılır gibi değildir. Böyle bir işi, gerçek dışı parasal beklentilere bağlaması ise akıllıca bir hareket değildir, samimiyetle bağdaşmamaktadır.
Bölge kalkınma ajansları ile ilgili 15 yıla yaklaşan İngiltere deneyimi, ajansların yerel özerkliği zedelediklerini, yerel yönetimlerin özyönetim haklarını birçok açıdan ellerinden aldıklarını, Muhafazakar Parti’nin tabiriyle “çaldıklarını” ortaya koymaktadır.
Durum böyle iken, bölge kalkınma ajanslarının gerek yerel yönetimler gerekse yerel düzeyde örgütlü çıkar grupları tarafından desteklenmesinin başlıca amacı AB fonlarından kaynak sağlamalarıdır.
Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi, parti metinlerinde yer verdiği “satılık bölge” ifadesi ile Avrupa fonlarından pay alma yarışındaki İngiliz bölge kalkınma ajanslarına ilişkin yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Avrupa’da AB fonlarından en büyük payı alan (2007-2013 dönemi için 60 milyar euro) ülke olan Polonya’dır. Bu ülkede bölge kalkınma ajanslarının fonlardan pay almak için çok çetin bir yarışa girmeleri sonucu, bölgesel düzeyde gelişen bu rekabetçi ilişkiye paralel olarak güçlü bir yapıya sahip yerel yönetimler önemli oranda güç kaybetmişlerdir.
Ajans sisteminde yerel ve bölgesel kurumlar, onlar açısından miktarı aslında hiç de önemsenmeyecek düzeylerde olan AB fonlarını kapma güdüsüyle, kendi ihtiyaçlarını AB projelerinin içeriğine göre tanımlamaktadır. Bu kurumların her birinin Brüksel’de ofis açmaları nedeniyle “Brüksel, bölgesel kalkınma amaçlı AB fonları için bölgesel temsilcilik merkezi” haline gelmiştir. En temel kamu hizmetleri dahi AB fonlarıyla finanse edilmektedir. Bu gelişmeler başta yurttaşlık kimliği olmak üzere yerel ve ulusal nitelik taşıyan çok sayıda unsur üzerinde yıkıcı bir etki doğurmaktadır.
Yerel ve bölgesel kalkınmaya yönelik asli işlev alanları, fon kapma yarışındaki yerel kurumlar ve bölge kalkınma ajansları tarafından kolaylıkla geri plana itilebilmektedir. Bu da yerine getirilemeyen temel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve / veya taşeronlaştırılması anlamına gelmektedir.
TÜRKİYE 26 BÖLGEYE AYRILDI
5449 sayılı yasayla Türkiye toprakları 26 bölgeye ayrılmıştır. Bu bölünmeyi yapan DPT, ayrım kriteri olarak kurumsal bölgeleme yaklaşımı, yerleşim ayrımları, coğrafi esaslar ve temel istatistiki göstergeler gibi son derece belirsiz kavramlara atıf yapmaktadır. Ayrım nesnel kriterler çerçevesinde yapılmamıştır.
Bu ayrımda Ankara, İstanbul ve İzmir illeri kendi başlarına birer bölge sayılmıştır. Diğer bölgeler iki ya da daha çok sayıda ili kapsayacak bir şekilde oluşturulmuştur. Her ne kadar “bölge” sözcüğü kullanılmasa da kalkınma ajansları bölgesel düzeyde oluşturulmuşlardır.
Yasa, her bölgede birer “kalkınma ajansı” kurulmasını öngörmüştür. Her bölgenin ajansı ise Bakanlar Kurulu’nca çıkarılan kararnameler ile kurulup işlemektedir. 6.7.2006 tarihli RG’de yayımlanan BKK ile 2 kalkınma ajansı, 22.11.2008 tarihli RG’de yayımlanan BKK ile 8 kalkınma ajansı, 25.7.2009 tarihli RG’de yayımlanan BKK ile de 16 kalkınma ajansı kurulmuştur. Toplam 26 bölgede 26 kalkınma ajansı kurulmuştur (Tablo:1).
Tablo:1) Kalkınma ajansları ve kapsadığı iller
AJANS İSMİ MERKEZİ KAPSADIĞI İLLER TELEFON NUMARASI ADRESİ İNTERNET SİTESİ
İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) İzmir İzmir 0 232 489 81 81 Şehit Fethi Bey Caddesi No:49/1
Birlik Plaza Kat:3 35210 Gümrük/İZMİR
www.izka.org.tr
Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) Adana Adana, Mersin 0 322 363 00 39 -40 Çınarlı Mah. Atatürk Caddesi No:1 Sabancı İş
Merkezi Kat:7 Seyhan / ADANA
www.cka.org.tr
İstanbul Kalkınma Ajansı (İSKA) İstanbul İstanbul 0 212 455 59 33 Ankara Caddesi 34410 Cağaloğlu Fatih/İSTANBUL www.iska.org.tr
Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) Konya Karaman, Konya 0 332 236 32 90 Medrese Mah. Ulaşbaba Cad. No:30 Selçuklu/KONYA www.mevka.org.tr
Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA) Samsun Amasya, Çorum, Samsun, Tokat 0 362 431 24 00 Kale Mahallesi Şükrüefendi Sokak No:2 Kat:3 İlkadım/SAMSUN www.oka.org.tr
TRA1 Erzurum Bayburt, Erzincan, Erzurum - - -
Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) Van Bitlis, Hakkari, Muş, Van 0 432 215 65 55 Mareşal Fevzi Çakmak Cad. No:27 Merkez/VAN www.daka.org.tr
İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA) Gaziantep Adıyaman, Gaziantep, Kilis - - -
Diyarbakır Şanlıurfa Kalkınma Ajansı (DUKA) Diyarbakır Diyarbakır, Şanlıurfa - - www.duka.org.tr
Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA) Mardin Batman, Mardin, Şırnak, Siirt 0 482 212 11 07 Savurkapı Mah. Meydanbaşı Mevkii Nusaybin cad. No:31 MARDİN www.dika.org.tr
TR21 Tekirdağ Edirne, Kırklareli, Tekirdağ - - -
TR22 Balıkesir Balıkesir, Çanakkale - - -
TR32 Denizli Aydın, Muğla - - -
TR33 Kütahya Afyonkarahisar, Kütahya, Manisa, Uşak - - www.egekalkinmaajansi.org
TR41 Bursa Bilecik, Eskişehir, Bursa - - -
TR42 Kocaeli Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Yalova 0 262 332 01 44 Kocaeli Sanayi Odası Hizmet Binası, Kocaeli Fuar İçi 41040 İzmit – KOCAELİ www.marka.org.tr
TR51 Ankara Ankara - - -
TR61 Isparta Antalya, Burdur, Isparta - - -
Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı (DOĞAKA) Hatay Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye - - -
Ahiler Kalkınma Ajansı Nevşehir Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir - - -
TR72 Kayseri Kayseri, Sivas, Yozgat - - -
TR81 Zonguldak Bartın, Karabük, Zonguldak - Demirpark Alışveriş Merkezi Üst Kat ZONGULDAK -
Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı Kastamonu Çankırı, Kastamonu, Sinop - - -
TR90 Trabzon Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon - - -
TRA2 Kars Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars - - -
TRB1 Malatya Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli - - -
Kaynak: DPT
AJANSIN TEŞKİLAT YAPISI
Kalkınma ajanslarının teşkilat yapısında, her biri en çok 100 üyeli bir “kalkınma kurulu”, üye sayıları bölgeden bölgeye değişecek bir “yönetim kurulu”, bir “genel sekreter” ve bölgedeki illerde kurulacak “yatırım destek ofisi” bulunmaktadır.
Kalkınma kurulunda o bölgedeki kamu kurum kuruluşları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, üniversitelerden temsilciler yer almaktadır. Kurulun başkanı, kurul üyelerince kendi aralarından seçilmektedir. Kurul başkanı kamu görevlisi olabileceği gibi özel sektör temsilcisi de olabilmektedir. Kalkınma kurulu, bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak; bölgedeki kamu kurum ve kuruluşları, özel kesim, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek ve ajansı yönlendirmek görevine sahiptir.
Yönetim kurulu, ajansların karar organı olarak iş görmektedir. Bu kurulda illerin valileri, büyükşehir belediye başkanları (büyükşehir olmayan yerlerde il merkez belediye başkanları), il genel meclisi başkanları, illerdeki sanayi ve ticaret odası başkanları yer almaktadır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi tek ilden oluşan bölgelerin yönetim kurulunda mevcut kurumların yanında, kalkınma kurulunun seçtiği özel kesim ve / veya sivil toplum kuruluşlarından üç temsilci yer almaktadır. Yönetim kurulu başkanı validir. Kurul ayda en az bir kez toplanmaktadır.
Genel sekreterlik ajansın icra organıdır. Genel sekreter, genel sekreterliğin ve yatırım destek ofislerinin en üst amiridir; üniversite mezunu, uzmanlık gerektiren işlerde en az 10 yıl fiilen çalışmış olması ve yabancı dil bilmesi gerekmektedir. Genel sekreterin İngilizce bilme koşulu, bu birimlerin yalnızca “bölge kalkınma” değil, asıl olarak “yerli ve yabancı yatırımcılara” hizmet vermek üzere kurulduklarının ilk işaretini oluşturmaktadır.
KAMU HİZMETİ SERMAYEYE BEDAVA
Kalkınma ajanslarının en önemli birimlerinden biri de yatırım destek ofisleridir. Bunlar bölge illerinde, özel kesimdeki yatırımcıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki işlerinde hizmet vermekte ve bu hizmeti tamamen ücretsiz-bedava sunmaktadır.
Çeyrek yüzyıldır insanların “bedelini ödedikleri hizmetlere karşı duyarlı oldukları” propagandasını yapanlar, bu kapsamda doğumdan ölüme kadar her hizmeti bir bedele bağlamaya çalışanlar, özel sektöre hizmet söz konusu olunca devletin “bedava hizmet veren kamu varlığı” olduğunu bu yasayla hiç tereddütsüz kabul etmişlerdir.
Oysa aynı zihniyet, Dikili Belediye Başkanı, en temel insanlık hakkı olan içme suyunu belirli bir miktara kadar halkına ücretsiz dağıtmaya kalkınca, devleti zarara uğrattığından bahisle dava açmıştır.
YATIRIM DESTEK OFİSLERİ BÜROKRASİYİ KALDIRACAK (MI)
Dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in 13 Mayıs 2005 tarihli Dünya Gazetesi’nde yer alan demeci şöyledir: “Birkaç hafta içinde Meclis’ten geçecek kalkınma ajansları yasasıyla yatırımcı, bürokrasinin içinde boğulmaktan kurtarılacak; her ilde bir yatırım ofisi kurulacaktır. Yatırımcı ofise gelecek, evraklarını verecek, tüm işlemleri orada tamamlanacak. Buralarda bir kalkınma ajansı oluşacak ve yörenin potansiyelini harekete geçiremek için çaba harcayacaktır. Her ilde oluşturulacak yatırım ofisinin görevi şu olacak: bir yatırımcı yatırım yapmak istediği zaman daire daire dolaşmayacak, bürokrasinin içinde boğulmayacak, yatırım ofisine gelecek, evraklarını verecek, tüm işlemleri orada tamamlanacak ve git yatırımını yap denecektir. Bu ofislerin kurulmasıyla birlikte yatırımcıların önündeki bürokrasi de kaldırılmış olacak, bölge potansiyeli de kalkınma için harekete geçmiş olacaktır.”
Bu açıklama da göstermektedir ki bir tercümeyle ülkemizin önüne getirilen ajans yapısı ve onun birimlerinin gerçek yüzü en yetkili kişiler tarafından dahi bilinmemektedir.
Bu açıklama tek cümle ile “yatırımcının bürokrasiden kurtarılması” olarak özetlenebilir. Ancak sayın Bakan’ın bilmediği önemli bir nokta, bu kurumların ilk olarak 1933’te ABD’de kurulduktan sonra Latin Amerika’ya ve Avrupa’ya yayıldığı, bu sistemin sorunlara hiçbir zaman tam yanıt veremediğidir. İngiltere’de konu ile ilgili yapılan araştırmalar, bölge kalkınma ajanslarının merkezi bürokrasiyi azaltma amacı taşırken, çok ciddi bir yerel bürokrasi ağı ortaya çıkardığını göstermektedir.
KALKINMA AJANSLARININ YÜKÜ HALKIN OMUZUNA
5449 sayılı yasanın gerekçesinde, kalkınma ajansları kurma işinin Türkiye’ye yaklaşık 700 milyon TL civarında bir maliyet getireceği saptaması yer almıştır. Ajans sistemini öneren AB bu maliyete katılmamış, yük tamamen Türkiye tarafından, başka bir deyişle halkı tarafından üstlenilmiştir.
NASIL BİR KALKINMA
Yasaya göre kalkınma ajansının amacı; kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürebilirliğini sağlamak, bölgelerarası ve bölge içi gelişmişlik farkını azaltmaktır.
TC vergi gelirleri ile kurulacak ofisler ve ajanslar, öncelikli olarak yabancı yatırımcının hizmetine koşacak birimlerdir. Yatırımcı bu birimlere gittiğinde, karşılığında herhangi bir ödeme yapmaksızın başvurusunu yapacaktır. Ofislere yapılan başvurular, yatırımcı tarafından “devlete yapılmış başvuru” sayılmaktadır. Ofis görevlileri tüm işlemleri tamamlayacaklar, hangi kurumda hangi işlemleri yapacaksa işlemleri yatırımcı adına izleyecek, yaptıracak ve sonuçlandıracaktır. Böylece bölgeler yabancı yatırımcı için “bürokrasinin azaltılmasını sağlayacaklar”, ülkenin o bölgesini yabancı yatırımcı için “cazip yer” haline getirmiş olacaklardır.
Böylece her bölge kendini dünyaya pazarlayacak, yabancı yatırımcılar için ortamı cazip kılarak, bir diğer bölgeyle rekabet edeceklerdir. Rekabetin yolu ise yabancıya en ucuz iş gücünü, en ucuz toprağı, sıfır maliyetli kamu hizmetlerini en hızlı biçimde sunmak olarak tanımlanmaktadır. Adana Gaziantep’e, Diyarbakır da Van’a fark atabilmek için tüm bölge halkını ve doğal kaynaklarını, ajanslar ve ofisler eliyle yabancı yatırımcının emrine verecektir. Kalkınma ajanslarının kalkınma anlayışı işte böyle bir anlayıştır.
Yasanın bölgesel gelişmenin dayanışmayla geliştirilmesi hedefi de gerçekçi değildir. Dünyadaki örnekleri göstermiştir ki, bölge kalkınma ajansları bölgesel dayanışmadan çok bölgesel rekabeti ön plana çıkarmıştır. Bu da daha büyük farklılıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Kalkınma ajansları gerçekte, ülkenin topraklarını ve iş gücünü, kayıtsız ve koşulsuz bir şekilde yabancı yatırımcı rekabetinin emrine sokma aracı olmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.
Kalkınma ajansları, ülkenin su kaynaklarının, madenlerinin, topraklarıyla havasının, ülkenin halkıyla birlikte dünya tekellerinin hesapsız kullanımına sokma amacından başka bir şey değildir.
Bu modelde kalkınma ve gelişme, yerel girişimciliğe ve KOBİ’lere dayandırılmaktadır. Bu durum yalnızca ulusal kalkınma amacı açısından değil, yerel / bölgesel kalkınma amacı açısından da önemli sınırlamalar getirmektedir. Zira, yerel / bölgesel kalkınma açısından merkezi devletin etkin katkılarını devreye sokmaktan kaçınan bu yaklaşım, zaten neo-liberal dönemin en karakteristik özelliğidir. Bu süreçte bölgesel eşitsizliklerin daha da arttığı bilindiğine göre merkezi yönetimin etkin katkısını öngörmeyen ve yalnızca yerel girişimcilikten medet uman bir yaklaşımın, bugüne dek ortaya çıkandan farklı bir sonuç vermesi beklenemez.
Ajans sistemi, küreselleşme dönemi olarak adlandırılan, günümüzde de geçerli olan uluslararası iş bölümünü meşrulaştıran ve yeniden üreten bir niteliğe sahiptir.
Türkiye’nin kalkınabilmek için illa da kalkınma ajanslarına ihtiyacı yoktur. Ajans sistemi yerine ülkemiz daha deneyimli kurumlara sahiptir. Yerel yönetim birimlerimizden olan İl Özel İdareleri il düzeyinde yapılacak yatırımlar için zaten kullanılmakta olan kurumumuzdur. Şayet yatırım bir ili aşıyor ve birkaç ili kapsıyor ise bu durumda da elimizde mahalli idare birliklerimiz var. Bunların dışında ise çok amaçlı kalkınmaya yönelik GAP Bölge Kalkınma İdaresi gibi deneyimli olduğumuz bölgesel idarelerimiz var. Türkiye’nin dünyada çok fazla örneği görülmeyen böylesine büyük bir proje yürütme deneyimi varken, Doğu Anadolu Kalkınma Projesi (DAP), Doğu Karadeniz Kalkınma Projesi (DOKAP), Doğu Marmara Planlama Projesi, Antalya Projesi, Çukurova Bölgesi Projesi, Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesi gibi projeleri görmezden gelerek, kalkınmayı son derece sığ kalkınma ajanslarına endekslemek anlaşılabilir bir durum değildir.
SICAK PARADAN SONRA SICAK YATIRIM SEVDASI
1989’da Türk Parasının Kıymetini Koruma Yasası’nın kaldırılmasından sonra ülke ekonomisinin “sıcak para girdi-çıktı” hareketiyle nasıl sarsıldığı ve krizden krize sürüklendiği bilinmektedir. 70 milyonluk koca bir ülke, birkaç milyar dolarlık para hareketine bel bağlayınca kendini yönetme refleksini yitirmiştir. Şimdi de bölgesel kalkınma ajansları vasıtasıyla, hiçbir biçimde denetlenmeyen bir “sıcak yatırım” hareketinin önü açılmıştır.
Birkaç çok uluslu tekel, iş stratejilerine uygun gördüğünde ülkemizin herhangi bir yerini atölyesine dönüştürecek, uygun gördüğünde ya da kaynakları tüketip bitirdiğinde de çekip gidecektir.
AJANSLARIN GELİR KAYNAĞI VE DENETİM
5449 sayılı yasa ile kalkınma ajansları 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası, 2886 sayılı Devlet İhale Yasası ve 4734 sayılı Kamu İhale Yasası hükümlerine tabi tutulmamıştır.
Kalkınma ajanslarının gelirlerini ise bütçe vergi gelirlerinden gerekli kesintiler yapıldıktan sonra kalan tutarın binde 5’i ile il özel idarelerinin ve belediyelerin bütçelerinden gerekli kesintiler yapıldıktan sonra kalan tutarın yüzde 1’i oluşturmaktadır. AB ve diğer uluslararası fonlardan sağlanacak kaynaklar da ajansların gelirleri arasında sayılmaktadır. Buna göre ajansların gelirlerinin büyük ölçüde kamu gücüne dayanarak toplanan gelirlerden oluşacağı görülmektedir.
Günümüzde genel kabul gören tanıma göre hangi kaynaktan alınırsa alınsın, kamunun elde ettiği tüm paralar, kamu kurumlarından alınan paralar, özel kurumların belli statü ve yetki kullanarak elde ettiği paralar kamu parası olarak kabul edilmektedir.
Ajanslar iç ve dış denetimle denetlenecektir. İç denetimi ajansın yönetim kurulu başkanı (vali) veya genel sekreter ile genel sekreterin memuru konumunda bir iç denetçi yapmakta ve hazırlanan rapor yönetim kurulu ile kalkınma kuruluna sunulur. Söz konusu kişilerin hiçbirinin denetleme konusunda uzman değildir.
Dış denetimde ajansın her türlü hesap ve işlemleri yönetim kurulu tarafından her yıl ve gerekli görülen hallerde Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre kurulmuş bağımsız denetim kuruluşlarına inceletilebilecektir. Yani, kamu kaynağının kullanımı piyasa denetlettirilecektir.
Bu veriler sonucunda tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu olarak kamu parası kullanan kalkınma ajanslarının, saydamlık ve hesap verme sorumluluğu ilkeleri uyarınca parlamento adına denetim yapan Sayıştay’ın denetimine tabi olması gerekir. Ancak, yasada böyle bir ibare bulunmamaktadır. Yasa tasarısının Meclis görüşmelerinde dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, kalkınma ajanslarının Sayıştay tarafından denetlenebileceğini belirtmiştir. Ancak, Sayıştay 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası çerçevesinde denetim faaliyetini yapmaktadır ve kalkınma ajansları bu yasadan dolayısıyla da Sayıştay denetiminden muaf tutulmuştur.
AJANSLARIN GELİR MİKTARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Yüksek Planlama Kurulu, genel bütçe vergi gelirlerinden ajanslara yapılan aktarımları nüfus, gelişmişlik düzeyi ve performansa göre belirlemektedir. Özellikle geri kalmış yörelerde azalan nüfus nedeniyle gönderilecek payın nispeten daha düşük olması durumunda bu yöreler nasıl kalkınacaklardır?
Bunların yanında bahsedilen performans ölçütü de bölgelerarası gelişmişlik farkını ortadan kaldırabilecek bir uygulama olamaz. Örneğin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde kurulan kalkınma ajansları İstanbul, Ankara ve İzmir kalkınma ajanslarıyla nasıl rekabet edip performas yükseltebilecektir?
Doğu Anadolu Projesi kapsamında bölgedeki beş üniversite (Atatürk, Fırat, İnönü, Kafkas ve Yüzüncüyıl Üniversiteleri) tarafından hazırlanmış ve DPT tarafından 2000 yılında yayımlanmış “Tarım” raporunda;
  • Bölge ekonomisinin diğer bölgelere göre daha geri olduğu,
  • Birkaç il dışında bölgenin tarım ağırlıklı bir ekonomiye sahip olduğu,
  • Bölgeyi kalkındırmanın yolunun öncelikle tarımdan geçtiği,
  • Bölgede birkaç il dışında hammadde azlığı-kişisel gelirin düşüklüğü ve bölgesel pazarın darlığı-ulaşımdaki güçlükler nedeniyle sanayinin gelişemediği,
  • Birçok ilin ekonomisinin daha ziyade kamu görevlilerinin aldıkları maaş ve ücretlere dayanır hale geldiği,
  • Bazı illerin ekonomilerinin kamu kesimiyle ayakta kalabildiği,
  • Bölgedeki kamu harcamalarının azalmasının bölge ekonomisini daha da daraltacağı gibi önemli saptamalar yer almaktadır.
İnsanlarının fakirliğinden dolayı pazar dahi oluşturulamayan Doğu Anadolu Bölgemizde insanlarının ucuz iş gücü ve doğal varlıklarının sermayeye hediye olarak sunulmasının haricinde bu bölgemiz hangi nüfus, hangi gelişmişlik düzeyi, hangi performansla kalkınacaktır?
Bu sistemde, yatırımları kendi bölgesine çekmede başarısız olan bölgeler ile diğer bölgeler arasındaki eşitsizlikler daha da büyüyecek, ülkemiz tehlikeli bir yapılanmaya doğru sürüklenecektir.
Bölgelerarası farklılıkların böyle bir uygulama ile giderilmesi mümkün değildir.
YENİ BİR AJANSIMIZ DAHA OLDU
5449 sayılı yasa kalkınma ajanslarının ulusal düzeyde koordinasyonundan DPT’yi sorumlu tutmuştur. Böylelikle ajanslar DPT kontrolünde faaliyette bulunacaklar ve DPT ajanslar arasındaki işbirliğini sağlayacaktı.
Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sadece 5 ay sonra, 4.7.2006 tarihli RG’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5523 sayılı Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Yasa, kalkınma ajanslarının anlamını, inceleyenin yorumunu gerektirmeyecek kadar açık bir biçimde ortaya çıkarmıştır. Bu yasa ile ajansların ulusal düzeyde koordinasyonu sağlamakla görevli DPT’ye başka bir ortak getirmiş oldu.
Bu yeni yasayla Türkiye’de “yerli sermayeli yatırımlarla doğrudan yabancı yatırımları” özendirme görevi verilmiş merkezi bir kurum yaratılmış oldu. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı bir tür “üst kurul”dur; idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzelkişiliğidir; Başbakanlığın “ilgili kuruluşu” konumundadır.
Merkezi ajansın görevlerine gelince, yasanın 3. maddesine göre kuruluş, “ulusal yatırım destek ve tanıtım stratejisini belirlemek ve uygulamak”la görevlidir. Bu görev çerçevesinde devlet kuruluşlarının, kalkınma ajanslarının, özel şirketlerin uluslararası etkinliklerini eşgüdümleyip destekleyecektir. Yatırımcıları bilgilendirecek, bu işi yatırım öncesinde, sırasında, sonrasında kalkınma ajanslarıyla işbirliği içinde yapacaktır. Yatırımcıların izin ve onay işlemlerinin tamamlanmasını gözetecektir; bunun için kalkınma ajanslarındaki işleyişi yatırımcılar adına yürütüp sonuçlandıracaktır.
Merkezi ajansa verilen görevle, 5449 sayılı kalkınma ajansları yasasıyla DPT Müsteşarlığı’na verilen eşgüdüm ve gözetim görevine, “işin özüyle ilgili konularda” yeni bir ortak geldiğini görülmektedir. Yeni ortağın kalkınma ajanslarıyla ilişkisi “idari vesayet ilişkisi” olarak tanımlanmamıştır. Daha doğrusu bunların aralarındaki ilişki hiç tanımlanmamıştır. Ancak kullanılan dilden anlaşıldığı kadarıyla, herhangi bir bölgede bir “yatırımcı”nın işleri yeterince hızlı ilerlemiyor ya da yatırımcının istediği gibi sonuçlandırılamıyorsa, merkezi ajans devreye “yatırımcı adına” girecek ve kalkınma ajansında ortaya çıkan olası engeli temizleyecektir.
Merkezi ajansın görevlerinden biri de “yatırım ortamının iyileştirilmesine ilişkin reform sürecine katkı sağlamak, bu kapsamda öneriler geliştirmek”tir. İşte Türkiye’de özellikle son zamanlarda çıkan yasalar ve gündemimizde olan Kanun Hükmünde Kararnameler bu çalışmaların bir sonucudur.
SONUÇ
Türkiye’nin yatırım ve kalkınma stratejisini temelden değiştirmeye yönelik girişimleri içeren ve çok uluslu şirketlerin / gelişmiş ülkelerin çıkarlarını gözeten yapısıyla kalkınma ajansları;
  • Birçok maddesinde belirsizlik içermekte ve keyfiliğe olanak tanımaktadır.
  • Merkezi / yerel yönetim sistemi içerisindeki yeri, kamu / özel hukuk tüzelkişiliği, personel istihdam yönetimi gibi pek çok tartışmalı olguyu bünyesinde barındırmaktadır.
  • Ulusal kalkınma planına atıfta bulunmadan ve ulusal kalkınma planı ile bağlantı zorunluluğu getirmeden bölge plan ve programlarının uygulanması konusunda yetkili ve görevli kılınmaktadır.
  • Kamu yararı yerine bölgelerarası rekabeti ön plana çıkarmaktadır.
  • Kamu kaynaklarının özel kesimin emrine verilmesine olanak tanımaktadır.
  • Yereldeki bilgilerin küresel piyasalara aktarımına ve küresel sistemle bütünleşmesine altyapı oluşturmaktadır.
  • İdarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde hiyerarşik denetime tabi olmamasına karşın merkezi ve yerel olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetimi ve kontrolü altına sokabilecek yetkiyle donatılmıştır.
  • Hesap verilebilirlik ve sağlıklı denetim açısından üzerinde bir kamusal denetim öngörülmemiş olmasına karşın bağımsız dış denetim kurumlarının dış denetimine tabidir.
5523 sayılı yasa ile kurulan Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı;
  • İdari ve mali özerkliğe sahiptir.
  • Kamu tüzelkişiliğine haizdir.
  • Bünyesindeki Kurul’da özel sektörü temsil eden şirketleri barındırmaktadır.
  • 5449 sayılı yasa ile DPT Müsteşarlığı’na verilen eşgüdüm ve gözetim görevine ortaktır.
  • Yerli sermayeli yatırımlarla doğrudan yabancı yatırımları özendirme görevi vardır.
  • Özellikle yabancı yatırımcıların önündeki engellerin kaldırılması amacıyla kurulmuştur.
  • Özel statüye sahiptir.
  • Merkezi bir kurum olarak kurulmuştur.
DB’nın aktif rol üstlendiği süreç içerisinde, yatırımcıların önündeki idari engel olarak öne sürülen konular arasında doğal varlıkları koruyucu düzenlemeler ile TMMOB Yasası’nda yer alan yabancıların çalışma konuları sayılmaktadır. Son dönemde AKP hükümetinin aldığı yetki yasasına dayanarak çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnameler ile doğal varlıkların üzerindeki koruyucu kalkanlar birer birer kaldırılmakta, TMMOB konusundaki sorunları aşmak için de meslek örgütleri hakkında yasal düzenlemeler yapma görevi de yine bu KHK’lar ile kurulmuş olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmektedir.
TMMOB, ülkemizin kalkınma planlarının; bilim, teknoloji, yenilenme ve sanayileşme politikaları temellerine oturtulmasını ve ülkemizin tüm alanlarda ve tüm sektörlerde kendi ulusal planlarını yapmasını zorunlu görmektedir. Bu kapsamda küresel şirketlerin / gelişmiş ülkelerin her türlü denetimden uzak yatırımlarını gerçekleştirmek üzere ülkemizdeki taşeronu durumuna gelebilecek “ajans” olgusunu ve yeni / dış dayatmalı “bölgesel kalkınma stratejisini”, bu içeriğiyle, örgütsel ilkeleri arasında yer alan “bağımsızlık, demokratik katılımcılık, toplumsal çıkar ve kamu yararı” ilkelerine aykırı görmektedir.
Sermaye çevrelerinin değil, halkın / toplumun çıkarı ve kamu yararı için yasa çıkarılması talebini sahiplenmek ve yükseltmek durumunda olan, gücünü üyelerinden alan, ulusal düzeyde planlı kalkınma yönetimini benimseme yerine, ülkesel / bölgesel / yerel yatırım kararlarını verme ve öncelikleri belirleme hakkının sermayeye devredilmesine karşı çıkan TMMOB; mesleki demokratik kitle örgütü kimliğiyle, 5449 sayılı yasa kapsamında kurulan ve işlevi göstermelik bir danışma organı olan “kalkınma kurulu”na ve seçilme koşulları tümüyle idarenin keyfiyetine bırakılan karar organı niteliğindeki “yönetim kurulu”na katılmayı uygun görmemiştir ve bu tür yapılanmalar içerisinde yer almamıştır.
Bölge kalkınma ajansları, kaynakları ve süreci bakımından bir AB projesidir. Bölgeler düzeyinde kurulan kalkınma ajansları, aynı hedefe 26 ayrı noktadan yürümek üzere kurulmuşlardır. Bu ajanslar, birkaç sözde yatırımcının, rakiplerine karşı fark atmaları uğruna, ülkemizin illerini birbirine düşürmekten, ülke kaynaklarıyla iş gücünü birkaç tekelin kar hırsına araç ederek heba etmekten başka bir sonuç yaratmayacaktır.
Türkiye’nin değil, AB ve ABD’nin, kısaca gelişmiş ülkelerin çıkarlarını gözeten “ajans” modelin derhal terk edilmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Ahmet TAMER, Kalkınma Ajanslarının Türk Hukuk Sistemindeki Yeri, DPT Uzmanlık Tezi, Yayın No: DPT:2757, Ocak 2008
Ali YILMAZ, Kalkınma Ajansları ve Yerel Yönetişim, Türk İdare Dergisi, Sayı:466, Mart 2010, s. 175-195
Barış ÖVGÜN, Bir Politika Transferi Örneği: Kalkınma Ajansları, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Sayı:62-3
F. TUTAR, M. DEMİRAL, Yerel Ekonomilerin Yerel Aktörleri: Bölgesel Kalkınma Ajansları, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Nisan 2007, 2(1), s. 65-83
Bilal ŞİNİK, Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Türkiye’de (Bölge) Kalkınma Ajansları, Megaron Journal, Cilt Vol. 5, Sayı No:3, 2010, s. 128-136
Birgül Ayman GÜLER, Ajanslar Sistemi Üzerine, Temmuz 2008 (www.yayed.org.tr)
Faruk ATAAY, Bölge Kalkınma Ajanslarının “Kalkınma” Anlayışı Üzerine, Bölge Kalkınma Ajansları, Paragraf Yayınevi, Ankara, 2005, s. 15-32
İ. ALTINIŞIK, H. S. PEKER, Bölgesel Kalkınma Ajansları, Ekonomik Önemi, AB ve Türkiye’deki Durumları, Bütçe Dünyası Dergisi, Sayı:34, 2010/2, s. 145-156
Koray KARASU, Yerelleşme Söylemi ve Bölge Kalkınma Ajansları, Memleket Siyaset Yönetim Dergisi, Cilt:4, Sayı:11, 2009/11, s. 1-43
Koray KARASU, İngiltere’de Bölge Kalkınma Ajansları, Bölge Kalkınma Ajansları, Paragraf Yayınevi, Ankara, 2005, s. 197-238
M. HASANOĞLU, Z. ALİYEV, AB ile Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Ajansları, Sayıştay Dergisi, Sayı:60, Ocak-Mart 2006, s. 81-103
Nazlı MAÇ, Bölgesel Kalkınma Ajansları ve Türkiye, Konya Ticaret Odası Araştırma Raporu, Sayı:2006-117/76
Seyit KOÇBERBER, Kalkınma Ajansları ve Sayıştay Denetimi, Sayıştay Dergisi, Sayı:61, Nisan-Haziran 2006, s. 37-55
6.7.2006, 22.11.2008 ve 25.7.2009 tarihli Resmi Gazeteler
“Bölgesel Kalkınma Atağı”, Kdz. Ereğli Önder Gazetesi, 8.8.2009
13.5.2005 tarihli Dünya Gazetesi
www.dpt.gov.tr
www.samsun.gov.tr
www.tbmm.gov.tr
www.tmmob.org.tr
www.yayed.org.tr
-Ölçü, Aralık 2011
*Ahmet ATALIK / TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
karabasan.net alıntısıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder